• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.75)
imkansızın şarkısı - haruki murakami
bir yolculuk sırasında beatles'ın "norwegian wood" adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu tokyo'da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. en yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkadaşıyla yakınlaşması, araya giren zorunlu ayrılık ve yeni bir kız arkadaş. "imkânsızın şarkısı" yalın, çarpıcı ve sıcak bir aşk hikâyesini anlatıyor. yazarı haruki murakami japon edebiyatının aykırı, ama en çok okunan yazarı. japon geleneklerinin dışında geliştirdiği üslubuyla adından çok söz ettiren murakami'yi dünyaya tanıtan roman "imkânsızın şarkısı".

1968-1970 yılları arasında geçen olaylar, o günün toplumsal gerçeklerini de satırlara taşıyor. ama romanın odağında bu toplumsal olaylar değil üçlü bir aşk var. gençliğin rüzgârıyla hareketlenen "imkânsızın şarkısı"nı ölümle erken karşılaşan gençlerin hayatı yönlendiriyor. hiçbir şeyin önem taşımadığı, amaçsızlığın ağır bastığı, özgür seksin kol gezdiği bir öğrenci hayatı... ama diğer yanda da yoğun duygular var... imkânsız aşklar, imkânsız şarkılar söyleten. hemen hemen her japon gencinin okuduğu roman anayurdu dışında da çok kişi tarafından sahipleniliyor.


  1. hikayenin içine girebildiysem de beğenmediğimi ifade edebilirim. ikinci murakami kitabını okuyup, genel bir erkek yazar hastalığı olan "sevilemeyecek" kadınlar yaratıp onları delirtme ya da öldürme illetine tutulduğuna kanı olduğum murakami nin bu kitabını aynı zamanda sığ da buldum. çoğunlukla bir melodram havasında ilerleyen kitap bitince sevindim.
  2. 350 sayfalık romanın 6 -yazıyla altı- kişinin ismi kullanılarak ve bunların 3'ünün intihar etmeleriyle devam edegelen; asıl hikayenin de onların arkadaşları üzerlerinde bıraktıkları anıları üzerine kurgulanan ve toplam karakter sayısının 20 civarıyla sınırlandırılmış, son derece durağan, sevimsiz ve itici olduğu kadar enteresan şekilde beğendiğim bir hikaye. isimleri verilmeyen 3 intihar olayı daha var ayrıca kahramanlarımızın akrabaları olan kişilerden. hepsinin ortak özellikleri de son derece birikimli, yaşama karşı direnç gösterdikleri betimlenen ve akıllı kimseler olmaları.

    hippi akımının yoğun olduğu dönemler anlatılmaya çalışıldığı için kadınların bolca cinsel meta olarak kullanılması ve bol alkol tüketimini özellikle vurguluyan yazar, nedense dönemin kült müziklerini yapan gruplardan yalnızca the beatles haricinde janis joplin, hendrix, zappa gibi efsaneler yerine bach, mozart ve düşük soundlu pop şarkıcılarını öne çıkarmış.

    68 kuşağının ana felesfesi isyan ise sadece 3 veya 4 yerde gayet cılız ve etkisiz olarak anlatılmış. fakat bir yerde insanın kalbini söken bir tespit var ki, hakkını yememek lazım. tek cümlelik bu tespiti bütün bu silik ve zayıf anlatımı kurtardığı için ve spoiler vermemek adına yazmıyorum.

    ana karakter vatanabe'nin ismini ilk 20 sayfaya kadar göremiyorsunuz. naoko'nun kliniğe yattığı zaman vatanabe'ye yazdığı mektuptaki bulması gereken gereken profesör kadının hikayesi ve kişiliği romanın en iyi kurgusudur bence. onun haricinde düşündürücü ve beyin fırtınası yaptıracak bir yer göremedim.

    aslında çok çok uzun tespitler ve yorumlar yapabilirim irrite edici olduğu kadar kafama takılan bu kitaptan. 4 defa başlayıp, 4 defa bırakmıştım oysa. bu okuduğum ikinci murakami romanıydı. sahilde kafka bu kitap kadar depresif ve hastalıklı değildi, haliyle daha basit ve daha kötüydü. imkansızın şarkısı dediğim gibi çok sıradışı. yazar hakkında net bir fikir edinebilmek için tüm kitaplarını edinmem gerekecek.

    son olarak çevirmen hakkında çiziktireyim. nihal önol gibi profesyonel bir çevirmenin bana göre iki tane kritik hatası vardı. faşo ve çatlak. kitap ismine girmiyorum. kim seçmişse tamamen hatalı.
  3. okurken bitmesini istemediğiniz kitaplardan. "ee bitti mi yani, devamı yok mu" diye kaldığımı hatırlıyorum. çok iyi bir roman değil ama enteresan bir şekilde insanı etkisi altına alıyor.
    frau
  4. !---- spoiler ----!

