-
''yine de sormak lazım
kavuşmak
denir mi
hep bir arada bulunmaya?''
cinlerin
hüsnü yusuf'u kaçırmaları
elbet el altından bir desiseydi
bir insanı
yusuf'u yabancısı olduğu bir ufka taşıdılar.
yine de cinlerin insan ufkunu
insanlık ortamını yıkmaya yanaştıkları söylenemez.
fakat ne yaptı buna mükabil insanlar?
cinlere sezdirmeden kimi bölgelerini onların
çaldılar önce
şimdi de denemek istiyorlar
cinlerin cinliğini ihlal etmeyi.
yusuf'un babası, erki hep göze batan bey
''bak oğlum'' diyor ''buraya kadar geldik''
''seni görmek, sana dokunmak fırsatına erdik''
''bizden bir oğul kaçırıldı, can yakan bir şeydi bu''
''bu yanık can''
''nasıl avutsun babası kaçırılmış çocuğu?''
''yok mudur bir yolu ki''
''cinlere sor bakalım''
''oğlunla ve şivekar'ınla''
''yeni bir hayat kurasın?
bu teklifi bir meydan okuma saydı cinler
dediler ''baban o kadar kendine güveniyorsa eğer''
''biz seni ins ü cin sınırına getirip oturtalım''
''döktürsün senin başından üste baban''
''kurşun bir kubbe''
''kubbeyi biz yıkamazsak''
''artık hep insan kalırsın''
''ama bizim darbelerimizden bu kubbe yıkılırsa''
''tutsak saymayız seni, avımızsın''.
insan cine meydan okuduktan sonra
her şey cinlerin sıraladığı işlerle başladı
kızguran, sarlanan, gökleren
daha yedi yaşında
ayartarak
kaçırdıkları yusuf'u
gerisin geri getirip
ter ü taze bir baba olduğu çıplaklığıyla
sınıra bıraktılar.
burası
cinlik ve insanlık sınırıydı.
o anda
cinler hüsnü yusuf'u bırakır bırakmaz
beyin emrinde binlerce nefer
hatunun maiyetinde yüzlerce kadın
dökülecek kubbenin harcını
hızla yere çaktıkları
iskeleye sıvadı.
yusuf şimdi
cinlerin ona öğrettiği yerdedir
etrafını şu an kaplamakta olan oysa
insan işi anlaşılmaz alaşım.
bitti mi?
diye sordu yukarıdan cinler.
şimdiye kadar
yusuf'un bile görmediği
devasa kanatlı, pençesi azman
birer kuş kıyafetindeydiler.
süre dolunca bir ağızdan
haydi gelin gelecekseniz
diye haykırdı onca nefer
onca kadın alçak sesle yine de bir ağızdan
boyunuz devrilsin deyip inledi.
cinler kanatlarını kaldırıp
vurdular dev kubbeye
her vuruşta etraf
zangırdadı, gümbürdedi
hem vuruyor, hem çığlık atıyorlardı:
''yusuuuf! çık da bir kaşık kanını içelim''
cinler hesabına göre bu kubbe
sayılı darbelerden sonra çökmeliydi
fakat kubbenin direnci tahminlerini aştı
öyleyse daha sert kanat darbeleri indirilmeli
avazı yükseltmeli
''yusuuuf!'' ''yusuuuf!'' ''yusuuuf''
''çık da bir kaşık kanını içelim''
cinler çok kanat vuruyor
çok ağır
direniyor kubbe.
cinlerin çabaları
şaşırtıcı bir yönde etkiledi yusuf'u
yıllarını cinler arasında geçirmiş bu taze baba
etkilendi
insan iddiasının bu kerte direşken olmasından.
göz önündeki hesaplaşmadan kolayca kaçan
hasmı için hep bir tuzak tasarlayan insan kafası
sihirden ve tılsımdan daha büyük endişe.
cinler gibi kan içmiyor insanlar
ama hepsi sülalece ilik emmede usta.
kubbeyi cinler dıştan yıkamıyor
ben içerden zorlasam yıkılır mı?
hüsnü yusuf
bütün gücüyle içten
-evet, samimiyetle-
yüklendi kubbeye.
yıkılmadı yatık duran şey
kendinden yassılmış olanı hangi kuvvet yıkacak?
yıkılmaz çünkü atılım zevki nedir hiç bilmeyen
eyyamcı kamuya kaynaştırıyor onu
özgünlükten duyduğu nefret
donukluktan alıyor direncini
bir gün
sırf merak yüzünden
yerini asla terk etmeyecek
sapasağlam çünkü hassas yeri yok
çünkü her yanı aynı derecede müphem.
hüsnü yusuf masalı
onlar
cümle el alem
muradına erince bitti.
herkes yusuf'a kavuştuk diye pek seviniyor.
yusuf artık cinlerle değil.
yine de sormak lazım
kavuşmak
denir mi
hep bir arada bulunmaya?
bir arada bulunmanın töresi, yasası var
insanlar bir arada. neden iki insan yok?
nerede yin?
nerede yang?
the two and the one?