1. input - oütput olayidir..

    input= read + listen

    output = write + speak

    ana kural budur..yöntemlerini kendine göre olustur..

    sadece oturup gramer calisanlardan olma..tabi grameride ihmal etme lütfen..

    not:ingilizce bilmiyorum..almanca ögrenirken ögretmenim dil ögrenmenin mantigini kisaca özetlemisti..

    tesekkürler bütün mezeleri sayan alman ögretmenim..
  2. çokça emek harcadığım, ancak bir türlü fiile dökemediğim eylem içeren konudur. şöyle ki; yaklaşık 2 yıl boyunca online kurslara katıldım. mümkün olduğunca da disiplinli çalışmaya gayret ettim. neyse kurs sonlarında ve başlarında ilerlemeler görüldü fakat kendimde hala o yetiyi hissedemiyordum.

    bir süre ne yalan söyleyeyim kendimi geri zekalı gibi hissetmeye başladım(bu tehlikeli bir düşüncedir). bir süre sonra istanbul'a seyahat etmem gerekti ve bir hostel ayarladım. gece vardığımda türkçe bilen kimse yoktu. basit gelebilir ancak hiç zorlanmadan rezervasyonumu yaptım, bir kaç soru sordum ve kısa olsa dahi sohbet edebildim. tabi reel hayatta o ana değin kullanma fırsatı edinemediğim için epey mutlu olmuştum.konakladığım süre boyunca epey deneyimleme fırsatım oldu bu anı.

    velhasıl işin özü biraz kendine inanmak, biraz da eyleme geçmekte gibi. gerisi bolca kelime öğrenmek, dilin yapısını da boşvermemiş olmak. akademik dil ise bambaşka bir derya, ona da çalışıyorum bakalım.

    son olarak rica ediyorum şu utanma evresini, ay yanlış konuşursam nolurları aşalım. işi çok zorlaştırıyor. (bkz: hala aşamadı)
  3. yaşadığımız şu modern zamanlarda durum, her ne kadar hayatın hengamesinden, geçim derdinden vs. herhangi bir konuya doğru dürüst yoğunlaşacak zaman bulamıyoruz gibi görünse de, bir çok zamanı da hayatın akışı içerisinde biz kendimiz eziyoruz maalesef. örneğin yollarda geçirdiğimiz vakitler. üniversitedeyken yaklaşık 2 saatimi kemiksiz yollarda geçiriyordum, şimdi arabadır, servistir falan 1 saate düştü ancak azalsa da hala çok değerli bir zaman. yani demem o ki, her gün tekrar tekrar dinlemekten usanmadığınız o şarkıları ya da dandik türk radio programlarını bırakın da podcast dinleyin evet podcast! şu an birçok podcast uygulaması mevcut .yüzlerce radyo kanalının yüzlerce kaydına anında erişim sağlayabiliyorsunuz. evet başta ürkütücü gelebilir, görmeden, altyazı olmadan 1 saat radyo programı dinleyeceksiniz. eğer pratiğiniz hiç yoksa başlarda zorlanabilirsiniz ancak emin olun çok gelişeceksiniz, hem sadece ingilizce anlamında da değil. çünkü birazdan adını vereceğim programların kayıtları çok yoğun bilgiler barındırıyor içerisinde, dolayısıyla anlatacak, üzerine konuşacak, düşünecek de birçok konunuz olur. hem zaten fikriniz ve bilginiz yoksa dil yetkinliğini nerede kullanacaksınız ki. her ne kadar kayıtlar bilgi odaklı olsa da bir o kadar da eğlenceli aslında...dinleyin pişman olmazsınız!
    1. startalk (neil degrasse tyson 'un mükemmel anlatımı ve eğlenceli konuklarıyla uzay-zaman'da kaybolabilirsiniz)
    2. ted radio hour (guy raz'ın host'u olduğu, ted talk'ların ve konuşmacılarının ortak bir konu özelinde bir araya getirilerek oluşturulmuş yayınlar, çok seversiniz ;)
    3. freakonomics radio
    4. stuff you should know
    5. stuff to blow your mind
    6. how to do eveything ...ve daha onlarcası, keyfinize göre tarih, hikaye ya da goy goy odaklı birçok program da bulabilirsiniz tabi.

    not: ayrıca bir diğer teknik de, eğer kafanızın içinde çok yaşayan, olanlar üstüne çok düşünen veya kendi kendine konuşan bir insansanız, bunları ingilizce yapmaya çalışın. evet o kendi kendi kendinize ettiğiniz kavgaları inglizce edin, mükemmel bir tekniktir 100% garantili :d

    not: evde hergün 10-15 dk ayna karşısında o anda kafanızda beliren bir konu hakkında ingilizce konuşun. rol play şeklinde de olabilir bu, mesela euro
    2016 da hat-rick yapmış genç bir forvetin basın toplantısını canlandırın :) diyelim ki beceremediniz ve sıçtınız..en fazla ne olabilir ki kendi kendinize rezil olursunuz ve tekrar baştan alırsınız. ayna karşısında konuşmaların bir diğer faydası da, ellerinizi, duruşunuzu ve mimiklerinizi konuşma esnasında koordineli kullanmanızı öğretmesidir.

    haydi kolay gelsin!
  4. en ama en etkili yöntemi bir süre yurtdışına çıkıp bir dil okuluna ya da kursuna yazılmaktır. bir şekilde türkçeden uzaklaşınca insan ister istemez öğreniyor.

