• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (5.50)
iki gözüm marika'm-rebetiko - kostas ferris
literatür yayınları'ndan 2005 yılında çıkan roman türkçeye fulya koçak tarafından çevrilmiştir.

"kızın adı marika'ydı... rum'du, izmirliydi, göçmendi... aşık oldu kanatlandı yüreği ; aldatıldı, yenik düştü hayata ve rebetikolar onun çığlığı oldu ve çıkış yolu...
1922 küçük asya felaketi sonrası, pek çok rum yerini yurdunu terk ederek, yunanistan'da gurbetçi oldu. oranın egemenleri tarafından da kabul görmeyip dışlanınca marjinelleşen, açlık ve mutsuzluk sonucu errara sarılan, barakalarda yaşayıp hayatlarını yasadışı yollardan kazanlaya çalışan ve üstüne bir de "türk tohumu " diye çağrılan bu insanlar, çaresizliklerini, özlemlerini, acıyla yoğrulmuş halk şarkılarıyla, rebetikolarla dile getirdiler.
onlardan biriydi... sesiyle varolmaya çalışan, acılarını rebetikoyla haykıran diğer kadınlar, rakibesi roza, annesi adriana gibi, aşka, göçmenliğe, yoksulluğa ve kadınlığına yenik düşmüştü marika...
hangisi daha çok acıttı yüreğini bilinmez ; ama dilinden bir rebetikonun şu dizeleri hiç düşmezdi :

bu adaletsiz dünyaya
bu yaşadığımız dünyaya
sormadı kimse bize
acaba gelmek ister miyiz diye ?"


  1. filmini ^:rembetiko^ izledikten sonra okumak için sabırsızlandığım kostas ferris kitabı. okumakta neden bu kadar geciktim diye hayıflandırdı, su gibi akarak okundu. filmini izlediğimden bahsedilen şarkıları da bildiğim için okuma çok daha zevkli hale geldi. zaten duygusal bağ kurduğum filmden sonra kitapla aramda apayrı bir duygusal bağ oluştu. mübadele sonucu izmir'den yunanistan'a sürülen, ama sürüldükleri yerde de kabul görmeyen, 'türk tohumu' diyerek hor görülen, hiçbir yere ait olamayan, izmir aşkıyla yanıp tutuşan rembetlerin masalsı ve bir o kadar gerçekçi öyküsü. yunan kültürü ve müziğiyle ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken kitap. elbette o muhteşem filmini izleyip, müziklerini de dinlemek gerek mutlak surette. yürek burkucu, can yakıcı bir başucu kitabı. şaheser.

    araya serpiştirilmiş yorumlarla birlikte altını çizdiğim satırların yalnızca bir kısmı:


    !---- spoiler ----!

    marika: “benim hoşuma giden şey, gitmek... uzaklara... uzaklara gitmek istiyorum... başka diyarlara... başka denizlere... çok uzaklardaki bambaşka diyarlara...”

    hiçbir yere ait hissedemez ki marika, gitmek ister hep. ah, gittiğinde de bulamayacaktır aradığını...

    ***

    gerçekte diktatörlüğün en büyük mağdurları marjinaller ya da kendilerine meşru bir hayat kurabilmek için şehrin kapılarının açılmış olduğundan habersiz olup yasadışı faaliyetlerde ısrar edenlerdi.

    ***

    çünkü yorgakis onu kayıtsız şartsız seven biriydi.

    ***

    ben de başbakanlığa adaylığını koyacağım
    tembel tembel oturmak ve yiyip içmek için

    ***

    geri çekilme bir hayal kırıklığı ve anlamsız bir başka yıkımdı. anlamsız bir “yıkım” ise – yorgakis’in annesi hep bunu söylerdi ve yorgakis de hiçbir zaman tam olarak ne kastettiğini anlayamazdı – doğal bir yıkımdan çok ama çok daha ağırdır. bir deprem olduğunda insan der ki ‘bu tanrı’nın isteğidir, ne yapalım.’ bir yangın olup da her şey kül olduğunda denir ki: ‘bu insanoğlunun kötülüğüdür, ne yapalım.’ fakat sana, tam zafere ulaştığın anda ‘serbestsin’ denirse, o zaman umutsuzluk devreye girer ve düş kırıklığı yaşanır.

