1. iletişimsizlikle açılan başlığın bile aslında bizlerle iletişime geçmesini sağlamış başlıktır.

    iletişimsizlik değil bizim olayımız, iletişim yöntemlerimize teknolojiyi ekleyerek duygulardan yoksunlaştırmak bizimkisi. beğendiğimiz biriyle göz göze gelmek, yolda giderken emrah misali karşılıklı çarpışmak ya da telefonda kavga etmek aslında hepsi birer iletişim örneğidir. bizlerin artık eskisi gibi yapamadığı şey bu iletişim araçlarına duygularımızı daha az yansıtıyor olmamız, belki de korkularımız.bu yüzden bazı şeylerin üstüne düşemiyor olmamız akışına bırakıyor olmamız da belki verdiğimiz değeri görememe korkusuyla alakalıdır.

    son olarak iletişimi gösterme biçimimizi düzenlersek, bahsedilen konuşmama durumunu iletişimsizlik olarak adlandırmayız.
  2. her şey zıddıyla kaimdir diyerek iletişimi açıklatan kelimedir.
    efendim iletişimsizlik ulu kaynak tdk'ye göre:
    1. duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon
    2. teknik telefon, telgraf, televizyon, radyo vb. araçlardan yararlanarak yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim, haberleşme, muhabere, komünikasyon anlamlarının tam karşıtıdır diyebilir miyiz? hayır, diyemeyiz.

    iletişimsizlik adına bilgi çağı dediğimiz bu çağda, iletişimin kaynaklarının derya olduğu bu tarihte iletişime geçemeyen insanların yarattığı, iletişime geçmeye hazır insanların da derinden etkilendiği bir kavramdır.
  3. ilişkilerde bana göre sorunların asıl kaynağıdır. ölesiye korkuyoruz iletişim kurmaktan. söz konusu sosyal medya ve getirileri olunca taşın altına güzelce koyuveriyoruz elimizi. aklımızdan geçenleri klavye yoluyla iletmeyi, kendimizden başka biriymiş ya da olmak istemeye çalıştığımız kişi gibi bahsetmekten çekinmiyoruz. internet ortamı bunun için güzel bir kamuflaj sağlıyor elbet. eninde sonunda gerçeğin bilinecek olmasına rağmen, risk almaktan da çekinmiyoruz. çoğul konuşuyorum çünkü içimizden pek çoğu böyle. akıl almaz bir tutarsızlık söz konusu insanlar arasında, iletişimsizliğin de ayyuka çıkmasıyla birlikte elbet.

    eskilere gidelim.. el yazımızla mektup yazdığımız dönemlere. herkesi bilmem ama ben şanslı hissediyorum kendimi. telefonların henüz çıktığı dönemlerde uzunca mektuplar yazabilmiştim arkadaşlarıma. en keyif aldığım zamanlardı. duygularımı izah etmekten gocunmuyor; özlem, dostluk, birliktelik, hasret ... gibi kelimeleri cesurca paylaşıyordum. "seni seviyorum" demek olağandı. zamanla msn, sms, e-posta, whatsapp... gibi yenilikler tüm bu öz duyguları ve sonrasında kelimeleri aldı bizden. içi boş olan ifadeler geçti yerlerine.."cnm,nbr,sçs,ok,kib.."

    şimdi tekrar durumdan şikayet eden bizler. bireysel olarak buna karşı çıkmanın hiç bir manası yok artık bunu anlıyorum. sizin kurduğunuz iletişimi anlayıp buna göre davranan varsa ne ala, şanslınız. fakat anlamayan ya da çabalamayan o kadar çok kişi var ki.. özel ilişkiler içinde bile en fazla yakınılan konuların başında gelmesinin yanı sıra; en başta da belirttiğim gibi asıl kaynak "iletişememek". karşımızdakiyle daha çok konuşmak, ifade edebilmek, sınırlandırmamak, kısıtlamamak... gerekiyor. bakışarak da bir şeyleri aktarmamız mümkün ama düşüncelerimizi neden olduğu gibi kullanmaktan çekinelim ki?

    kime ait olduğunu bilemiyorum ama yıllar önce staj yaptığım yerde dikkatimi çeken bir yazı olmuştu:" başlarımız düşünceler yön değiştirebilsin diye yuvarlaktır." kullanın lütfen..
  4. bu başlığı gördüğümde direk aklıma "çağımızın hastalığı" diye lanse edildiği geldi. bir bakıma doğru çünkü kimse kimseyi dinlemiyor. dinlemeyi geç birbirlerine tahammülleri yok. en ufak şeyde ilişkiler kopuyor, boşanmalar yaşanıyor. kimse birbirine bir şans daha vermiyor, olayı bir de karşı taraftan dinleyeyim demiyor. sağduyu eksikliği iletişimsizliği doğurdu. gittikçe de büyüyor.
    kırılan bozulan taraf nasılsa anlamaz diyip konuşmamayı tercih ediyor. karşı tarafın ne olduğundan haberi yok. sonra araya mesafe giriyor. kimse elini taşın altına koymuyor.
    gel de iletişimsizliğe çağın hastalığı deme.
  5. sözde "sosyal" medya olgusunun ortaya çıkmasıyla birlikte oldukça fazla artan durumdur.
  6. sözcüğün ikinci anlamından hareket edilirse iletişim araçlarının kullanılmaması iletişimsizliğe yol açar.
    ilk anlamı baz alındığında ise "akla gelebilecek her türlü yol"dan bahsediliyor. burada yolların çeşitliliğine diyecek yok elbette ama yoldan önemli olan karşı tarafın alıcı konumunda herhangi bir şey görmesi/hissetmesi/algılaması/ alması.
  7. iletişimsizlik diye bir şey yoktur. iletişimsizlik dediğimizde aklımıza sadece konuşma ve yüz ifadeleri gelmektedir. ancak sokakta gördüğümüz , asansörde karşılaştığımızda , işyerinde kısaca her yerde aslında iletişim halindeyiz. örneğin asansörde karşılaştığımız ve hiç bir tepki vermediğimiz insana "dün gece uyuyamadım , eşim ile tartıştım , seninle muhatap olmak istemiyorum" gibi mesajlar vermiş olabiliriz televizyon izleyen bizimle konuşmayan ve dinlemeyen çocuk bize "seninle konuşmak sıkıcı televizyon daha eğlenceli " mesajı veriyor olabilir. yani sürekli iletişim halinde olduğumuz bir gerçektir. ancak bu iletişim türünün insan ve toplum için tehlikeli olduğu da açıktır.