    (bkz: altyazılı dizi izlemek)
    (bkz: altyazılı oyun oynamak)
  5. birazcık ta olsa faydasının olacağını düşündüğüm site duolingo
  6. eğer bir öğrenci evi yada bekar evinde kalıyorsaniz internetten yurtdışından gelen gezginlere konaklama için evinizi minik bir ucret karşılığında açabilirsiniz (bedava olmasının guvenlikle alakali sakıncaları olabilir. siz önce güven veren bir profil çizmelisiniz). değisim öğrencisi olur vesaire. benim yapma şansım olmadı ama yapabilen arkadaşlarım bu konuda çok fayda gördüler. abd den ziyaretçi için craigslist diye bir site var. daha çok avrupa dan ziyaretçi için couchsurfing gibi bir site olacaktı.
  7. farsça hocamız demişti ki "okumadan yazamaz, dinlemeden konuşamazsınız bir yabancı dilde". bu açıdan öncelikle okumak ve dinlemeye yoğunlaşmalı. sonrasında imkan bulup konuşma ve yazma pratiği edinmeli.

    uyguladığım ve faydasını gördüğüm bir kaç yöntemden bahsedeyim.
    - gazete okumak. anladığın kadar artık. gazeteyi alıyorsun, birinci sayfadan son sayfaya kadar baştan sona okuyorsun. gazete okumak sıkıcı gelmiyor insana. çünkü içinde envaiçeşit konu var. hürriyet daily news ile başlanıp, yabancı gazetelerle devam edilebilir. yalnız bu yöntemde mümkün olduğunca, hatta hiç sözlük kullanılmamalı. böyle olunca kelime dağarcığı bi hayli genişliyor. çok faydasını gördüm bunun. bu yöntem, sadece reading'i kapsayan kpds vb sınavlar için faydalı olacaktır.
    - yabancı dilde dinlemeler yapmak. bu film olur, vidyo olur veya çeşitli sesli meydalar. biraz ingilizceniz varsa filmleri altyazısız izlemeli. çok kritik sahnelerde anlamadığınız nokta olursa, altyazıyı aktifleştirip, konuyu anladıktan sonra yine eskisi gibi devam edebilirsiniz. ama hiç kullanmamak en iyisi.
    film yanında, sizi sıkmayacak zevkli vidyolar izleyebilirsiniz. bunun menbaı da youtube. benim izlediklerim: sevdiğim dizilerden kısımlar, yabancıların yaptığı sosyal deneyler, belgeseller. favorim ise saturday night live. komedinin hakkını veriyorlar gerçekten.
    dinlemeyi aynı zamanda telefonunuza indireceğiniz ders, sesli kitap veya konferans gibi dosyaları dinleyerek de yapabilirsiniz. örneğin spor yaparken. hem maliyetsiz, hem de eğlenceli oluyor. ben bu tür dinleme için open yale courses kullandım. tavsiye edilir.

    ne olursa olsun, sizi sıkmayacak, aksine eğlendirecek, böyle olduğu için de hergün sıkılmadan az da olsa yapabileceğiniz yöntemler edinin. çünkü dil, anadiliniz de olsa, unutulan bir şey ve sürekli ilgi ister.
  8. pc oyunu oynamak ciddi bir artı kazandırıyor bu konuda...
    müzik dinlemek de faydalı tabii sözlere bakarak...
    bir de "where is the sultanahmet?" bağlamında eminönü, karaköy gibi turistik yerlere gidip konuşmak gerek ki animatörleri düşünün her dili tarzanca da olsa gayet anlaşabiliyorlar...
    dizi izlemek de faydalı...

    ben nasıl mıyım?
    fifty fifty...
  9. -grammer falan çalışayım deme
    -kelime öğren ,öğrendiklerini kullanmaya çalış
    -ingilizce dizileri ingilizce altyazı ile izle (anlamıyorum diyip izlemeyi bırakma)
  10. tamamen mecburiyetle doğru orantılıdır. maçayı sıkmak zorunda kalınca öğreniliyor mesela.
    bak yurt dışında sağlam öğrenilmesinin nedeni bu. elin mahkum konuşacaksın arkadaş.
    haliyle ingilizceyi konuşmanın yolları hava limanlarından filan geçiyor.