    ***

    artık inanç kelimesinin onun için bir anlamı yoktu. çünkü inanç, hayatta kalmaya yetmiyordu. *

    ***

    hayır, başka bir direnişe ya da kahramanlığa dayanacak gücü yoktu; ama arnavutluk'ta onunla birlikte savaşan bir sürü insanın ölüsüne ihanet etmek içine sinmiyordu.

    ***

    biz rumlar için acı acıdır; eğlence eğlencedir. almanlar bu deli dolu halkı görünce şaşırıp kalıyordu.

    ***

    marika olanları görmemek için kafasını başka bir yöne çevirdi ve aynaya yansıyan görüntüsü onu korkuttu.

    ***

    biz de her zamankinden daha yüksek çalıp söyleyelim. öyle ki düşen bombaların sesleri duyulmasın. yalnızca ama yalnızca şarkımız duyulsun.

    ***

    ingilizler ellerinde silahla akropol'ü beklemeye başladılar. bu kadar zaman bizleri almanlarla baş etmek için yalnız bırakmışlardı. almanlar gider gitmez ortaya çıkmış, külhanbeylik taslıyorlardı.

    ***

    marika: "benim kızım öldü. tıpkı annem gibi, tıpkı thomas gibi, tıpkı fontas gibi. bütün iyiler ve bütün kötüler, hepsi ölüyor yorgakis. eğer ölmek istemiyorsan gitmelisin. oblar hiçbir zaman gitmedi. işte bu yüzden turneye çıkacağım yorgakis."

    ***

    huan amerika'dan bahsediyor: "burası çok kalabalık marika'm, çok kalabalık. her şey çok çabuk değişiyor! nasıl yetişeceksin?"

    ***

    rebetiko'nun bitmesi, insanların yüzeyselleşmesini babis farkeder ilk:

    "etrafında hala çalışan eski rebet görüyor musun hiç? rebetiko bitti, öldü. rebetiko'yla artık yalnızca aydınlar ve araştırmacılar ilgileniyor.

    şimdi hiç kimse eskisi kadar tutkulu değil; onlar için varsa yoksa iyi vakit geçirmek."

    ***

    bir zamanlar bizi ayıran olayların üzerinden belli bir zaman geçmesiyle, tarih bilincinin olayları aydınlatmasıyla ve hiç kuşkusuz bütünyunanları aynı öz içerisinde birleşmeye çağıran rebetiko şarkısının çağrısıyla, üzerimize düşen yalnızca ona itibarını iade etmek değil, onu tanımaktır.
    rebetiko şarkısı gururumuzun yara aldığı bir yüzyılda, kültürümüzün en sağlam savunması olmuştur. başka hiçbir yaratım, içimizdeki yunan’ı iiçinde yaşayan direnişçiyi, böylesine dolaysız ve kendiliğinden uyandırmamıştır.

    yurttaşlık ve ulus bilinci ölçeğinde, bu aynı zamanda bir ilham kaynağı ve geniş bir toplumsal kesimin suçsuzluğunun büyük bir kanıtıdır da.

    ***

    ve elbette en çok acıtıcı satırlar; ömrü boş sevdalarla, hayalkırıklıklarıyla, heba olmuş, kendine hayata yabancılaşmış olan marika'nın yorgakis'e yürek yakan serenişi:

    “çok geç be yorgakis... ancak şimdi her şeyi anladım; ama ne yaparsın ki artık sana verecek bir şeyim kalmadı. ancak şunu daimi hatırla; her ne yaptıysam kötülük olsun diye yapmadım. korkuyordum.”
    “peki neden bunu bana söylemedin? neden birlikte geçirdiğimiz onca yıl hiç bahsetmedin bundan bana? neden beni kucağına almadon be yorgakis? neden on iki yaşımda beni kollarına alıp da, çektiğim bunca çileden beni kurtarmadın? söyle neden yapmadın?”
    onu yumrukluyor, bağırıyor ve hıçkırarak ağlıyordu.
    “neden yapmadın yorgakis, neden beni almadın... neden beni almadın... neden... neden...”


    !---- spoiler ----!