1. kendinizi güçlü hissetmeye muhtaç kaldığınız zamanlarda hızla bir şeyler öğrenmeye başlayın. işinize yarayabilecek ya da ufkunuzu biraz olsun genişletebilecek bir bilgi tanesi sizi iyi hissettirebilir. çünkü bilgi özgüvenin eş anlamlısıdır (bkz: ted)
  2. hepimiz sıradanız. ve hepimiz farklı olduğumuzu zannediyoruz. (bu çok dramatik bi ironi değil de nedir a dostlar)

    herkes en büyük acı ve/veya aşk kendininki zannediyor. (ama değil, taze olduğundan öyle geliyo sana)

    kimse aptal değil, herkesin kirli iç hesapları var.

    erkekler beşikten mezara kadın peşinde koşmaya devam ediyorlar.

    kadınlar korkak.

    menfaatten sıyrılmış tek sevgi anne sevgisi.(ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar)

    arkanda gözün olsa da kazıklanacaksın ve sen de birilerini kazıklayacaksın ister istemez. (en sevdiğim atasözlerinden; bıyık burula burula kaytan, insan s.kile s.kile şeytan olur)

    iki kişinin bildiği sır, sır değildir.

    enerjini emen insandan anında kaç, sonunda seni de tüketecek ve bu konuda yapabileceğin hiç bir şey yok.

    birinin seni sevmesini bekliyorsan (ve hatırı sayılır bi süre geçmiş de daha sevmemişse) bekleme yapma hayatına yazık.

    birini sevmiyorsan ve sevecek gibi de değilsen yedekte tutma, gönder gitsin.

    kimsenin önünde bütün acılarını korkularını zayıf yanlarını gösterme. eski dosttan düşman olursa bittin ooolum sen !

    geri dönmediği takdirde zor durumda kalmayacağın kadarını ver (borç ya da öylesine) çünkü dönmeyebilir.

    zor gününde yanında olacak çok az insan var, onların kıymetini bil.
  3. kurallaştırmadığım, dolayısıyla kendimi onlara uymak zorunluluğunda hissetmediğim, bu yüzden de uy(a)madığım ya da alternatif yollar denemek istediğim zamanlarda pişmanlık ya da vicdan azabı gibi duygularla boğuşmak zorunda kalmadığım, yalnızca kendime zaman zaman hatırlattığım ve doğruluklarına pek çok kez tanık olduğum bazı maddelerim var kendimce.

    - sevdiğin insanların, senin onları nasıl sevdiğine müdahale etmelerine izin verme. onlara istedikleri, ihtiyaç duyduklarını düşündükleri şekilde sevilme hissini yaşatmaya çalışmak geçici bir çabadır. ne kadar denersen dene, bir yerden sonra, kendine özgü yollarla sevemediğin insanla içten bir bağ kuramazsın. dahası, kendinden de uzaklaşırsın. ve bu da çift taraflı bir huzursuzluktan başka bir kapıya çıkmaz. karşındaki insan böylesi bir bağ kurmak için doğru bir insansa, seni, senin onu kendine özgü yollarla seviyor olmanla kabul eder, ve daha fazlasını ya da daha farklısını zaten aramaz. diğer kümeye dahil olanlar yüksek ihtimalle seni değil, sen tarafından sevilmeyi seviyordur.

    -birine söylemek istediğin ya da söylemen gereken, ama cesaret edip de söyleyemediğin şeyi, sanki hayatında söyleyeceğin son şey oymuş gibi düşünürsen, söylemeyi başarırsın. sessiz ya da kayıtsız kalmak, akışa bırakılmaması gereken durumları belki düzelir umuduyla akışa bırakmakta inat etmek ve bu doğrultuda sesini çıkarmamak zamanını harcamana, bir yerden sonra lüzumsuz sıkıntılar çekmene, seni daha iyi bir noktaya taşıyacak fırsatları kaçırmana ve tüm bunları dolaylı yoldan karşı tarafa da yaşatmana neden olur.

