1. çıtayı biraz daha yukarı çekerek yürüyüşü geçtim, bireylerin çıplak gezme hakları olduğunu da söyleyebilirim, yürüyüşü fırsat bilip bedenlerini sergileyen grubu ayrı tutmuyorum bizatihi lgbt içinden olabilir, bu da beni rahatsız etmez, siz bir bireye üstünü giyin teşhir yapma derseniz kadınların turban takması gerektiğini savunan bakış açısından da pek farkınız kalmaz. çıplaklık ile ahlakı karıştırmamak gerekir, bugün bir yaprakla örtünen afrika kabileleri çok mu ahlaksız sorusu akla gelebilir, bizden çok daha mutlu, huzurlu olmaları ihtimal dahilinde. gelelim madolyonun diğer tarafına neden bu çıplaklık ile lgbt'yi bir tuttum, bunu yapabilecek kalibre var, hatta fazlası var. alsancak bornova sokağına gidin travestiler tarafından taciz edilerek (sözlü yada fiziksel) bireysel özgürlüğünüze nasıl dokunuluyormuş şahit olun. haa yazdıklarımdan da çıplaklığı savunuyormuşum gibi bir algı oluşmasın. kimse kıllı bir erkek görmek istemez bana göre değil ve üstelik estetik değil. ancak birisi çıplak geziyor diye aforozedilmez, alperen ülkü ocakları da ayrı bir paragraf konusu olabilir.
  2. bir gay olarak protesto edip gitmediğim yürüyüşlerdir.

    holybram’ın üstteki müthiş yorumuna ek olarak, 2015 yılındaki onur haftası etkinlikleri kampsamında el yapımı dildo atölyesi gibi aptalca bir etkinlik düzenleyen marjinal gruplar bulunduğu için protesto edip gitmemiştim. bu sene de duruma göre gitmeyebilirim.

    yine bu marjinaller “komün yaşam, çok eşlilik, açık ilişki” konulu toplantılar gibi esasında azgınlıklarına kılıf bulmaktan öte bir işlevi olmayan etkinlikler düzenlemişti.

    daha ötesi, “eve nasıl erkek atılır, partnerin eve gelmesine kadar geçen sürede ne yapılır, nasıl hazırlanılır? Kahve içmek için nerelere gidilir? Eve nasıl davet edilir?” konulu eğitimlerin verildiği seminerler (kendileri jargonlarında koli bulma) düzenlendi.

    lgbt'lerin hakları için mücadele etmek yerine sadece cinsel propagandanın yapıldığı ve her sene (tıpkı gezi'nin istismar edilmesi gibi) marjinal oluşumlarca istismar edilen bu yürüyüşe katılmıyorum.

    ama ne olursa olsun alperen ocakları veya bir başka sağcı oluşumun tehditleri karşısında da susulmamalı.
  3. hiç şaşırtmayan bir şekilde valilik tarafından yasaklanmış olan bir insan hakları yürüyüşüdür. yasaklanma sebebi de şöyle açıklanmış: "bu arada yine sosyal medya platformlarında bu çağrıya karşı toplumun farklı kesimlerinden çok ciddi tepki gösterildiği görülmektedir." bu nasıl mazarettir arkadaş ya. alperen zımbırtılarını konuşturup haberlere çıkartıyorlar sonra da halk huzursuz oldu diye gösteriyi yasaklıyorlar. öyle çürümüş o denli kokuşmuş bir ülkedeyiz ki hiç kimse sesini çıkartmıyor. en özgürlükçü geçinenler dahi eşcinseller için "yaşasınlar tabii onlar da insan. ama benden uzakta yaşasınlar." görüşünde.

    konu kürt meseleleri ya da ateizm gibi artık toplumda çok daha rahat konuşabildiğimiz meselelerde ahkam kesenler bu konuya gelince suspus oluyorlar. sokakta herhangi bir eylemde polisten (acab) gelebilecek hiç bir tehlikeden çekinmeyen adamlar, ki gerçekten de eylem sırasında ölümü dahi göze aldıklarına pek çok kez kendim şahid oldum. konu eşcinsellerle beraber mücadele edip haklarını savunmaya gelince sessiz kalıyorlar. travestilerle beraber yürümeyi onuruna yediremeyen bu insanların hayal ettiği özgür dünya artık midemi bulandırmaya başladı.

    dokuz-on yaşlarında çocuklar ailelerinden gördükleri baskı sonucunda, toplumdan gördükleri baskı sonucunda banyoda babalarının kemerleri ile kendilerini asarken hiç bir suçluluk duygusu hissetmeyecek kadar ölü bir toplum oluşmuş burada. ülkenin bir kısmı gökkuşağı renklerindeki bayraklardan bile rahatsız olabilecek kadar insanlıktan uzaklaşmışken diğer bir kısmı bu konuda sadece sessiz kalmayı tercih ediyorlar. ya da bir yerlerde muhabbeti geçtiğinde "tabii abi onlar da insan." dediklerinde sessiz kalmamış olduklarını. toplumun hep birlikte işlediği bu cinayetlere ortak olmamış olduklarını düşünüyorlar.

