1. Günümüzde aktif olarak kariyerini sürdüren pilotların büyük çoğunluğu aileden yarışçıdır sanırım. Formula dünyasında böylesine garip bir saltanat var. Son şampiyon Rosberg’in babası 82′ şampiyonu olan Keke Rosberg idi. Yeni manyağımız olan Max’in babası ise Jos Verstappen idi. Pilot olan bu babalar çocuklarını çok küçük yaştan itibariyle karting yarışlarına sokarlar ve büyük oyun için çocuk yaşta hazırlamaya başlıyorlar. Düzen genelde böyle ilerliyor. Pistlerdeki kara mizahın ustası Jenson Button’ın babası da, John Button, eski bir Rallikros pilotuydu.

    Jenson Button, 80 jenerasyonunun ilk temsilcisi olarak 2000 yılında Formula 1 dünyasına adım attığı zaman ligin en genç pilotuydu. Dünyanın en iyi pilotlarının olduğu bir arenada kendisine yer bulmasına rağmen 21 yaşından küçük olduğu için yarış için gittiği şehirlerde araba bile kiralayamıyordu fakat Formula 1'de puan kazanan en genç yarış pilotu unvanını kazanabiliyordu(2016 Ispanya GP'si ile bu unvanı Max Verstappen'e kaptırdı). Kariyerinin henüz başında genç ve tecrübesiz olmasının verdiği handikap ile birçok takım değiştirmiş ve istenilen atağı yapamamıştı fakat sonunda 2004 yılında BAR takımı ile ciddi bir ivme kazandı ve ilk pole pozisyonu, ilk podyum gibi deneyimleri yaşadı ve devamını da getirdi.

    Jenson, Williams takımının BMW ile ortaklığı bozulunca BAR-Honda takımında kalmak için ekstra bir çaba etti sonunda belli miktarda tazminat ödeyerek Honda'da kalmayı başardı. Teknikerler ile atışmayı sürdürse de 2006 yılında kariyerinin ilk birinciliğini Macaristan GP'si ile elde etti. Geçmiş yıllarda üstüne yüklenen wonderkid yakıştırmasını bireysel olarak karşılamış olsa da iyi bir takım arkadaşı olmadığı için Honda takımı ile düzgün bir başarıya imza atamasa da o yıl takım arkadaşı olan Rubens Barrichello’yu geride bırakarak 56 puanla 6. sırada bitirdi. Milat.

    2007 yılı Honda ve Button için büyük hayalkırıklığıydı. Honda, aracını geliştirmeyi bırak daha kötü hale getirdi. Harika bir dış tasarıma sahip olan Honda RA107, aerodinamik konusunda tam anlamıyla sıçmıştı ve teknikerler de suçu üstlenmişti. Honda RA108 ile 2008 yılında şansını tekrar deneyen Honda takımı üst üste iki yıl araç konusunda sınıfta kalınca küresel ekonomik krizi sebep göstererek Formula dünyasından geri çekilme kararı aldılar(nihayet) ve Button efsanesinin ilk adımları atılmış oldu.

    2009 yılında Honda takımı satıldı ve ismi değişerek Brawn GP oldu. Button ile beraber Barrichello'nun da takımda kalacağı açıklandı. Sezon öncesi Barcelona kentinde yapılan testlerde ise zamanın yazarları ve gazeteleri Brawn GP takımının ne kadar ciddi ve sıkı çalıştığından bahsetti ki yarattıkları fark ilk yarışlarda kendini belli etti. Rakip takımlar farkedip, kendi araçlarına da aynı efsanevi difüzör tasarımını ekleyene kadar Button ilk 7 yarışın 6'sını kazandı. Sezonun geri kalanında bu galibiyetleri cepten yedi, 2009 şampiyonu olarak sezonu kapattı ve günümüze kadar kayda değer pek bir başarısı olmasa da McLaren pilotu olarak istikrarlı sonuçlara imza attı ve 2016 sezonun son yarışının ardından emekli olduğunu açıkladı. Ingiliz kara mizahını ve zekasını piste yansıtıp eski takım arkadaşı olan Villenneuve'yi birçok kez sustup, yine takım arkadaşı olan ve son dönemin en iyi pilotlarından birisi olan Barrichello'ya karşı kazandığı zaferler aklıma geldikçe yüzümde tatlı bir gülümseme oluşmasını sağlayacak.


    Jenson Button iyi bir araba, iyi bir takım ve başarı için yıllar boyunca bekledi. Wonderkid adıyla girdiği Formula 1 arenasında, büyük yeteneğine rağmen BMW'nin ayrılması yüzünden bir türlü istenilen atağı yapamadı fakat buna rağmen rezil Honda ile en hızlı turlarda hep ilk 5'e girdi. Kendisiyle beraber aynı dönemlerde Formula 1'e adım atan ve özellike vatandaşı olduğu için sürekli karşılaştırılan Hamilton ve daha sonra Raikkonen, Massa, Alonso gibi isimler McLaren, Mercedes, Ferrari, Renault gibi takımlarla başlarken arabasını geliştirmeyi bilmeyen Honda ile kafa tuttu tüm bunlara. Tank gibi olan RA108 ile yarışırken dahi "araba gitmiyor abi" diye bağırıyordu kokpitten.

    Tüm bunlara rağmen başardı. Düşük kalibreli takımlarda geçirdiği uzun zamanın sonunda hep hayalini kurduğu Formula 1 şampiyonluğuna 2009 yılında sonuna kadar hakederek ulaştı ve gönlü rahat bir şekilde emekliye ayrıldı. Takım konuşmaları sırasında yaptığı esprileri ve kaskını çok özleyeceğim. Elveda şampiyon!