    -esasında senin haricinde kimse sana zarar veremez (fiziksel zararlar hariç). bir insanın manevi olarak sana zarar verdiğini düşündüğünde, aslında sana zarar veren şeyin o insan değil, senin o insana verdiğin değer olduğunu hatırla. ( "what you take won't kill you, but careful what you're giving" (bkz: dream on - depeche mode) ) alelade bir insanın yaptığı düşüncesizlik, sergilediği ilgisizlik, söylediği yalan sana zarar vermezken, tüm bunları yapan babansa, en yakın dostunsa, eşinse, sevgilinse fazlasıyla incinirsin. çünkü bu insanlara verdiğin değer farklı ve çok daha fazladır. verdiğin değer kadar zarar görürsün. acının parametresi bu yüzden başkasının değil, senin elindedir. ama sırf acı çekmemek ve zarar görmemek için de kendilerine değer vermeni hak eden insanlardan bu değeri esirgeme. dengeyi iyi kur.

    -seni içtenlikle dinleyen, hisseden, anlayan ya da anlamaya çabalayan insanların bu doğrultuda sana hissettirdiği rahatlık ve huzurla; onların sorunlarını ve sıkıntılarını duyamayacağın kadar uyuşma. bu insanların hiçbiri, seni dinlerken ve sana destek olurken, senin de onlara aynısını yapacağın zamanı düşünerek hareket etmiyorlar. yani karşılık beklemiyorlar, içlerinden geliyor. ama bu yaklaşımının beklentisinde olmadıkları, bunu hak etmediklerini göstermiyor. senden gelecek destek ve anlayışı hak ediyorlar. anlaşılmak istediğin zamanlarda kendini öne atıp, sıra onları anlamaya geldiğinde geri çekilme. bu geri çekilmeyi bilerek gerçekleştirecek kadar bencil, bilmeyerek gerçekleştirecek kadar duyarsız olma bu insanlara karşı.

    -hayatına birini alırken -dost yahut sevgili olması fark etmez- "bu insan beni ne şekilde ve ne kadar mutlu edebilir?" sorusundan ziyade "bu insan, onun için ya da onun sebebiyle güçlükler yaşamama, üzülmeme, acı çekmeme değer mi?" sorusunu sor. mutluluk çok kolaydır. senin mutsuz olmandan çıkar sağlamayan, art niyetli olmayan ve biraz çabalamaya hazır olan herkes seni mutlu edebilir. dahası, sen kendini mutlu edebilirsin, ve mutlu olmak konusunda kendine yetersin. öte yandan üzüntü ve acı gibi duygular daha çok kendine özgüdür. kimliğini oluşturan ve şekillendiren duygular, ağırlıklı olarak bunlardır. kendini tanımana, empati kurma yeteneğini geliştirmene, daha iyi bir insan olmayı istemene, daha kaliteli okumana, daha iyi yazmana, kendisini daha iyi anlamana olanak tanıyacak acılarla seni yüzleştirecek insanlar bul. bu insanlar bu acıları senin kucağına bomba gibi atıp kaçmazlar üstelik. yükün altına girmekten ve sırtındaki ağırlığı azaltmaktan imtina etmezler. işte tam da bu yüzden bu acılara değerler bir bakıma.

    -hayattan, kendisinden, karşısındakinden ne istediğini bilmeyen, her daim kararsız olan, kendini ifade etmeyi denemeyen, bu yaklaşımlarının farkında olmayan ya da daha da kötüsü, farkında olduğu halde hiçbir şey yapmayan, bu doğrultuda seni de sürekli muallakta bırakan ve sana çaresiz hissettiren insanları hayatından çıkar. hayatından çıkaramayacağın kadar değerlilerse, mesafe koy. sen de bu insanlar tarafından aynı değeri görüyorsan, anlayışla karşılayacaklar ve uzaklaşmanı garipsemeyeceklerdir.