    "geçen ay başladım sigara içmeye. aslında pek de canım istemiyordu. birdenbire deneyeyim dedim işte."

    "neden ki?" diye sordum.

    midori bir an, ellerini üst üste masaya koyup düşündü. " ne fark eder ki? sen içmiyor musun?"

    "haziranda bıraktım" dedim.

    "nasıl?"

    "bıkmıştım artık. gecenin ortasında sigarasız kalmaktan nefret ediyordum. bir şeye bağımlı olmayı sevmem."

    watanabe karakterinin yaşadıklarını okurken, kendi duygularınızı ve hayatınızdaki insanları nasıl etkilediğinizi, onların size neler hissettirdiklerini ve bu hislerin sizi nasıl değiştirdiğini düşünüyorsunuz uzun uzun. watanabe kendisi olmayı öğrenerek, hüznü derin derin içine çekerek başarıyor kurtulmayı. bir nevi sizin de umudunuz oluyor.

    !---- spoiler ----!
    nesli
  5. son zamanlarda okuduğum en iyi kitap. bu kitabı bitirdikten sonra murakami'nin bir sürü başka kitabını da aldım; ama başlamaya korkuyorum. eğer diğerleri bu kitap kadar iyi değillerse hayal kırıklığım çok büyük olacak.
    ayrıca isminin farklı dillere çevrilirken çıkan zorluklardan çıkardığımız sonuç şudur: bir gün bir roman yazacak olursak adını yabancı bir şarkının isminden alıntılamıyoruz. hele hele alıntılayıp bir de bunu japoncaya çevirip kullanmıyoruz. sonra bir gün bir ülkede bir çevirmen çıkar ve onu "norwegian wood" dan "imkansızın şarkısı" diye çevirir, editör de onaylar, kimse anlam veremez. kitabı okuduktan sonra bile..
    sonuç olarak 60'lı yılların japonya'sında gezmek bu arada da the beatles dinlemek istiyorsanız, watanabe'yle bir japon kafesinde kahvenizi yudumlarken kitap okumak istiyorsanız şiddetle okumanızı öneririm.
  6. bir türlü sevip sevmediğime karar veremediğim kitap. zaman zaman beyaz dizi okuyormuş hissine kapılsam da dönemin de, anın da ruhunun çok başarıyla anlatıldığını düşünüyorum.

    sakin, dingin bir kitap. tokyo'da sıradan bir üniversite öğrencisinin günlük hayatına tanık oluyorsunuz. çok kısa bir kitap değil, harala gürele olaylar da olmuyor ama nasıl oluyorsa epey akıcı da bir eser.

    hikayenin geneline yayılmış ölüler, ölümün hayata dahil olduğunu naifçe anlatıyor. bu kadar çok ölüm olmasına rağmen kitap karanlık değil, belki biraz melankolik ve biraz hüzünlü.

    çok fazla sevişiliyor, daha doğrusu herkes herkesle bir sevişiyor. ayrıntılı erotik tasvirler bol bol. çok çok fazla içki tüketiliyor. bu abartının, özellikle bir şey anlatmaya çalıştığını düşünmüyorum. belki kitabı daha geniş bir kitle için cazip kılmak adına yapılmıştır diye düşünmekteyim.

    okuduğum ilk murakami romanıydı. beklentimi de epey yüksek tutmuş olacağım ki çok beklediğimi bulamadım. daha tipik bir murakami kitabı okuyacağım şimdi, yazarla ilgili genel bir fikir sahibi olabilmek için. önerilere de açığım.

    notcuk: kitapla aynı ismi taşıyan bir de uyarlama film varmış, fakat hakkında çok da olumlu şeyler duymadım. trailer