1. bir başlığa yorum yazarken tek motivasyonum başka bir yazarın veya dıştan bu siteye gelen birinin bilmediği bir detayı belki yanlışlıkla da olsa veririm düşüncesi oluyor. yaptığınız saçma bir yorum bile bazen bir insanın işine yarar hale gelebiliyor. onun dışında okumaktan yanayım. daha hiçbir şeyi öğrenmediğimin ve haliyle öğrenecek çok şeyim olduğunun farkındayım. siz değerli insanlara da öneririm.
  2. insanların egolarından kaynaklanıyor bu durum. bildiğini bildirme ihtiyacı uluorta yapılırsa, ukalalık olarak adlandırılır.
    konu ile ilgili fıkra;

    !---- spoiler ----!

    kahramanımız bir gün uçak kazası sonucu ıssız bir adaya düşer. fıkra bu ya kendisi ile birlikte sadece angelina jolie kurtulmuştur. birinci, ikinci gün derken kahramanımızla angelina ablamız arasında yakınlaşmalar görülür. ilerleyen günlerde ise halvet olma durumu söz konusudur. kahramanımız bu durumdan oldukça memnundur.. ilerleyen aylarda kahramanımızı yavaştan yavaştan bir huzursuzluk kaplar. dünyanın belki de en güzel kadınıyla çiftleşmektedir ama yine de istediği hazzı yaşayamamaktadır. günlerden bir gün canına tak eder ve güzeller güzeli angelina ablamızı yanına çağırıp erkek kıyafeti giyip, suratına bıyık sakal falan çizmesini ister. angelina bu duruma bir anlam veremese de kahramanımızın istediğini yapar. kıyafetleri giydiğini gören kahramanımız, angelina amcayı yanına çağırıp şöyle der: " oğlum angelina jolie' bi *ktim, bi *iktim.

    !---- spoiler ----!
  3. bir zamanlar var olan istek, baktım herkes ayrı telden çalıyor bıraktım. bildiğimden değildi oysa ki paylaşma isteğim yanılma ihtimallerini vurgulamaktı, anlatamadım, dinletemedim. anlamadım, dinlemedim.
  4. bir optimizasyon problemidir efendim.

    herkes susarsa yine bir şey öğrenemeyiz. burada optimal nokta çok önemli. ancak konuşsan mı sussan mı kayıtsız kaldıysan susmak daha iyidir, bence.
  5. çok egosal baksaydım olaya burada ya da daha önce başka yerde olmadığı gibi pek tabi, kısa tanımlı ya da ansiklopedik bir şekilde sıkıcı tanımlar içerecek şekilde göze dolu gelen tanımlar yapardım evet.. anlamadığım şekilde maharet göstergesi bu türden olanlar ve samimiyetsiz. göz önünde durmanın başka hali olarak görüyorum açıkçası bu davranışı..

    gerçekten bildiğim şeyleri paylaşmak, varsa yaşanmışlıklarımı katmak kendi cümlelerimle daha samimi geliyor bana. başkalarında hoş bulmazken zaten ben aynı üslubu sergilersem, büyük bir tutarsızlık göstermiş olurum..

    bazen yeni öğrendiğim şeyler oluyor, kaynak göstererek paylaşmayı ve yine başıma gelmişse paylaşmayı seviyorum. yeri geliyor, paylaşılanları görüyorum çok mutlu oluyorum. bilmediğim ne çok şey var diyorum kendi kendime..
  6. ders notu paylaşmayan bildikleri konuyu bu benden yüksek alır korkusuyla curve bile olmayan katolog sistemde insanlarla paylaşmayan kişiler düşünüldüğünde insanların paylaşmaları ukalalık sınırını aşsa bile güzeldir. çünkü her bir bilgi size bir parça getirecektir
  7. şöyle bir söz duymuştum. hayattaki seviyenizi, birlikte yürüdüğünüz insanların seviyesi belirler; zira 'hem-hal' olduklarınızla 'bir-hal' olursunuz.

    bilgi paylaştıkça çoğalır. paylaşın hep beraber öğrenelim.
  8. özellikle yakın çevreme sürekli uyguladığım olay. küçük büyük farketmez hatta bazen saçma ama bilinmesi gereken bilgileri bile paylaştığım oluyor. duyduğum haberi hemen birileriyle konuşma ihtiyacı hissediyorum.
  9. eskiden insanlara yardımcı olduğunu düşündüğüm bu tutumun şimdilerde karşımdakinin değer vermediğini gördüğümden beri bende anlatma isteği bırakmayan tutum olmuştur. artık anlayana, hakettiğini düşündüğüm insanlara yapmak daha anlamlı bir hal almaya başladı.
  10. "bilmek" kolay bir iş değil. bu eylem daha çok bildiğini sandığı şeyleri ve deneyimlerini paylaşma isteği olarak cereyan ediyor. daha doğrusu bildiğini sandıklarını doğrulama, pekiştirme, ölçme ihtiyacı denilebilir. asıl korkulması gereken bildiklerini paylaşmayıp yargılarına sarılanlardır. örnek vermek gerekirse, "bütün elmalar kırmızıdır" önermesi bir çeşit bilgidir. önerme sahibi elmaların rengini tam anlamıyla bildiğini düşünüyordur. bunu paylaşmadıkça doğru bilgiye ulaşması deneyime ya da tesadüfe kalır. fakat her gittiği yerde ben elmaların rengini bilirim hepsi kırmızıdır derse bir gün birisi de çıkar yoo, ben yeşil de gördüm der. hatta birisi de çıkar al bak bu yeşil der. böylece elmaların rengini bu sefer kesin bildiğini düşünen arkadaş her gittiği yerde ben elmaların rengini biliyorum, ya kırmızı ya yeşil derse, bir gün birisi de çıkar yoo ben sarı da gördüm ahanda bak bu sarı der. böylece "bilgi paylaştıkça anlam kazanır. ve arkadaşımız der ki elmaların rengi vardır, çeşit çeşit renkler tonlar olabilir. kimse de çıkıp yoo ben renksiz elma da gördüm demez. çünkü elma saydam değildir, renk ışıktır, ışık görmedir, görüyorsan ve saydam değilse rengi vardır.

    yargılarla dolu insanlar olmamak için bilgilerimizi sürekli sınamalıyız. onlara sımsıkı sarılmayıp tartışmaya açmalıyız. insan bilmekten de yanılmaktan da korkmamalıdır. hani sokrates'in bir lafı var, "sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değer değildir" diye, sorgulanmamış bilgiler de bilmeye değer değildir diye çevirebiliriz.
    abi