1. günümüz genel tanımı: "belirli bir zamanda belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet zoruna (müeyyide) bağlanmış kurallar bütünüdür".

    böyle bir genel tanım olmasına rağmen hukuk kavramı insanlığın başlangıcından beri bir netlik kazanmamıştır. bunun bana göre en büyük sebeplerinden biri her insanın kendi içinde farklı bir hukuki kimlik barındırmasıdır. günümüzde ise hukuk kavramı rasyonel bir bakış açısıyla sorunları olayları belli bir kanuna -bildiğimiz fizik, matematik kanunu gibi düşünebiliriz.- göre değerlerdirip bir çözüme -hükme- varan bir yargı biçimidir.

    yukarıda benim gördüğüm kafamda oluşan hukuk kavramını açıkladım arkadaşlar. kendi düşünceme göre hukuk hiçbir zaman doğru bir şekilde ortaya konulmuyor. mükemmellikten uzak bir yargılama biçimi. ama mükemmellikten uzak bu yargı biçimi'nin günümüzde olabilecek en iyi haliyle var olduğunu düşünüyorum.

    sizce hukuk nedir? nasıl bir kavramdır etik değerleri gözetmeli mi? vicdan hukukun bir parçası mıdır? bu konudaki değerli görüşlerinizi gerçekten çok merak ediyorum.
  2. ''toplumu düzenleyen ve devlet yaptırımıyla güçlendirilmiş bulunan kuralların, yasaların bütünü.''

    hukukun adalet anlayışının genel itibariyle çoğunluğun bakış açısı kıstas alınarak, aynı zamanda zamana ve şartlara bağlı olarak oluşturulduğu iddia edilir.

    örneğin a kişisi b kişisine hakarette bulunuyor b kişisi a kişisini bu hakaretten dolayı bıçaklıyor. şimdi burada iki kişide aslında suçludur, a kişisinin vücut bütünlüğüne bir saldırı vardır; b kişisine ise kişinin öz saygısını yitirmesine yol açacak, hakarette bulunma suretiyle suç işlenmiştir.

    peki bu durumda hakim ne yapmalıdır?

    işte hukuken hakimin yapacağı şey kişinin vücut bütünlüğüne olan saldırıyı diğer saldırıdan daha ağır bir suç olarak kabul etmek ve b kişisinin tutuklanmasına karar vermek olacaktır. tabi bu arada hakim bu ağır suçu işleyen b kişisine bir cezadan indirim uygulayacaktır, çünkü a kişisi b kişisine hakarette bulunmak suretiyle, tahrikte bulunmuştur vs.

    ya işte burda bir sıkıntı var efendim. bu benim kurallarım değil bu hiçbir insanın adalet kavramını falan oluşturmuyor, yani illa ki bir yerde her bireyle çelişiyor yahu bu...
    bir insanın yaşama hakkına bir saldırıda bulunmak, bana göre kişinin öz saygısını yitirmesine yol açacak sözlerden daha fazla bir suç teşkil etmiyor; ama işte hukuk iki yüzlüdür, faydacıdır, trolley probleminde asla tek bir kişiyi kurtarma ihtimalini düşünmez 1 ve 5 arasında hep 5i tercih eder, deterministtir, bir de bunun üstüne iktidarın fahişesi olma ihtimali epey yüksektir.

    şimdi ilk ne demiştik onu bir tekrar edelim efendim: ''toplumu düzenleyen ve devlet yaptırımıyla güçlendirilmiş bulunan kuralların, yasaların bütünü.'' yahu toplumu düzenleyen ve devlet yaptırımıyla güçlendirilmiş diyor, nerde burda toplumun söz hakkı? birileri bizim adımıza düzenliyor işte ''tamam!'' diyor ''oldu bu bunların da dışına çıkmayınız, yoksa ya idam ederiz sizi, ya elinizi kolunuzu keseriz ya da ömrünüzü 4 duvarın arasında çürütürüz!'' diyor.

    fakat efendim hukuk olmasaydı bunun ismi başka bir bok olacaktı ama olacaktı yani kaçışımız yok. burada ince nokta koltuk sahibi kişilerin bu 'yüce' veya 'kaşarlaşmış' kavramı şahsi veya zümrevi çıkarlar uğruna kullanmalarına engel olmak önemlidir. nasıl hepimiz içinde bulunduğumuz için bu dünyayı bilmek zorundayız yahut bir fikri savunuyorsak o fikriyat hakkında bilgiye ve mantığa sahip olmalıyız, aynı şeyler hukuk içinde geçerlidir.

    her gün yüzlerce kez tecavüze uğruyoruz kişiler veya zümreler tarafından; bir de hükümetler tarafından tecavüze uğramamak için haklarımız konusunda bilgiye sahip olmalıyız, yani bu hukuk denen naneyi merak etmeli ve bilmeliyiz efendim.
  3. hak kelimesinin çoğulu