1. taş duvar, demir karyola ve yerde sayısız izmaritler...
    helânın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli.
    insanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava.
    duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
    istediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyin,
    oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
    ranzanın karşısında kafesli demir kapı, arkasında mehmet.
    görevi dakikası dakikasına beni denetlemek.
    mehmedim utanıyor, kahroluyor,
    "askerlik ağam ne yaparsın" diyor.
    aslında o da tutsak;
    ben hücremde, o hücrenin önünde.
    günde beş kere büyük başlar bakıyor içeriye;
    yüzlerinde tecessüs.
    "çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar imparatorluğuna kafa tutan adalılar."
    ama yine de çılgın adam'ın karşısında;
    bir eziklik, bir burukluk duyuyorlar o başka.
    gündüz gece diye bir ayrım yoktur hücrede.
    sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
    ışık yirmi dört saat yanar.
    bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
    cıgaramı her çekişimde duman olur,
    uçar giderim, ta uzaklara.
    çoğu kere adam'a giderim.
    cıgaramın dumanı, beni memleketime; adama götürür.
    kahpe istanbul'un kahpe bir bölgesinde,
    bir evdeyim, yoldaşımla beraber.
    bu ev; yoldaşlık, dostluk, kardeşlik, mertlik, kıvanç ve sevgi evidir.
    bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki…

    ev değil, ada, ada!
    satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, âdiliğin ve her çeşit aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
    karanlık denizin ortasında,
    güneşi batmayan bir ada.
    ben ne şuralıyım ne buralı,
    adalı'yım adalı.
    adam ormanlıktır. dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı, bütün adam'ı kaplar.
    erdemin güneşi yirmi dört saat aydınlatır adam'ı, biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
    ben adalıyım ey kahpe hücre adalı.
    doğru ya sen nereden bileceksin adam'ı; asırlık, feodal, militarist hücre.
    ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen haset kurbağa, hilkat garibesi?
    "dünya karanlıktır. güneşi batmayan böylesi bir ada yeryüzünde yoktur."
    değil mi karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
    ya sen yarasalar şairi, pişkin cacomcho?
    "değil şiirlerde, masallarda bile böylesi bir ada yoktur. böylesi bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır."
    senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
    senin dediğin eşyanın değil, karanlığın tabiatına aykırı.
    karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler…
    yarının türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler…
    adam kalabalıktır hain hücre:
    elde mitralyözüyle,
    sierra maestra’da, falcon'da, vietnam'da, mozambik'te, angola'da, sina çölleri'nde…
    özgürlüğün türküsünü söyleyenler,
    zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı
    dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar benim evlatlarımdır kahpe hücre.
    benim adam'ın ormanlarından aldıkları fideleri, birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına.
    kel dünya, adam'ın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor, güzelleşiyor.
    iyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni
    seni yerle bir edecek adalılar'ı iyi tanı.
    adam ve hemşerilerinin çocukları ne halde diye dudak bükme, orospunun dölü utanç duvarı.
    evet, adam'ı karanlığın suları bastı.
    evet, benim gibi pek çok adalı bu çirkin suların altında.
    ama boşuna sevinme, adam batmaz, yok olmaz.
    adam sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi, hepsi o kadar.

    cıgaram elimi yakıyor...
    maltepe'de etrafı karanlığın cüceleriyle çevrilmiş marş söyleyen iki adalı.
    iki adalı'nın marş söyleyişinde silahlar susar.
    maltepe'nin göbeğini derin bir sessizlik kaplar.
    dalga dalga yayılır, adalıların erkek sesi etrafa.
    o anda iki adalı'nın gözünde her şey silinir,
    karanlığın militanları küçülür…
    sanki biraz önce atılanlar tomson kurşunu değil, parmak cücelerinin minik okları.
    o an ne binlerce güvenlik kuvveti, ne polis, ne zırhlı tugay, ne tomson, ne mitralyöz.
    her şey önemsiz, küçük ve etkisizdir. iki adalı için.
    adalılar'ın korosu karanlık cücelerinde bir panik yaratır.
    yüzlerinde, ezikliğin, şaşkınlığın biraz da utancın izleri okunur.
    sanki ilahi bir kuvvet onların ellerini, kollarını bağlamıştır. ta ki iki adalı'nın marşı bitene kadar.
    adalılar sol yumrukları havada, pencerenin önünde boy hedefi oldukları halde ateş edemezler.
    garip bir andır bu an.
    bu an karanlık cücelerinin, insanlığa dönüş anıdır.
    cüceler konuşmazlar bile bu anı.
    büyülenmişlerdir iki adalı'nın havaya kalkan sol yumrukları ile.
    ve kaybolup gitmişlerdir iki kişilik koronun nameleri arasında.
    koro susar, büyü bozulur, görevlerini hatırlar cüceler,
    eller tetiklere tarrrr………
    ve cevahir'imi kalbime gömüp dönerim hain hücreme.