1. üniversiteden mezun olma yöntemiyle hakkında mesleğimden önce uzmanlaşmaya başladığım kavramdır.

    öncelikle okul döneminde çeşitli yerlerde staj yaparak iş görüşmesi olayına artık aşinalık kazandığınıza inanıyorsanız yanıldığınızı belirtmeliyim. insan kaynakları departmanından nefret eden, kariyerine insan kaynakları alanında ilerlemeye çalışan, işin mutfağını da kısmen gören biri olarak türkiye'de stajyer alımlarının 3/4'ünün profesyonellikle alakası olmadığını belirteyim.

    peki ben gerçek iş arama olayına ne zaman girdim? son sınıfın bahar yarıyılına henüz girmişken daha önce çalıştığım firmadan birinin bana "ee bu yıl mezuniyet var, başladın mı iş aramaya?" lafıyla suratıma bir tokat yemiş gibi olmak suretiyle durumu sorgulamaya başladım. daha vize-final-büt-yaz okulu-tek ders gibi milyonlarca ihtimal denizine boğulma ihtimalim varken, hangi ay mezun olacağım konusunda kendime dahi söz veremezken, kariyer sitelerindeki iş arama filtrem hala daha "stajyer" olarak kayıtlıyken, iş aramaya başlamış mıydım? çok matah bir öğrenci de değildim. ama iş yaşamını, yaptığım işi sevmiştim. sektördeki yanlışları ve haksızlıkları görmek beni sinirlendirmekten öte daha da motive ediyordu. bununla gurur duyuyordum ve ne yalan söyleyeyim beni diğerlerinden ayıracağına inanıyordum.^:ikinci yanlış^

    bir hevesle ufak ufak iş arama olaylarına el atayım madem dedim ben de. mayıs sonu haziran başı gibi inanılmaz derecede telefonlarım çalmaya başlamıştı. adını bildiğim bilmediğim birçok firmadan görüşme teklifleri alıyordum. koştur koştur mülakatlara gidiyor, aynı süper özgüvenle geri geliyordum. nitekim birkaç hafta içinde sürecimin olumsuz sonuçlandığını görüyor, çok da üzülmüyordum. görüşmelerde sürekli sorulduğu için^:maaş beklentiniz nedir?^ kafamda kabataslak bir hesap yapıyor, hayatımı ikame ettirebileceğim asgari tutarı hesaplıyor, üstüne 100-200 tl de pazarlık payı ekliyor^:çakala bak^ maaş beklentimi o şekilde belirtiyordum. ^:üçüncü yanlış^

    ben tam da tahmin ettiğim gibi, çok çalışkan bir öğrenci olmadığım için yaz okuluyla falan ancak mezun olabildim. o esnada kendime güvenimi hala kaybetmemiş olsam da bir hmm durumu yaşamaya başlamıştım. ama son bir gayretle mezun olmaya çalıştığım için çok da hasar alarak geçirmedim o süreci.

    derken yaz okulu bitti. artık mezun olmuştum. hali hazırda staj yapan arkadaşlarım kadroya alınmaya başlamıştı. bense okuldaki asistanlardan kendini beğenmiş olarak itham edilip azar işitmeye başlamıştım. oysa ben yalnızca ne istediğini bilen, idealleri olan realist bir insan olarak adlandırıyordum kendimi.^:idealist olma demedim, hobi olarak yine ol.^

    istanbul'da okuyunca, eve dönesi gelmiyor insanın. pek mantıklı da değil zaten. ben yine de döndüm. aklımca tatil yapacak, dinlenecektim. ailemin yaşadığı yer istanbul'a çok da uzak olmadığı için iş görüşmelerine günübirlik gidip gelebiliyordum böylelikle. ^:hata^

    görüşmeler birbiri ardına geliyor; sınavlar, şunlar bunlar, ik uzmanıyla görüşeceksin, direktörle görüşeceksin, müdürle görüşeceksin derken bir yerden sonra keyfim iyice kaçmaya başladı. o kadar çok yolculuk yapıyordum ki gide gele insanlarla tanışmaya falan başladım. iş görüşmesi adı altında sohbete başlayınca devamında ne kadar uğraşsam da konuyu değiştiremiyor sonrasında boş gözlerle bakakalıyordum misal

    bir firmayla olan süreç en az bir ay sürüyordu ve ben ya eş zamanlı olarak birkaç firmayla görüşüyordum, ya da kimseyle görüşmeyip işsizim diye depresyonlardan depresyon beğeniyordum. teklif edilen komik rakamlardan, çalışma koşullarından ve hatta yaptığınız stajlara bakmadan bu fikri buldukları için büyük aydınlanma yaşamış gibi "biz bir sene boyunca sözleşmeli çalışacak mezun olmuş servisimizi ve yemekhanemizi kullanmasına izin vereceğimiz stajyer istiyoruz" diyen sözde kurumsal firmalardan bahsetmiyorum bile. hadi eskiden management trainee olarak yutturuyorlardı da, şimdilerde ona bile gerek duymuyorlar.

    iş arama konusunda motivasyon cidden çok önemli bir olay. o hayal ettiğiniz dinlenme konusu pek layığını bulamıyor malesef. spor salonuna yazılırım, oh birsürü kitap okur film izlerim falan bunların birçoğunu yapacak enerjiyi kendinizde bulamıyorsunuz. aslında teklif gelse kabul etmeyeceğiniz bir işten red cevabı alınca moraliniz bozuluyor mesela. hırs yapıyorsunuz, sinirleniyorsunuz, üzülüyorsunuz, içinize kapanmaya başlıyorsunuz, kendinizi salıveriyorsunuz vs vs.. her görüşmeye ilk görüşmeniz gibi enerjinizi toparlayıp gitmeniz gerekiyor. ama uygulamada hakikaten zor.

    bazen bu kadar görüşmeye gittikten sonra harfi harfine ne soracaklarını bildiğiniz için görüşme esnasında farkında olmadan size soru yöneltilmeden her şeyi peşin peşin cevaplıyorsunuz. ik uzmanları hmm peki o zaman diyip elinizi sıkıveriyor. bazen enerjinizi toparlayamıyorsunuz bütün gün sorun yokken görüşmede bir anda travestiye dönen ses tonunuzla konuştukça kendinizi dinlemekten görüşmeye odaklanamıyorsunuz. sanki sonsuza kadar yapacağınız yegane şey iş görüşmelerine gidip gelmekmişçesine bir rahatlık çöküyor. komşuya kahve içmeye geçmişsiniz gibi sağınızı solunuzu silkeliyorsunuz falan. görüşmeden çıkınca nerden geldiği belli olmayan rahatlığınızı düşündükçe gülme tutuyor. bir sonraki görüşmede ise toparlanıp en iyi halinizle kendinizi pazarlayabiliyorsunuz. arada bir artık midenizi bulandırmaya başladığı için hiçbir ilana bakmıyorsunuz, özgeçmişinizi güncellemiyorsunuz. peşinizi bırakmayan bir histeri gibi oluyor artık.

    şimdi ben bunları neden yazdım? çünkü "evet, pozisyonumuzu açmak gerekirse aslında sizin bugüne kadar yaptığınız şeyleri bekliyoruz aslında biz de adayımızdan." diyen üç farklı firmadan cevap beklerken oyalanacak bir şeyler olsun diye yazdım. korkunç karamsar şeyler yazıp içinizi sıktıysam şimdiden affola. iş arama sorununun teğet geçtiği arkadaşlarımızı tebrik eder, benimle aynı durumda olan, olmuş herkese bol bol şans ve sabır dilerim!