• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (6.50)
Yazar homeros
ilyada - homeros
ılıada, homeros`un troya savaşı`nı anlatan destanıdır. yunancada odise ile birlikte en eski edebiyat olduğu düşünülen epik bir şiirdir. eldeki veriler ışığında homeros tarafından mö 7. ya da 8. yüzyılda yazıldığı düşünülmektedir. (tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. klasik edebiyat derslerinin ilk okutturulan kitaplarının başında gelir. e tabi mitoloji dersinide unutmamak lazım.
  2. truva savaşı öncesini, savaş sırasını ve şehir düştükten sonrasını anlatan, homeros'un epik şiiri. onca insanüstü kuvvete sahip, güçkü, şanlı savaşçıların ve onların nasıl insan öldürerek şanlarına şan katmalarının arasında bir bölüm çok etkilemişti beni; andromache, hektor'un karısı, güzel ve etkileyici kraliçe, kocasını aşil ile savaşmaya göndermeden önce bir duvar dibinde kocasına oldukça sıradan bir kadın olarak 'sen ölürsen ben ne yaparım?' demiştir. şehrin veya kocasının şanından öte, kendi acizliğini dile getirmiştir.
    sadece andromache değil, neredeyse bütün karakterlerin aslında çok çeşitli yönleri görülebilir. homeros'u da bu denli ünlü ve unutulmaz yapan da buydu nihayetinde.
    doris
  3. ilyada truva savaşı hakkında değil, 10 yıl süren truva savaşı'nın son yılında akhilleus'un öfkesini ve bunun akhalara neler ettiğini anlatır. briseis'i alınınca sinirlenen aşil'le başlar, hektor'un cenazesiyle sona erer. tabii bu sırada savaş ve öncesi hakkında pek çok şey öğreniriz, truva'nın düşeceği de belli olur. lakin nasıl düştüğü ve sonrasında ne olduğu için başka kitaplara bakmak gerekir.

    (bkz: odysseia)
    (bkz: aeneid)
    zei
  4. ilk okul eğitim kurumlarımızda kabul gördüğü üzere yunan destanı değildir. anadolu coğrafyasında yunanlı olmayan bir şairin yunanca olmayan şiiridir. milliyetçilikten azade aynı topraklardan su içmiş olmanın hatrına bile okunmalıdır. savaş sırasında durup muhabbet eden ve amcasının vs tanıdığı çıkan karakterlere sahiptir. bu nedenle bazen homeros un izmirli değil keşanli olduğunu düşünürüm.
    abrek
  5. bir ergenekon kadar olmasa da okuduğum destanların arasında en zevkli olanlardan...
    slipo
  6. savaşın trajedisi ve insanlara getirdiği onur ve şerefin kontrastını en iyi şekilde anlatan epik şiir. günümüz romanlarına daha çok benzeyen odysseia'dan çok daha derin ve etkileyicidir.

    kitabın en güzel ve etkileyici kısmı, troy'un kralı yaşlı priam'ın, aşil'in çadırına gizlice girip dizleri üstüne çöküp elini öperek, ondan oğlu hektor'un cesedini alıp gömmek için izin ister. aşil, savaş boyunca kendi ile barışamamıştır. ne yapsa ne etse de huzuru bulamamıştır. huzuru bulmasını sağlayan nokta da priam'ın şehit olmuş oğlunun cesedi için, düşmanın çadırına girecek kadar cesur olmasıyla etkilenmesi ve onun bu isteğini yerine getirecek kadar bağışlayıcı davranmasıdır. huzur getiren şey savaştaki şan ve kahramanlık değil, düşmanının insanlığını kabullenmek ve merhamet göstermektir. ve ilyada'da bunun hakkındadır aslında.

    “işte böyle yapıldı atları iyi süren hektor'un cenaze töreni."
  7. sanılanın aksine filmiyle arasında dağlar kadar fark vardır. bildiğinizi zannedersiniz ama her bölümde yeni bir sürpriz çıkar. bilkent'te bütün bölümlerde bütün öğrencilere zorunlu olarak okutulur. dersi hiç sevilmez, işkence tadındadır. lakin freud ile, marx ile, mill ile veya peter berger gibi modern sosyologlarla birlikte okutulduğunda tadına doyum olmaz.
  8. böyle bir şey yok. beni sürekli kendi zaman dilimine çeken bir eserdir. henüz bitirmedim ama her bölüm bitince güzel troya'nın sonunun yaklaştığını hissederek biraz daha hüzünleniyorum. selam olsun ilyon'u savunurken mertçe ölen hektor'a...
  9. azra erhat çevirisini geçen gece bitirdiğim harika destan.

    okuma sebebim truva savaşını detaylı şekilde anlayabilmekti lakin bu amaca tam ulaşabildiğim söylenemez. savaşın sebebi gerçekten helen miydi, 10 yıl süren savaşta ne oldu ne bitti sorularına cevap ararken savaşta yalnızca bir gün görülecek adamların soyunu sopunu, oturduğu yeri vs okuyor buldum kendimi. truva savaşının 9. yılında 51 günlük sürede savaşın kaderini değiştirecek derecede neler olup bittiği kafamda az çok oturdu ama tüm sorularıma yanıt bulamadım. sanırım bir de truva savaşı üzerine bilimsel bir kaynak bulup okumam gerekecek.

    çeviriye dair; ben genel anlamda çeviriyi çok iyi buldum. eski kelimelerin sıkça kullanılmış olması zorladı biraz ama anlamlarına sözlükten bakınca o konuda da sorun kalmadı. yalnız tek bir sorun yaşadım eserin her bölümünde çokça kullanılan ossaat kelimesi gözümü çok yordu, kulağımı çok tırmaladı. bir türlü alışamadım bu kelimeye. konsantre şekilde okurken kelimeyi her gördüğümde dikkatim bozuluyordu.