• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.33)
hundraaringen som klev ut genom fönstret och försvann - felix herngren
felix herngren'in 2013 yapımlı filmi, allan karlsson'un 100 yaşına bastığı gün huzur evinin penceresinden atlayıp ara ara renkli geçmişine dönmesini ve inanılmaz heyecanlı geleceğine koşmasını konu edinir.

film, jonas jonasson'un aynı isimli romanından felix herngren ve hans ingemansson tarafından senaryolaştırılmıştır.

"yüz yaşında camdan atlayıp kaybolan adam" ismiyle türkçeye çevrilen film, 2016 akademi ödüllerinde best achievement in makeup and hairstyling dalında aday gösterilmiştir.


  1. film, yükselen iskandinav sinemasının son dönem en parlak yapımlarından biri kabul edilebilir.

    !---- spoiler ----!

    içinde barındırdığı tuhaflıklar ve mizahi unsurlarlarla aksiyon-komedi türünde ilerleyen film allan'ın yalnız yaşadığı evinde kedisi molotov'un tilki tarafından öldürülmesi üzerine allan'ın tilkiyi dinamitle havaya uçurmasıyla başlar. ardından huzur evine yerleşen allan, 100. yaş gününde camdan atlayıp kayıplara karışır. gittiği istasyondan cebindeki parayla gidilebilecek herhangi bir yere bilet alır, bu esnada istasyona bavuluyla giren bir genç adam tuvalete girmek için bavulu allan'a emanet eder. allan'ın otobüsü gelince allan, bileti alarak yola çıkar. domino taşlarına bağlı olaylar zincirini hareketlendiren olay da bu olur. kötü adamların bavulun ve içindekilerinin peşine düştüğü, bu uğurda öldüğü; iyi ve bir şekilde kendilerini işin içinde bulan insanların ise kıllarına zarar gelmeden belalardan kurtuldukları filme allan'ın güncel olaylarına geçmişte yaşadığı şeyler de incelikle eklenerek harikalar alemi minvalinde bir seyirlik sunulur.

    !---- spoiler ----!

    filmin en güzel kısmı - benim nezdimde elbette - hiç kuşkusuz allan'ın önlenemez patlatma/havaya uçurma arzusudur. bu arzusu onun 100 yıllık yaşamında franco, stalin gibi diktatörlerle yolunun kesişmesine, albert einstein'in gerizekalı kardeşi herbert einstein ile çalışma kampına gönderilip oradan kaçmasına, dünya haritasının çeşitli yerlerine gidip yeni insanlarla dostluklar kurmasına vesile olmuştur.

    evrenin big bang teorisi ile oluştuğu fikrinden hareketle insanın da daha küçük bir patlama-doğum- ile dünyaya gelmesi aslında allan'ın dinamitlerle ilişkisini açıklayabilir güçtedir.

    yönetmen filmin ikinci yarısında karşımıza bir fil çıkararak analojinin alasını yapar. allan'ın sırtına binerek ormanda gezintiye çıktığı bu sevimli ve buruş buruş hayvan aslında allan'dan başkası değildir.

    tüm bunların ışığında film yeni sinema diliyle, akıcı öyküsüyle,yarattığı büyüleyici atmosferle, kara mizahıyla ve tüm tuhaflıklarıyla sinema iyi ki var dedirtiyor.
  2. tüm renkliliği ve absürdlüğüyle can sıkıntısına tedavi olarak önerilebilecek, daha ismini okurken gülümsetmeye başlatan bir "feel good movie".

    !---- spoiler ----!

    allan'ın daimi sakinliği, dürüstlüğü ve sürekli fotoğraf çekmesi her seferinde gülümsetti. bir diğer bayıldığım detay ise allan'ın hiç susmayan arkadaşı esteban ve kahkaha attıran trajikomik ölümlerdi.

    !---- spoiler ----!

    aynı zamanda bunu seven bunları da sevdi;
    (bkz: big fish - tim burton)
    (bkz: the grand budapest hotel - wes anderson)
  3. kahkahalara boğmaz belki ama biraz absürd ve çok eğlenceli bir film. ismi de bu absürdlüğüne yaraşır şekilde zaten. hani bizimkiler "yüz yaşında camdan atlayıp kaybolan adam" diye film çekse önce ismine gülerim.
    gerçi yok da değil, yazarken aklıma geldi. (bkz: celal tan ve ailesinin aşırı acıklı hikayesi - onur ünlü)

    bu filmde saflığın ve masumiyetin değeri ortaya çıkıyor. anlatılan hikayedeki herhangi bir sahnede baş kahramanımız allan'ın çocukluğundan itibaren verdiği herhangi bir kararı biz olsak verebilir miydik? neler düşünürdük? işler çığrından çıktığında ne düşünürdük, her şey en güzel durumdayken ne düşünürdük?

    üzerine düşünülmesi gerekiyor aslında. biz masumiyetimizi ne ara kaybettik? ne ara çıkarcılığımızla tanıştık?
    belki de biraz ders gibi, bir insan yüz yaşına kadar nasıl yaşar? belki de bu saflıkla ancak yaşanabilir bu kadar. (ha, yüz sene yaşayıp ne yapacaksın, yüz sene de yaşasan son durak kara toprak, o ayrı.)
    belki de hayatında bir kadın olmayınca yaşanabiliyordur o kadar çok, bilemedim. :)

    velhasıl, zaman ayırın, izleyin derim. başlığı açıp altına o güzel yorumu yazarak üstteki "izlemek istiyorum" tuşuna basmamı ve bu sayede daha sonra izlemek istediklerim listesinde görüp izlememi sağlayan g9l9mser arkadaşa selamlar.