• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.10)
inglourious basterds - quentin tarantino
aynı günlerda avrupa’nın başka bir köşesinde teğmen aldo raine (brad pitt), yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. düşmanları tarafından “piçler” yakıştırmasıyla bilinen raine’ın grubu, nazi almanyasının önde gidenlerine zarar verme misyonunu üstlenmiştir. bu amaçla, alman sinema oyuncusu ve gizli ajan bridget von hammersmark (diane kruger) ile işbirliği yaparlar.shasoanna’nın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir.


  1. kendisi tarantio'nun en fazla gişe yapan filmi olmakla beraber favori filmimdir aynı zamanda. diğer 2. dünya savaşı temalı filmlerden farklı kılan özelliklere sahip bir filmdir, ne mi bu özellikler?

    !---- spoiler ----!

    bazı zatlar tarafından yahudi yardakçısı gibi algılanan film aslında yahudilerin de en az naziler kadar acımasız insanlar olduğunun altını çizmekte. bkz: kafa derilerini yüzmek, bir sinema dolusu insanı canlı canlı yakmak gibi.

    brad pitt'in can verdiği aldo raine karakteri kızılderili kökenli. buradan da amerika'ya gereken mesaj verilmekte.

    filmde ise bar sahnesi ama özellikle 20 dk'lık giriş sahnesi efsaneviydi. giriş sahnesi izlediğim en iyi giriş sahnelerindendi ayrıca.

    bar sahnesinde ki "3 işareti detayı" çok kilit ve bir o kadar da etkileyiciydi.

    brad pitt'in italyanca konuşurken ki marlon brando ağızı harika bir detaydı.

    christopher waltz filmin en kilit ismi idi. filmi 3-5 kademe yukarı taşıdı resmen.
    !---- spoiler ----!

    tarantino bu filmi için "yaptığım en iyi film" demişti bir röportajında.

    e filmin sonunda da bu mesajı brad pitt aracılığıyla bizlere iletmekte.
    !---- spoiler ----!
    i think this just be my masterpiece

    !---- spoiler ----!

    filmde tarantino abi diyor ki aslında, "yetmedi mi şu savaşın ekmeğini yediğiniz bre sinemacılar" zarar ziyan insanlar hitler'in kaka olduğunu duymaktan zevk alıyor olabilir yeter bırakın şu işin peşini. " yangının eski filmleri yakarak başlaması, zoller'in "almanya'ya mesaj göndermek isteyen var mı?" diye çığırması bunların göstergesiydi. hitler ve çetesi ise yıllardır bunları izlemekten zevk lana izleyii kitlesini temsil ediyordu. "harika çok güzel, mutheşem film" falan diyordu hitler hatta izlerken.

    sonuç olarak izleyin izlettirin!
  2. aldo raine, bana kalırsa en karizmatik brad pitt karakteridir. ikinci sırada da mickey o'neil gelir. (bkz: snatch) (bkz: guy ritchie)
  3. christoph waltz'ın muhteşem bir oyunculukla yardımcı oyuncu nasıl oluru bizlere gösterdiği eğlenceli film.
  4. konusu gerçeklere dayanan ve gerçekçi olmaya çalışan çok ikinci dünya savaşı filmi izledim. bknz. dirty dozen bu filmin gerçekçi olmak gibi bir iddası yok ama aynı tadı bir ölçüde alıyorsunuz. film size "ya böyle olsaydı " dedirtiyor. christoph waltz harika. macera ve aksiyon filmi mi ? evet. oyunculuklar iyi mi ? evet. farklı mı ? kesinlikle.
  5. bir film olarak tek kelimeyle muhteşemdir,bir tarantino filmi olarak hafif hayalkırıklığı yaratır.yine de on numaradır,mutlaka izlenmelidir.
  6. o zamanlar malım. 4 saatlik şehirlerarası yolculuğa film sıkıştırmaya çalışıp o götüm kadar otobüsün içinde bilgisayarı açacak kadar mal. bir zamanlar modaydı otobüsün içinde bilgisayar açıp film izlemek. neden böyle bi' saçmalığın peşinden gidiyorduk hiçbir fikrim yok. sanki hayatının her saniyesinde film izleyen bir insanmışım gibi otobüste de film izlemek ne enteresan bir salaklık.

    o mal günlerimden biriydi yine. muhtemelen kamil koç'tayım. yolkart'la bedava giderim bir gün belki diye yaptığım 753. seyahat olabilir. açtım yine bilgisayarımı film izliyorum. inglourious basterds'ı gözüme kestirmişim. otobüste de öyle bir hava var ki; filmin güzelliğinden midir yoksa monitörümün büyüklüğünden midir nedir iki yanımdaki eleman da benle birlikte filmi seyrediyor. kim bilir arkadaki kızlar bile göz ucuyla seyrediyordu filmi.

    her şey güzel gidiyordu gitmesine ta ki o üç saniyelik sevişme sahnesi gelene kadar. bütün otobüse çok affedersiniz günah video sitelerindekine benzer bir pozisyon seyrettirdim maalesef. az kalsın utancımdan otobüsün içinde süblimleşiyordum. kalbim tom ve jerry'deki jerry oç'unun kalbi gibi atıyordu. kazağımda kalp şekli bile belirmişti. o günden sonra otobüste film izlemeyi bıraktım. müzik çalarımdan gorgoroth, slayer, amon amarth, emre aydın filan dinledim.
  7. bir karakterin diğerlerinin önüne çıktığı, kurgu hailyle bile bende kendisine benzeme isteği uyandırdığı tarantino filmi.

    (bkz: albay hans landa)

    "artık bu kadarı olmaz herhalde" dediğimiz anda çatır çatır italyanca konuşması, filmin başındaki tehditkâr nezaketi ve ikna kabiliyeti, en masumane ve saf halinde bile "ulan şimdi neyin farkına vardı da bir şeyler kurmaya başladı" diye şüphelendirmesi... ürkütücü bir karizma bu ve insanı özendiriyor açıkçası.
  8. tarantinonun kaliteden ödün veren filmidir. karakterler ve hikaye sığ idi.(emmanuelin hikayesi ve christopher waltz'ın oyunculu dışında.)para için çekilmiş hissi veriyor.

    tarantinoya yakışmayan bir film olduğunu düşünüyorum.
  9. tarantino'nun sinemada ne kadar büyük bir dev olduğunu, hollywood sinemasının nelere kadir olduğunu bize bir kere daha gösteren film.

    belli bir noktaya kadar gerçeklik olgusuna bağlı kalan, filmin sonlarına doğru bizi 12-13 yaşında bir erkek çocuğunun "keşke böyle olsaydı" diye hayal ettiği, rüyasına götüren film. hiç şüphesiz bir yahudi hayali. intikam ve nefret duygusunun karşılıklı olduğunu gösteren film. bir noktada nazi almanyası propoganda filmlerine verilmiş bir geç bir cevap. bu vesileyle sapık bir hayal perest olan joseph goebbels'i nefretle anıyoruz.
  10. tarantino'nun en vasat filmi gibi.(the hateful eight daha izlemedim.) büyük beklentilerle başladım ama boş bir film olmuş. amerka'da sevilmesi anlaşılabilir. onlar için bir hayal olabilir ama tarafsız bir gözlemle yapamadıklarının hayali ve propaganda olmuş.