1. inanca değil, inanma hakkına saygı duyulur. "istersen bir taşa bile tapabilirsin ama tek istediğim onu bana fırlatmaman".
  2. insanlara saygı duyulur, saygı önemlidir insan ilişkilerinde.

    ama memlekette inanca saygı talep etmek aslında 'büyüklere saygı' talep etmektir. bildiğiniz gibi küçüklere sevgi gösterilir, saygı duyulmaz. çünkü küçük, küçüktür. saygı talebi, 'büyüğün' 'küçüğe' yönelttiği bir tehdittir aslında.

    ne zaman küçüklere saygı duyulması gerektiğini öğrenirsek o zaman inanca saygıyı tartışalım bence.
  3. islam rönesansı zamanına bakarsak hemen üstteki yorum biraz sıkıntılı. nasîrüddin tûsî,
    ibn-i heysem, battanî, ömer hayyam, birûni gibi isimlere baktığımızda, yaşadıkları coğrafyada boy gösteren devletlerin din temelli olduğunu görebiliriz. "hiçbir zaman dinle yönetilen ülkelerde bir bilgelik veya barış görülmemiştir" ifadesinin doğru olmadığı kanaatindeyim. ama devamında gelen orta çağ avrupası örneği kesinlikle doğru, ona sözüm yok.
    *
    şimdi başlığa dönecek olursak, benim saygı duyduğum, değer verdiğim olaylara, düşüncelere, metinlere (her neyse) saygı duyulmamasından pek rahatsız olmam. saygı duymanın zorunlu olduğunu düşünmüyorum, saygı duymak istemez isen de, bunun hareketlerine yansımasına gayret etmeye de gerek yoktur.
  4. memleketimde "saygı duymak" ifadesi, bir fikrin, inancın önünde baş eğmek, diz çökmek, tabi olmak gibi anlaşılsa da işin aslı o değil. olay, o fikrin, inancın, yaşam tarzının varlığına ya da özetle "yaşama hakkı"na saygı duymak. bir kimseye 'budist' diye saygı duymazsınız. onun yaşam hakkına, ibadet hakkına, inancını anlatma özgürlüğüne saygı duyarsınız. bir insan gay diye ona saygı duymazsınız. duymak zorunda da değil kimse. ama onun yaşam hakkına, iş edinme, eğitim görme, kendini ifade hakkına saygı duymak zorundasınız. ve bu "yaşam haklarına saygı" da, bir başkasının hayatına müdahil olmaya başladığı anda biter. kişi inancı gereği ibadet etmek isteyebilir. ama ibadeti bir başkasının hayatına kastetmeye geldi mi o özgürlük orada biter.
    insanoğlu ateist olmayı seçebilir. ateizmi savunabilir, neden inanmadığını anlatabilir. onun ifade ve yaşam hakkına saygı duymak zorundasınızdır. ama aynı insanoğlu kendisi gibi düşünmeyen kişilere karşı şiddete başvurursa bu saygı hakkını da kaybeder.
    yani demem odur ki, bir insana ya da düşünceye saygı duymakla o insanın yaşam hakkına ya da o düşüncenin ifade edilme hakkına saygı duymak farklı şeylerdir. ilki seçimliktir, ikincisi ise olması gereken.
  5. saygı da duymana gerek yok bence. sana aptalca gelen bir şeye ılımlı bakmak gereksiz. sadece karşındaki insana müdahale etmemelisin, onun sınırlarına girmemelisin. hoş bu da bir saygı ama inanca değil, insana saygı
  6. kendi inancına/inançsızlığına/yaşam tarzına veya artık adına ne dersen ona saygı duyulmasını istiyorsan yapman gereken, ancak halihazırda saygı görmüyorsan ve kısıtlanıyorsan kimsenin sana yapmanı söyleyemeyeceği şeydir.
  7. Tdk saygı için iki anlam vermiş. saygıBirincisi bu tartışma için sorunlu çünkü "büyüklük, kutsallık, ölçülü davranma" gibi öznel kavramlar içeriyor. İkinci tanıma ise kimsenin itirazı olmaz sanırım. Kimse kimseyi rahatsız etmesin, rahatsız etmekten çekinsin.
    ugo
  8. saygısızlık etmemek zorundayız, ne var ki saygı duymak gibi bir mecburiyetimiz de bulunmuyor.

    Demek istediğim 1. anlamda bir zorunluluğumuz yok, ancak 2. anlamda var ki bu da hoşgörüye tekabul ediyor...

    saygı (anlam ayrımı):

    1. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram

    2. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu

    (bkz: tdk)

    edit: bu arada ugo isimli arkadaş da tdk'ya atıfta bulunmuş...
    (bkz: aklın yolu bir) : )
  9. herkes her şeye inanmak zorunda değildir.

    herkes herkese saygı "duymak" zorunda da değildir.

    ama "herkes" "herkese" saygı "göstermek" zorundadır.

    nasıl ki, dindar ya da ateist iki insan da maymun olmadığını düşünüyor, o halde saygı göstermeli.
  10. mesele şurada : a şahsı bir şeyin var olduğuna ''inanıyor'' .
    b şahsı da var olmadığına ''inanıyor''
    ikisi de inanç . ancak b' nin inancına saygı duyulmuyor .hatta a inancının radikalleri b yi katletmeye meyilli . garibansın b .işin zor b.