1. forumlarda ve çevremde gözlemlediğim kadarıyla motorla ilgili en sık sorulan soru "başlangıç motoru için uygun mu?". cevabı çok net: hayır!

    chopper / cruiser motorlar ilk olarak amerika çöllerindeki kilometrelerce uzunlukta düz, virajsız, eğimsiz yolları aşmak için üretilmiş modellerdir. yakıt fiyatları ucuz, asfaltı temiz bir memleket için torkları yüksek, oturuşu dik, sürüşü konforludur. diğer birçok motor tipinin aksine firen ve debriyaj pedalları selenin önündedir. yakıt tankının üzerine yatmayı, dizlerle tankı kavramayı gerektirmez. bunun yanında hantal, hacimli ve ağır makinelerdir. zamanla bir yaşam tarzının ifadesi haline gelmişlerdir. milliyetçi ve faşizan bir altyapısı olduğundan bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.

    özetle chopper tarzı motorlar; coğrafyası, gelişmişlik düzeyi ve canlıya vermediği değer itibariyle bozuk, sıkışık, virajlı, eğimli, engebeli yollara sahip türkiye gibi ülkelerde şehir içi ulaşım amaçlı kullanım için ideal ve pratik değildirler.

    illa chopper kullanmak gibi hevesiniz yoksa, motosikletin trafikteki avantajlarından yararlanmak, salt motosiklet sürücüsü olmak gibi bir hedefiniz varsa başlangıç için scooter tarzı vitessiz motorları veya kurye motoru diye aşağılanan honda'nın, yamaha'nın düşük cc'li motorlarını tercih etmek gerekir.

    ama... :)

    yok ben motor kullanıcısı değil, illa chopper kullanıcısı olmak istiyorum diyorsanız, ekonomik ve teknik anlamda düşük segmentte bir motor arıyorsanız, hyosung gv 250 en iyi tercihlerden biri. hatta kişisel araştırmalarım sonucu yerli piyasadaki en iyi tercih olduğunu söyleyebilirim. nedeni biraz uzunca. onu başka bir yazıda aktarabilirim. aynı segmentte, görünüm olarak belki daha çekici duran çin malı regal raptor'lardan kesinle uzak durunuz.

    hyosung gv 250 benim ilk motorum. daha önce ne başka bir motorum oldu, ne de motosiklet deneyimim. kıyaslamalarım objektif değildir. ayrıca acemiyim. yaklaşık 3 aydır ve çoğunlukla rekreasyon amaçlı kullanıyorum. bir yere yetişmek için acele etmem, rutin olarak yoğun trafiğe maruz kalmam, olumsuz hava koşullarında kullanmam gerekmedi. hız yapmak, ibre görmek, kadranını diplemek, tek teker, akrobasi yapmak gibi aptallıkların da çok çok uzağındayım. bu yüzden acemilik süreci benim için düşündüğüm kadar sancılı geçmiyor. ama kolay da değil. buna edindiğim bisiklet, longboard, binek araç ve istanbul trafiği deneyimlerinin bir nebze de olsa olumlu bir etkisi var. ancak tüm araçların kendi içinde dikkat edilmesi gerekenleri, ritüelleri birbirinden çok farklı.

    biri orta, üçü hafif seviyede olmak üzere toplam 4 motor kazası yaptım. bunların üçü motoru dükkandan teslim aldıktan sonraki 2 saat içerisinde ve tümü diğer araçların taciziyle/sıkıştırmasıyla gerçekleşti. neyse ki akan bir trafikte değil; dururken, kalkarken, dönerken gibi düşük hızlı seyirlerde başıma geldi. bunu neden anlatıyorum, motor sürücüyseniz kaza yapacaksınız, yapmaya da devam edeceksiniz. önemli olan kazadan hayati olmayan en hafif hasarla kurtulmak. bunun için de deneyim, eğitim ve dikkat gerekiyor. yani motorun ne kadar hızlı veya şekilli olduğunun bir önemi yok.

    unutmayınız ki araçları pistte değil, trafikte kullanıyoruz. kurallarla pek barışık olmayan bir toplumda; yaya, bebek arabası, el arabası, binek araç, motosiklet, kamyon, taksi, dolmuş, otobüs, şahin, kartal, doblo, taksi, dolmuş, otobüs, taksi ve dolmuş gibi ögelerle yolu paylaşmak durumundayız. motor kullanıcısı olarak en büyük risk grubunu oluşturduğumuzdan sadece dikkatli ve yetkin olmak yetmiyor, bunun yanında çevrenizdekilerin de dikkatine ve kabiliyetine hakim olmak gerekiyor. satrançta 3 hamle sonrasını ön görmek gibi.

    varmak istediğim nokta şu: trafikte zaten tüm bunlarla boğuşuyorken kolay hakim olabileceğiniz ve bütünleşebileceğiniz bir motor tercih etmek gerekiyor.

    motor seçiminden çok daha önemli bir konu var esasen: korunma ekipmanları... ama o da başka bir yazının konusu.

    ekleme: tavsiye konusunda bir şeyi atlamışım. eğer motordan gerçekten anlıyorsanız veya güvenebileceğiniz birini tanıyorsanız, sıfır hyosung gv 250 fiyatına, ikinci el 10-15 yaşlarında honda shadow veya yamaha dragstar / virago alabiliyorsunuz. motoru, sesini, yağını, km'sini, muayenesini, bakımı test edip, performans tayinini yapmak ustalara düşüyor. şunu da göz önünde bulundrmakta fayda var: piyasada bu fiyat aralığındaki motorlar genelde ya başlangıç motoru olarak benim gibi acemiler - ki ben kızıma temiz bakıyorum, kapalı otoparkta felan :) - veya apaçiler tarafında kullanıldığından başına birçok şey gelmiş olabiliyor.