1. john william "trane" coltrane. 1926'da dünyaya gelmiş amerikalı caz müzisyeni. 1967 yılında 41 yaşındayken karaciğer kanserinden hayatını kaybetti.

    saksafondaki teknik ustalığı, teoriye hakimiyeti ve duygu yüklü soloları sebebiyle şöhreti yaşamı boyunca giderek büyümüş, ölümünden sonra ise aziz seviyesine ulaşmıştır.

    (uzun not: ki şöyle bir gerçek de var ki coltrane'nin özellikle son yıllarında kendisini müzik aracılığıyla evrensel doğruyu ve tanrı'yı bulmaya adamış olması, ölümünden sonra san francisco'da bir grup müridi etkilemiş ve kendisini tanrı'nın vücut bulmuş hali olarak kabul edip tapmaya başlamışlardır. bahsekonu müritlerin ve kilisenin daha sonra afrika ortodoks kilisesi altına girmesiyle coltrane'e tanrı değil ama aziz statüsü bahşedilmiştir. aziz john coltrane kilisesi).

    hem yaşamı esnasında hem de ölümünden sonra pek çok saksafoncuyu etkileyen coltrane 1946'dan itibaren çeşitli gruplarla kayıt yapmaya başladı. üne kavuşması ise 1955 yılında 29 yaşındayken miles davis'in meşhur miles davis quintet'ine katılmasıyla oldu. piyanoda red garland, basta paul chambers ve davulda philly joe jones ile bu grup daha sonraları miles davis'in first great quintet'i olarak adlandırılmıştır (bkz: great) . grubu kurarak columbia records ile anlaşmış bulunan miles'ın halen daha önceki kontratı gereği prestige records'a beş albüm borcu vardır. iyi ki de vardır. 1955 yılında tek günde miles albümünü kaydederler. 1956 yılında toplamda iki gün stüdyoya girip beş albüm çıkarırlar: relaxin', steamin', workin' ve cookin'. bu albüm serisi caz tarihinde hard bob'un ulaştığı tepe noktası olarak kabul görmüştür. (dinleyici notu: eğer içlerinden birini seç deseler, ben relaxin'i seçerim).

    bu arada trane 1951'den beri eroin bağımlısıdır (kısa not: caz müzisyenleri arasındaki yaygın eroin kullanımı başka bir ilah charlie parker geleneğinden gelir. bu kadar özgün çalabilmesini eroin kafasına bağlayanlar zamanında çok olmuş). eski bir bağımlı olan miles bir süre sonra coltrane gibi bir serseriyle uğraşmaktan bezer ve 57'de trane'i gruptan kovar.

    1957'nin ortalarında coltrain eroin'i bırakır. bu deneyim bundan sonraki hayatını ve kariyerini derinden etkileyecektir. belki bırakma ızdırabının yan etkisi olarak ya da belki eroinin yerine başka bir şey koyma ihtiyacından ötürü tanrı düşüncesine sıkı sıkıya sarılır. kendini işine verir. inanılmaz bir hızla çalışmaya başlar. bir yandan thelonious monk quartet'e dahil olmuştur, diğer yandan prestige ile solo anlaşma yapıp kayıtlar gerçekleştirmektedir. prestige bu kayıtları bazen aynı yıl bazen de bir kaç sene sonra yayınlayacaktır. (dinleyici notu: coltrane'nin thelonious monk ile çok sayıda albümü yoktur, yanılmıyorsam üç adet ki bunlardan en sonuncusu 1995 yılında tozlu rafların arasında bulunmuş ve yayınlanmıştır. solo kayıtlarından tavsiye edebileceğim albüm ise traneing in). aynı senenin sonunda, bu sefer blue note records adına, henüz 19 yaşında gencecik bir delikanlının (bkz: lee morgan) muhteşem trompet çaldığı blue train albümü yayınlanır.

