• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.33)
huzursuzluk - zülfü livaneli
merhamet zulmün merhemi olamaz! istanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren ibrahim, çocukluk arkadaşı hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent mardin’e gider. onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, mardin’de başlayıp amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer. harese nedir, bilir misin? develerin çölde çok sevdiği bir diken var. deve dikeni yedikçe ağzı kanar. tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. kendi kanının tadından sarhoş olur. mardinli hüseyin ile işid zulmünü misliyle yaşamış ezidi kızı meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi...


  1. kitapta geçen harese kelimesini anlatan bölüm orta doğunun kaderini anlatıyor;

    "harese nedir bilir misin oğlum? arapça eski bir kelimedir. bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. harese şudur evladım: develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. tuzlu kan dikenle karışınca bu tad devenin daha çok hoşuna gider. böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. bunun adı haresedir. demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. bütün ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz.

    kendi kanının tadından sarhoş olur."
  2. !---- spoiler ----!

    ezidi şeyhi şöyle der;

    "bana inanmayanı boğazından aşağı erimiş kurşun dökerim " diyen bir tanrı sadece iyi olabilir mi sence evladım? kullarını en ağır işkencelerle korkutan bir tanrıya iyi diyebilir misin? bak sana bir kıssa vereyim: sizin islam dininizin bir kadın evliyası bir eline bir kova su ötekine de bir kova ateş almış yola çıkmış. nereye gittiğini soranlara da, bu kovayla cehennem ateşini söndüreceğim bu ateşle de cenneti tutuşturacağım demiş. çünkü insanların sadece cennet vaadi ve cehennem korkusu yüzünden riyakarlık yapmasını istemiyormuş. biz ezidiler iyiliğin ve kötülüğün ötesinde bir yer olduğuna inanırız.

    !---- spoiler ----!
  3. yeni bitirdiğim kitap. kitabın en olumsuz yanı kısa olması 154 sayfa su gibi geçiyor bir gecede bitirilecek bir kitap olmuş ama kısa olması anlatmak istediğini değindiği sorunları değerlendirmesini engellememiş. kalemine sağlık diyorum günümüzün tam da bu zamanların toplumsal sorunu olan yanı başımızda hatta bizimde dahil olduğumuz savaş üzerinden değişen ve yeniden şekillenen hayatlara ışık tutmuş. en çok satanlar listesinin tepesinde olması beni şaşırtmadı. tatmin edici bir eser.

    kitaba dair değil ama genel olarak bir önerim olacak; eğer birilerine kitap okuma alışkanlığı kazandırmak istiyorsanız onlara livaneli kitapları hediye edin eminim beğeneceklerdir ve daha çok okumak isteyeceklerdir.
  4. yeni başladığım kitap. tam anlamıyla livaneli imzası taşıyor. günümüz sorunlarını açıkça dile getiren ve ufuk açan bir eser olmuş. okuyun, okutturun derim.
  5. okuduğum ilk ve tek livaneli kitabı. eşimin tavsiyesi (zorlaması diyelim) ile okumaya başladım, önyargılıydım. sonuç, beklediğimden birazcık daha iyiydi.

    !---- spoiler ----!

    ezidi tapınağında ve mardin'in ıssız sokaklarındaki gezintilerde duygusal atmosfer başarılı şekilde yakalanmış ancak kısa tutulmuş; duyguların derinlerine pek inilmemiş, bilmiyorum neden. bunlarla birlikte şişirme bölümler de var. yan karakterlerden bazıları yapmacık görünse de (furkan dede, salim abi gibi) en balon karakter anlatıcının kendisi ibrahim. kara filmlerde bolca görünen hayattan bezmiş dedektiflerin bir çakması sanki. simyacı kitabından fırlamışa benzeyen öyküler ve mekanlar içinde hayatına bir anlam arıyor. doğu mistizmi fena halde fetişleştiriliyor; halbuki çocukluğu mardin'de geçmiş anlatıcının. bu kültüre nasıl bu kadar yabancı kalabilmiş, şaşılacak şey.

    kanımca bu haliyle bir romandan çok bir senaryo gibi görünüyor ki sanki bu amaçla kaleme alınmış. ayrıntılar işlenerek bir dizi film veya duygu derinliği arttırılarak bir sinema filmi ortaya çıkartılabilir belki.

    !---- spoiler ----!
  6. henüz bitirmiş olduğum kitap. daha önceleri okuduğum (bkz: sinan akyüz - incir kuşları) tadını aldığım kitap. anlatılan her şeyin gerçekten olduğunu, hala da devam ettiğini bilmek çok canımı yakıyor.

    ''ben şarktan geliyorum,
    şarkın isyanını
    haykıraraktan geliyorum.''

    demiş nazım hikmet.

    ''ben onların
    doludizgin feryadıyım.''