1. basit bir ölçüm tekniğine sahiptir. frekansı bilinen bir lazer ışığının ya da normal ışığın, interferometre ya da girişim deseni oluşturularak dalga boyunu hesapladığınızda, dalga boyu ile frekansın çarpımından tam rakama ulaşabilirsiniz. bu zaten daha önceden bilinen bir durumdur, 1800 'lerin ortasında gauss'un ekürisi diye tabir edilebileceğimiz wilheim weber tarafından kök iki katı kadar bir sapma ile hesaplanmış.

    aslında net hızı bir deneyle elde etmediler. tam hızı bulan elektromanyetizma'ya hayat vermiş olan james clark maxwell tarafından yine 1800'lerin sonuna doğru asrın kitabını yazdığında bulunmuştur. maxwell'in hesaplamarında (aslında müthiş bir hikaye ve devrim yatıyor çalışmasında incelenmesini tavsiye ederim, süreç bile başlı başına akıl almaz ilerliyor) elektrik alanın manyetik alana indükleme durumda (bir birlerine yükleri hareketleri sonucu bağlılık ya da oluşma durumu) sabit bir oran kapsamında ilerlediğini matematiksel olarak buluyor. zamana bağlı değişimlerine göre hem elektrik alanı hemde manyetik alanı ayrı ayrı denklemlediğinde (bugün öğretilen maxwell denklemlerini ya da ayrı ayrı gauss, faraday ve ampere yasalarını bir birleri içine entegre ediyor) ise hem elektrik alanın hem de manyetik alanın zamana bağlı değişimlerinin, bu alanların üç boyutlu düzlemde ki, hareketlerinde ki değişimlerinin karesi (laplace operatörü) ile 1/ vakumun geçirgenliği ile öz direncinin çarpımının çarpımına eşit olduğunu buluyor. kafa karıştırıcı oldu biliyorum ama bu şu demektir, hem zamana bağlı değişimin karesi hem de uzayda ki hareket değişiminin karesi, bir denklem içine konulduğunda sabit bir oran ancak kare ile ifade edilebilir ki zaten maxwell gibi bir adamın kendisinde çok değil 5-10 yıl önce ışık hızının hesaplanan değerinin kendisinin bulduğu değerden sadece kök iki katı çok olduğunu fark etmesi çok kısa sürüyor ve deney olmadan asıl hatasız hızın bu olduğunu elektromanyetik alanın dinamik teorisi (a dynamical theory of electromagnetic field) adlı makalesinde direk gösteriyor. işin güzel yanı ışığın aslında aynı anda hem manyetik hem de elektrik alanın yoktan bir birlerini indükleyerek oluştuğu tek varlık olduğunu ve sadece bu hızda var olabileceklerini de açıklıyor.
  2. ışık hızı tüm elektro manyetik dalgaların ve ışığın boşluktaki hızı olup 300.000.000 m/saniyedir. (299.792.458 m/saniyedir, yaklaşık 1.079.252.850 km/saat) latince celeritas (hız) isminden dolayı "c" ile ifade edilir.ışığın hızı sadece vakumlu ortamda ölçüldüğünde c'ye eşittir.cam,buz ve benzeri saydam kütlelerden geçerken c'den küçüktür.
  3. evrenin sabitidir . bu nedenle e = mc² formülünde einstein tarafından c (constant ) olarak gösterilmiştir.
    ee
  4. fransız fizikçi armand fizeau, kısa mesafeler kullanarak ışığın hızını hesaplayan ilk deneycidir. bir ışık huzmesinin, delikli ve dönen bir çemberden (stroboskop) geçmesini sağlayarak karşıdaki aynaya gelmesini ve geri yansımasını sağlar. aynadan geri yansıyan periyodik ışık sinyallerinin katettiği mesafe ile çemberin dönüş hızından, ışığın hızı elde edilebilmektedir.
  5. ışık için zaman kavramını ortadan kaldıran hız,ışık hızına ulaşan cisim için mesafeler kısalır aynı anda iki noktada olma durumu hasıl olur..
  6. boşluktaki yayılma hızı (299.792.458 m/s) gözlemcinin hareketinden bağımsızdır. yani arabayla dururken 100 m ilerideki duvara kaç saniyede giderse yüz km hızla iken de duvara 100 m kaldığında da aynı hızda gider. bu şu ana kadar keşfedilen başka hiçbirşey için geçerli değildir aynı deneyi bir top atarak yaparsanız araba sürerken attığınız top daha hızlı olacaktır bu klasik fizikteki basit bir formüldür v1 + v2. ışık hızından hızlı olduğu düşünülen bir parçacık vardır. (bkz: takyon)
  7. teorik olarak birazcık daha az olan bir hıza ulaşmak mümkün olan hız. işık hızını c ile gösterirsek c*(0.999999999999)'luk bir hıza ulaşmak gayet mümkündür. ama c'ye ulaşmak mümkün değildir. en azından maddesel olarak. sebebiyse bu hıza ulaşıldığında maddenin enerjiye dönüşmesi. olay şuradan geliyor. maddenin enerjiden oluştuğu çok çok eski bir uzak doğu inanışıdır. ilk başlarda elbette bilimsel verilerden çok ruhani ve felsefi temellere dayanmaktaydı. fakat zaman içinde maddenin (ve anti-maddenin) enerjinin yoğunlaşmış hali olduğu fark edildi.

    peki ama nasıl. bunun için anti-madde/madde etkileşimine bakmamız gerekir. ondan önce de anti madde ne ona bakalım (bkz: antimadde) . peki. o başlığı okuduğunuzu kabul edelim. madde ve anti-maddeyi birbirine değdirirsek ne olur? insanlık tarihinde elde edilen bütün enerjilerden daha saf ve daha büyük bir enerji açığa çıkar. sebebi ise ikisi de, bünyelerinde bulunan enerjiye dönüşmüş olmaları. yani ikisi de tamamen yok oluyor. en verimli ve en tehlikesiz enerji üretim yöntemlerinden biri olduğu için gelecekte anti-madde enerji santralleri görmemiz mümkün. madde-enerji bağlantısını kurduysam ışığa geri dönüyorum.

    birçok bilimsel inceleme en küçük bir parçayı bile olsa bu hıza ulaştırmayı deniyor fakat teoride mümkün olan bir durum değil. bunu başarabileceğimiz tek yol ise solucan deliklerini kullanmak. bu durumda da hızımız değil süratimiz ışık hızına çıkmış oluyor. yani şu milli üşengeçliğimiz olan çimlerin üstünden geçip zaman kazanmaya benzetebiliriz solucan deliğini kullanmayı. olması gereken yol değil ama daha kısa ;)) işınlanmanın canlılar üzerinde yapılabildiği günleri görebilmek dileğiyle. o zamana dek müzik sizinle olsun.
    jimi
  8. farkında olmadığım bir tanımını bugün quora'Dan öğrendiğim hız;

    "ışık hızı uzay-zaman düzleminde cisimlerin hareket ettiği uzay-zaman aralığı ile öz-zaman aralığı arasında ki sabit orandır" *

    ışık hızını özel görelilikte uzun süre kullandıktan sonra güzel bir tanım olmuş. tam olarak maxwell'in yaptığının tam tersi.
  9. işık hızında fırlattığın taş camı kırmaz.