    -iletişim veya ilişkinin kritik noktalarında sana karşı düşüncesizlik ettiğini, hata yaptığını, hatta bazı çok özel durumlarda dehşet verici derecede acı çektirdiğini anlayacak kadar farkında olan ama düzeltmek için hiçbir reaksiyonda bulunmayan, bir de kendini üstte tutup ağırlığıyla seni ezen, sonra bir de ezilmiş hissettiğin için seni eleştiren ve haksız konuma düşmen için elinden geleni ardına koymayan, kendi hayal kırıklığını dramatize ederek senin acını bastıran ve değil destek olmak, bu basıncın altında neler çektiğini görmezden gelen insanlardan direkt olarak uzak dur. sadece mesafe koymak bile çok sakıncalıdır bu insanlarsa söz konusu. sırf haklı çıkışlarının ego mastürbasyonu tuzla buz olacak diye seçimlerinin ve eylemlerinin sonuçlarıyla yüz yüze gelmekten korkan insanlarla iletişimi sürdürmekte ısrar-inat etmek faydasız olduğu gibi, bir de zararlıdır. kendini bir an önce bu kanserden arındırmaya bak, tedavi edebilirim belki diye diye durdukça zarar görürsün. zira bu insanları kendilerinden başka hiç kimse ve hiçbir şey tedavi edemez- ego düşkünlükleri de düşünülürse, kendilerini doğru ve işe yarar şekilde eleştirecekleri objektifliğe ulaşamayacakları için kendi kendilerini tedavi edebilme ihtimalleri de iyiden iyiye düşer hatta- dolayısıyla senin bu insanlar için yapabileceğin hiçbir şey yoktur. ama bu senaryoda kendin için yapabileceğin bir şey var: kin beslemeksizin uzaklaşmak.

    -aileden kalan yara izlerini deşip durma. günlük hayattaki çuvallamaların için ailenden kalma endişeleri, güvensizlikleri ya da dışlanmışlığı kılıf olarak kullanma. elbette etkililer; ama tüm bunlar için aileyi işaret etmeyi alışkanlık haline getirme. hataların ya da uyumsuzlukların için aileyi sebep olarak göstermek onları sorumlu tutmaya, sorumlu tutmak suçlamaya, suçlamak ise nefret etmeye bile yol açabilir. tüm bu yoğun ve karmaşık duygular subjektifliğe abanmana, aile üyeleriyle empati kurmakta giderek zorluk çekmene, onların karşısında tamamen kapalı kutu olmana ve aranızdaki uçurumun gittikçe derinleșmesine sebep olur. aile üyelerinin birbirlerine ve sana yaptığı hataları, ders alacağın ve kendi şahsi hayatında tekrarlamamaya gayret edeceğin kilit noktalar olarak ele al. zaman geçtikçe, kendileriyle burun buruna gelmenin nasıl bir şey olduğunu ta çocukluğundan beri bildiğin için, bazı zorluklar karşısında kuvvetli afallamalar yaşamadığını fark edeceksin. ödediğin bedellerin meyveleri yavaş yavaş toplanılabilir olacak. sabırlı ol, öfkeye yenik düşüp o meyveleri zehirleme. yoksa hiçbir kazancın olmaz, aile çemberinin içinde çok uzun süre acı çekmişliğinle ve anlaşılmamıșlığınla kalırsın.

    -kinaye yapmayı dozunda bırak, huy haline getirme. sürekli bu yönteme başvurman hem iletişim kurduğun insanları huzursuz eder, hem de beyandan öte, olaylara ve insanlara ister istemez iğneleyici bir tavırla bakmana sebep olur. eleştirilerin yapıcılık niteliğini zamanla kaybedip yıkıcılığa yönelir.

    -birini her değiştirmeye çalıştığında, başka birisi seni değiştirmeye çalışsa kendi özünü muhafaza etmek adına ne kadar direneceğini düşün. sen ne kadar direneceksen, büyük ihtimalle o da kendi adına o kadar direnecektir. yorucu ve faydasızdır insanları değiştirmeye çalışmak. en fazla teşvik edebilirsin, zorlayamazsın, zorlamamalısın.

    -hiçbir şey söylememek, yeri geldiğinde yalan söylemekten bile daha fazla yıkıcı ve hatalıdır. yalan söylememiş olmanın vicdan rahatlığına sığınma, zira sahtedir. kaçınılmaz sonu sadece erteler, yok etmez. bir süre sonra, zamanında sustuğun tüm o şeyler patlak vermeye başladığında açığa çıkar bu. yalan söylemediğinde değil, doğruyu söylediğinde dürüst bir insan olduğunu iddia edebilirsin.

