1. şöyle de yazılmışı var: ^:murat menteş^

    "aşk, paradoksal olarak romantik bir eşitsizlikle ilerliyordu. iki kişinin birbirini aynı yoğunlukta sevmesi imkansız. dolayısıyla aşkta acılar ve sevinçler hakkaniyetli paylaşılmaz. aşk adil değildi. demokratiklik ve özgürlükçülüğün kıyısından bile geçmiyordu. dahası istikrar ve kalıcılıktan da nasipsizdi. sana en şiddetli tokatı patlatacak eli okşamaktan ibaretti! "
  2. belki de durmadan "aşk eşitler" mitine tutunduğumuzdan, hiç eşitlenemeyeceğiz.
    "sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara(...)
    sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim" der neruda.
    bir ara o daha çok sever ve bir ara da sen.
  3. önemli olan "biz" olabilmek iken, sevgiyi ölçmeye çalışmak anlamsız bence.
  4. şu ana kadar hep daha çok seven oldum sanırım. yorucu ama elimde olmayan bir durum. bana aynı sevgiyi duymamaları sorun değil ama benim yerime başkalarını daha çok sevmeleri üzüyo
    wtf
  5. sonu genelde az seven tarafın ilişkiyi bitirmesiyle sonuçlanır (ya da sonuçlanmaz. benim başıma geldiğinden böyle söylüyor da olabilirim. neyse konumuz bu değil)

    fazla seven taraf elinden gelenin fazlasını yapan kişidir de ayrıca. emeğinin karşılığını (yok arkadaş alamıyorsun) bir iki sevgi cümlesiyle de olsa almak ister.

    sanırım bunun hakkında daha fazla yazmaya devam edersem, o nefret edilen uzun yazılardan birine dönüşebilir

    velhasılıkelam fazla seven, fazla fazla üzülür
  6. kadın için nasıldır bilemiyorum ama kendimden örnek verecek olursam daha fazla seven kişinin aşırılıklarının aradaki çekim duygusunun yitmesine sebep olduğu gözlenmiştir.
    sad but true
  7. eşit derece sevgi olamayacağı için her zaman bir taraf daha fazla seviyor, kısaca ne manaaağğğ
  8. aklıma hep dalgaların gemiyi ortadan ikiye ayırması için gemi ile aynı boyda olma ihtimalini getirir.
    gemiye vuran dalganın boyu gemiye eşitse o gemi darbeyi alıp batarmış. öyle yani.
    niye hesap kitap yapıyoruz ki? gemi mi kurtaracağız. mutluysa iki tarafta sıkıntı yok.
  9. çünkü eşit sevme diye bir şey yok. olsa da bilinmez zaten. kimin daha çok sevdiğine karar veremiyorum ben şahsen. belki ölümcül şekilde seviyor ama dışa vuramıyor.
    sezgi
  10. bu dengesizlik insanları kudurtuyor ve sevilen kişi egosunu çoşturup sevenin canına okurken, seven de aldığı her negatiflikle daha bir seviyor , bir yerden sonra gurursuzlaşıp , tehlikeli olduğu da gözlenebilir. sevgi gibi saf bir şeyin içine egonun girdiğini görüp içim yanarken bir yandan da aslında sevginin egodan doğan bir şey olduğunu düşünüyorum. sonra bir bakıyorum ki kafam çok karışmış diye burnumu karıştırmaya başlamışım. annem elime vuruyor falan..