    öyle ruhsuz ve hareketsiz bir hale gelmişiz ki artık konuşmaktan başka hiç bir eylemsel dinamiğimiz kalmamış. herkes o denli liyakatten uzak kalmış ki, hiçkimse aslında hiçbir şey yapmadığının farkında değil. lgbti onur yürüyüşünü bir direnişten ziyade bir parti havası ile adeta kutluyor. kendi sosyal çevrelerinde asıp kesen feministler, kelimelerin etimolojisine kafayı takmış halde; boko haram yüzlerce kadını öldürüp toplu mezarlara gömerken merak dahi etmiyorlar neler oluyor diye. ateistler, veganlar vs. herkeste bu ölü sessizliği var artık.

    ne yapılabilirdi ya da bir şey yapılabilir mi ki diye sormak bile istemiyorum artık. sadece bu sessizlik kanıma dokunuyor.
  4. valiliğin kararına cevap geldi elbette.

    yürüyoruz, alışın, burdayız, gitmiyoruz!
    istanbul lgbti+ onur haftası 1993 senesinden beri düzenlenmekte olup, 2002 senesinden beri istiklal caddesi'nde yapılan onur yürüyüşü ile sona ermektedir. bu sene 15.si düzenlenecek olan istanbul lgbti+ onur yürüyüşü'ne istanbul valiliği web siteleri üzerinden yaptığı açıklama ile izin verilmeyeceğini açıklamış bulunmaktadır. toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, en temel insan haklarından biri olan ifade özgürlüğünün bir parçasıdır ve gerek anayasal gerek uluslararası sözleşmelerce koruma altına alınmıştır. bu yasak gerek aihm içtihatları, gerek uluslararası sözleşmeler, gerek iç hukuktaki kanun ve anayasaya aykırıdır.
    ayrıca yapılan açıklamada valiliğe 2911 sayılı kanun hükümleri uyarınca usulüne uygun bir başvuru yapılmadığı söylenmiştir. istanbul lgbti+ onur haftası ekibi olarak 5 haziran 2017 tarihinde yazılı başvuru yaparak istanbul valiliği ile görüşme talebinde bulunmuş olduk. ayrıca verdiğimiz dilekçe ile onur haftası ve yürüyüş tarihleri ve yürüyüşün planlanan konumu da valiliğe bildirilmiştir.
    valilik açıklamasında "toplumun farklı kesimlerinden çok ciddi tepki gösterildiği" ifadesi lgbti+'ların da bu toplumun bir parçası olduğu gerçeğini göz ardı etmekte. bundan da önemlisi nefret suçu işleyen grupların ve kişilerin tehditlerini "hassasiyet" adı altında meşrulaştırmaktadır.
    “turistlerin güvenliği ve kamu düzeni" ifadeleri ise yıllardır on binlerce kişiyle kutlanan, yurt dışından katılımcıların da olduğu barışçıl yürüyüşü görmezden gelerek barışçıl yürüyüşümüz hakkında farklı bir algı yaratmaya çalışmaktadır.
    umuyoruz ki valilik barışçıl toplanma hakkının yeterli güvenlik önlemleri dahil devlete getirdiği yükümlülüklerin farkına vararak bu kararından vazgeçer ve 25 haziran pazar günü 15. istanbul lgbti+ onur yürüyüşü için bir kez daha saldırı kararı vermek yerine, toplumu birleştirici, sağduyulu ve insan haklarına saygılı bir tutum alarak, barışçıl ve güven içinde açıklama yapmamız için alan sağlar.
    altını bir kez daha çizmek istiyoruz ki bizler şehrin bir yerinde değil her yerindeyiz, bir gün değil her gün sesimiz çıksın istiyoruz. bir kez daha diyoruz ki "alışın, burdayız, gitmiyoruz!"


    yürüyüş sapkınlaştırılmadıkça en temel haktır. hafta sonu yürüyeceğiz, sesimizi bir kez daha duyuracağız ve gitmeyeceğiz. görüşmek üzere.
  5. yürüyüşten rahatsız olan varsa yallah arabistana.

    isteyen istediği yerde yürür.
  6. yok efendim eşcinsellik kuran'da geçiyormuş, yok efendim onlar helak olmuşmuş....
    siz önce kendinize bakın bayım. sakin kuran'da geçen diğer şeyleri yapmamış gibi...

    arkanızdayım ahali.
  7. yürüyün tabii ki.
    hakkınızı arayın.
    kendinizi savunun.
    renginizi hiç ama hiç kaybetmeyin ve homofobikleri de sallayın gitsin.