    -sana yöneltilmiș olumsuz eleştirileri doğru şekilde analiz etmeyi bil. sürekli negatif beyanların olduğu, senin söz konusu düzlemde daha iyisini nasıl yapacağından çok, o düzlemde olup senden daha iyisini yaptığı düşünülen figürlerin öne sürüldüğü ve bu figürlerle kıyaslandığın eleştiriler, doğrudan seni aşağılamaya ya da canını sıkmaya yöneliktir ve hiçbir yapıcı tarafı yoktur. böyle durumlarda eleştirenin objektiflikten çok uzak olduğunu kendine hatırlat. daha iyisini nasıl yapacağın konusunda yol göstermeye çalışan, noksan olduğun noktalar kadar başarılı olduğun noktalara da değinen, hevesinin kırılmaması için ağır tabirlerden ve hakaretlerden kaçınan olumsuz eleştirilerin tek amacı ileride daha iyi olmanı ve daha iyi hissetmeni sağlamaktır. lüzumsuz alınganlıklarla zaman kaybetmek yerine, yönlendirmelerden yararlanarak kendini geliştirmeye odaklan.

    -kendi benzer tecrübelerinden yola çıkarak sana içinde bulunduğun durumla ilgili tavsiye veren kişi her ne kadar yakının olursa olsun, bizzat denemeden bilemeyeceğin bazı şeyler var. birilerinin hayatlarında olup bitenleri referans alarak, kendi hayatına şekil vermeye çalışma. olay ve durumların işleyişi ya da yapılan seçimler herkeste aynı şekilde sonuçlanacak diye bir kaide yok. bir noktada içgüdülerini dinleyerek karar vermen ve yaşaman gerekenleri yaşaman gerekecek. içgüdülerin, sana önerilenden farklı bir yolu seçmeni söylüyorsa, öneride bulunan kişinin kırılacağı ya da kendi görüşünün önemsiz olduğunu düşüneceği hissine kapılmadan istediğin yolu seç. yolun sonunda yaşadıkların onu şaşırtabilir de, "ben sana demiştim" demesine sebep olabilir de. mühim olan, söz konusu deneyime soyunma ve içgüdülerini dinleyerek hamle yapma cesaretini göstermiş olman.

    -potansiyelini açığa çıkarmak için senin sınırlarını bilinçsizce zorlayan değil, o sınırlara dokunarak dikkatini çekip, seni kendi sınırlarını kendin aşman için teşvik eden insanlarla mesafeyi yakın tut. niyeti iyi olsa ya da büyük bir amaca hizmet etse bile psikolojik baskı sadece heves kırılması ve motivasyon düşmesine neden olmaz; aynı zamanda kişiyi bunalıma da sürükler.

    -mutluluğunu kimsenin varlığına halatlama. herkes eşsizdir ama hiç kimse vazgeçilmez veya garantili bir şekilde kalıcı değildir. yolları ayırma durumunda bir kabuk gibi kuru ve içi boş şekilde kalmamak için, mutluluğunu kendi içinde muhafaza et. kendi dışındaki insanlarla elinden, kalbinden geldiğince paylaş, ama özünü kendinde sakla. şimdi hayatında buna katılmayacağın, inanmak istemeyeceğin kadar seni mutlu eden insanlar olabilir ama gerçek şu ki kimse seni, senin kendini ettiğin -edebileceğin- kadar mutlu edemez; bunu da en iyi yalnız kaldığında ama yalnız kalmanın bunalımını aşıp huzuruna eriştiğinde anlarsın.

    -müzikal zevklerine ortak olan, bir şarkılık süre içerisinde aynı ya da en azından benzer hislerin istasyonundan birlikte geçtiğin insanlarla arandaki bağ, ötekilerden biraz daha farklı ve daha köklüdür. üstelik daha nadirdir. kendini şanslı biri olarak görmek istediğin zamanlarda, bu insanların varlığını hatırla. ve olaya "kulağa hoş gelen her şeyi dinlerim" mantığında yanaşan, kendi spesifik beğenisini bile tayin etmekten yoksun sığlıkta olabilen insanlardan fazla bir şey bekleme.