    1958'de miles coltrane'ni tekrar işe alır. grupta bu sefer saksafoncu cannonball adderley de bulunmaktadır ve birlikte miles davis sextet'i oluştururlar. bu grupla 1958 yılı boyunca çeşitli konserler verir. solo kayıtları da aynı hızla devam etmektedir (neredeyse tümü 60'dan sonra yayınlanan bu solo albümler arasından tavsiye settin' the pace). bu arada coltrane'nin saksafon çalışı değişmektedir. çok kısa sürede çok fazla notaya basmasına olanak sağlayan keşfettiği teknikle soloları hızlanır. ilerleyen armoni bilgisini müziğine adapte etmeye çalışması sololarını daha atonal yapar. eleştirmenlerin kaşları kalkmıştır. kendisi hakkındaki meşhur angry tenor ve sheets of sound eleştirileri bu sene yapılır. coltrane biraz durulur.

    miles davis sextet ile kind of blue 1959'da yayınlanır. kendi grubuyla da prestige için son kayıtları yapmaktadır (tavsiye: bags and trane). prestige kontratı sona erdikten sonra coltrane atlantic records'a geçer. bu isim altında ilk albümü giant stepstir. iki parçasında kullandığı coltrane changes adı verilen karmaşık armoni üzerinde paten kayar gibi gezinmesi ve bitmek bilmeyen enerjisiyle giant steps, kind of blue ile birlikte caz tarihinin en iyi albümleri listelerinde her zaman ilk beştedirler.

    1960 yılında nihayet miles'ın grubundan ayrılır. kendi dörtlüsünü kurar: piyanoda mccoy tyner, basta steve davis ve davulda elvin jones. bu grubun 1960 yılı ekim ayındaki kayıtlarından oluşturulan albümlerden my favorite things ve coltrane plays the blues albümleri bıkmadan usanmadan dinlenilecek albümlerdir. 1961'de reggie workman bası devralır. caz dünyasının başka bir talihsiz yeteneği eric dolphy ile hem konserler verirler hem de ole'yi kaydederler. bu albümden sonra coltrane tekrar yapım şirketini değiştirir, impulse! records'a geçer. buradaki ilk albümü tam bir müzik ziyafetidir: yaylı orkestra eşliğindeki africa/brass.

    coltrane'nin içindeki müzik alevi büyümektedir. özellikle canlı performanslarında müziğin sınırlarını arayışı, özgür cazdan gelen elementleri giderek müziğine daha çok taşıması eleştirmenleri ve dinleyicileri memnun etmemektedir. buna tepki olarak 1962 senesinde muhtemelen yapımcı firmanın da etkisiyle baya baya normal bir kaç albüm kaydettiler (ki birisi muhteşem Duke Ellington and John Coltrane). daha sonra standart caz ile kendi istediği gibi çalmak arasındaki dengeyi tutturma çabasına girişti. 1963-65 arasındaki bu süreçte bir kaç albüm kaydettiler. ancak bunların arasından en kayda değeri, yine tam bir sanat eseri olan a love supreme oldu.

    bu albümden sonra coltrane'i tutmak mümkün olmadı. müzik aracılığıyla hissetmeye ve hissettirmeye çalıştığı spiritüellik karşı konulmaz bir istek haline gelmişti. bu minvalde saksafon çalışı giderek daha soyutlaştı. 1965 yılının ortalarında diğer 9 müzisyen ile birlikte toplu doğaçlama bölümlerinin olduğu albüm ascension'ı kaydetti.

    1966 başlarında saksafoncu Pharoah Sanders'ı ve ikinci davulcu olarak rashied ali'yi gruba dahil etti. bu durum grubun orijinal üyeleri arasında hoşnuksuzluk yarattı ve tyner ile jones gruptan ayrıldılar. piyanoyu artık karısı çalıyordu (bkz: alice coltrane) . bu tayfanın birlikte yapmadığı müzikal sapıklık kalmadı: bitmek bilmeyen sololar, çalmayı bilmedikleri müzik aletlerini çalmaya çalışmalar, tamamen serbest davul-saksafon düetleri (ki bunlardan Interstellar Space yine iyidir), saksafonun sesi çıkmayacak derecede üflemek ve o şekilde çalmak, vs.

    coltrane oldukça beklenmedik şekilde, rahatsızlanıp hastane yatırıldıktan bir gün sonra hayatını kaybetti.