1. irlanda, dublin'de ^:başkent^, gecenin bir yarısı yolunu şaşırmış ya da kaybolmuş üç türk genci deniz kıyısında ne yapacaklarını bilemeden oturmaktadırlar. o sırada yoldan geçen yoktur; çünkü herkes bir yerlerde içiyordur. kıyı boyunca yürüdükten sonra karşılaştıkları bir bisikletliyi durdurup yolu sorarlar. bisikletli buraların pek tekin olmadığını, sarhoşlar ve serserilerin ^:junkies^ kol gezdiğini, dikkatli olmamız gerektiğini söyler. surat ifademizden durumu pek ciddiye almadığımızı düşünerek cep telefonundan bir taksiyi arar. gelen taksiye durumumuzu anlatır ve bizi istediğimiz yere götürmesini söyler ^:sanki biz söyliyemiyoz^. ayrılırken eline tutuşturduğum karvizitim sayesinde ertesi gün o bisikletliden bir telefon gelir ve akşam buluşulur ve sabaha kadar irish coffee, guiness ve muhabbet.
    kısaca, insanlar için gününü gün etmek için bir sebebe ihtiyaç yoktur. eğer bir sebeb doğmuşsa da affedilmez, hemen yaşanır. yaşamayı bilen insanların ülkesidir irlanda. bu kadar kapalı bir havaya, bu kadar yağmurlu mevsime sahipken insanların bu derece pozitif olmaları takdire şayandır. ^:aynı bizim trabzon^