    - "içinden ne zaman birini eleştirmek gelse, bu dünyadaki herkesin, senin sahip olduğun ayrıcalıklarla doğmadığını hatırla, o yeter." (bkz: muhteșem gatsby - f. scott fitzgerald)
  4. 1. ketum olun, bu sizin çevrenizi iyi analiz etmenize yardımcı olur. 2. sorulan sorudan daha fazlasına cevap vermeyin. 3. uzmanı olmadığınız bir iş için size danışılıyorsa bilin ki suçlanacak kişi aranıyordur, uzak durun..
  5. !---- spoiler ----!

    kimse size karşı değil
    herkes kendinden yana

    !---- spoiler ----!
  6. yeni tanıştığınız biri hangi konudan ısrarla bahsediyorsa o konuda zaafı var demektir. ahlaktan dem vuran ahlaksız , dürüstlükten dem vuran uckagitci, başarıdan bahseden eziğin teki çıkacaktır. bir dönem yaptığım iş gereği çok sayıda yeni insanla tanıştım ve hemen hiç sasmadi bu kural. tecrübe ile sabit. ayrıca, bütün genellemelerden nefret eden biri olarak bunun istisnai durumlarını da göz ardı etmemeye çalışıyorum .
  7. takılan maskeler mutlaka bir gün çıkarılır. gerçek yüz er ya da geç ortaya çıkar. üzülmemek için hazırlıklı olmak lazım.
  8. 1-) yalnız kalmaktan korkma. " yalnız birey güçlü bireydir."

    2-) görünüş aldatıcıdır. "zarfa değil mazrufa bak." güzellik elbette gelip geçici.

    3-) kimseyi hayatının merkezine koyma. kaybettiğinde mudurnu tavuk gibi ortada kalırsın.

    4-) aşkından ölsen de karşı tarafa belli ettirme. seni seviyorumu ilk söyleyen sen olma.

    5-) hiçkimse için itibarını düşürme. düşürüyorsan da onsuz yapamayacağın izlenimi verme.

    6-) gerektiğinde rest çekmesini bil.

    7-) seni ortada bırakana , gidene güle güle demesini bil. gerekiyorsa bir tekme de sen at.

    8-) en büyük sermaye zamanın. zamanını boşa harcama.

    9-) oyunu kendi kurallarınla oyna/oynat. defansif değil ofansif ol.

    10-) duygularınla hareket etme. mantık...mantık...daha çok mantık...

    11-) cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülüdür. insanoğlu nankördür. yaptığın iyilikleri görev haline getirtme.

    12-) insanlara güven dereceni 100'den aşağa doğru değil 0'dan yukarı doğru başlat.

    13-) etrafındaki herkesi mutlu etmeye çalışma.
  9. hey gidi hey.
    zamanında bir geometri hocam vardı. adı ahmetti. sonrasında gitti doğalgazcı oldu. maddi çıkarlardan dolayı. iyi ve nahif adamdı. birgün bir laf etti. hiç unutmam diyemeyeceğim zaman zaman unuturum. ama doğru zaman geldiğinde hep o lafını hatırlarım. sanki dünyanın tek doğrusu ve tek gerçeğiymiş gibi gelir.
    e adam geometrici. zamanında şöyle demişti;

    iki doğru paralel giderse sonsuza kadar birlikte bir yol izleyebilirler, ne zaman olur da bu iki doğru yakınlaşmaya çalışırsa o zaman birbirini kesip uzaklaşırlar. insanoğlu da bu misal.


    maalesef bu kadar basit ve bu kadar zor.

    not: size kainatın sırrını verdim. beni artı yağmuruna tutup, favorilere boğun. aynı zamanda da zülfiyare düşürün.

    edit: doremi adlı yazar arkadaşımız sağ olsun uyardı. naif değil de nahifmiş bugün de bir cahil noktamızı aydınlattık
  10. hiç kimse vazgeçilmez değilmiş ve hiç kimseye hak ettiğinden fazla değeri vermemeniz gerekiyormuş...