1. iklim değişikliği sistemin çözemediği, başındaki en büyük belalardan biri ve sistemle birlikte insanlığın yok oluşuna doğru da gidişin işaretidir. işte tam da bu yüzden vicdanları rahatlatıcı tampon çözümcükler popülerleştirilir zaman zaman:
    -deodorant kullanmayın
    -traş olurken musluğu açık bırakmayın
    -ineklerin osuruğu ve sera gazları ilişkisi ....gibi gibi.

    oysa diğer taraftan neyi biliyoruz? 1 adet oksit pil 80000 litre su kirletir, 1 lt atık yağ 1 milyon lt... bu liste bu şekilde uzayıp gider.

    evet, Shell ve niceleri denizlerin, toprağın, havanın içine ederken ( kelimenin tam anlamıyla hem de ) traş olurken suyu kapatıp açmanızın ya da evdeki ampülleri enerji tasarruflu olanlarla değiştirmenizin etkisi vicdanınızı rahatlatmak dışında sinek vızıltısı kadar.

    iklim değişikliği ile mücadeleye öncelikle sorunun kaynağını, diğer bir deyişle düşmanın kim olduğunu doğru tespit ederek başlamalıyız. sorunun kaynağı kapitalizmin sürekli pompaladığı, varlığının tek yolu olan "tüketim" ve "daha fazla tüketim". yeryüzünün her karışını meta olarak algılayan ve daha fazla kar sağlamak için bireylere sürekli daha fazla tüketimi fısıldayan sistem algıları açılmaya başlayan bireye de "çevreye dost" tüketim maddelerini almasını fısıldıyor. siz evdeki eski çamaşır makinesini eko çamaşır makinesi ile değiştirip biraz daha tüketirken Kyoto portokolü ile karbon borsası yıllardır uygulamada mesela; protokole göre tüm ülkelere belli oranda emisyon üretim hakkı veriliyor, kotasını dolduran ülke ne yapıyor peki? gidip limitini doldurmamış ülkelerden karbon limiti satın alıyor. aynı işleyiş şirketler için de geçerli. ne güzel dimi? dünyayı azıcık daha kirletme yetkisini de alıp satabiliyorlar artık.
    kişisel tedbirlere sözüm yok, hatta hepimizin kendimizi sürekli sınaması gereken uygulamalara katılmayı da sonuna kadar destekliyorum
    ama gelin görün ki meselenin eksenini kaydırmaya çalışan sistem sistematik şekilde hepimizi aptal yerine koyuyor. iklim değişikliği ile mücadele etmek istiyorsanız çevreye saygılı "tüketiciler" olmayınız.
    mesut
  2. neden hala dünyanın yeterince gündeminde değil şaştığım durum.
    kimsenin petrolden ,denizlere foseptikler dökmekten ,toprağa arıtılamayacak toksitlerle kirletmekten vazgeçesi yok. insan bencil ama işin sonu bize dokunmayacak diye düşündüğünden bu kadar umursamaz olmak da vicdansızlık. en kolayı görmezden gelmek, süreç durdurulamaz boyutlarda, kimse yavaşlatmak için bile büyük adımlar atmıyor.
    belki sonunu görmeyeceksin ama etkileri seni de vuracak umrunda olmayan insan, bunda taraf olmana filan da gerek yok ha. sağı solu ortası ırkı dini filan da yok. dünya var ya yaşadığın işte o birşeyler yapmassan,hep alıştığın şeyi biraz olsun değiştirmessen o umursamadığın dünya senden yarattığın bütün pisliğin intikamını alacak.
    şimdi diyceksiniz ki ben napabilirim shell petrolleri denizin ağzına ederken? farkındalık yaratırsın, zaten bu durumun halının altına süpürülen toz haline gelmesindeki sebep de herkesin yokmuş gibi davranması. hayatınızdaki ufak değişiklikler de (işe arabayla gitmek yerine alternatif bir yol tercih etmek gibi) oturup hesapladığınız minikten biraz daha fazla değişim yaratıyor,farkındalık yaratıyor. hiç bir sey olmasa vicdanın rahat eder fena mı?
  3. devasa kapitalist şirketlerin başındaki adamların ve bu şirketlere göz yuman politikacıların gırtlakları uykularında kesilmedikçe giderek büyüyen bir risk olmaya devam edecek.

    not: entry dünya geneli için yazılmıştır.