1. ferhan şensoyun altın dönemi diyebileceğimiz (en azından ben diyorum) doksanlı yılların başında sahnelediği iki saatten biraz uzunca bir tiyatro oyunudur. müzikal sahnelerde barındıran oyun tarihsel açıdan büyük buhran döneminde başlar ve süper marketlerin ortaya çıkışını başlangıç konusu olarak seçer. daha sonra 1990 türkiyesine dönen oyun toplumsal süreçleri bireyler üzerinden bir süper market ve bakkal arasındaki sahnelerde git-gel yaparak esprili bir dille anlatır. ekonomi dersi niteliğinde olmakla beraber gayet keyifli bir oyundur ve öyle sanıyorum ki hem ferhan şensoyun kariyerinde hem de türk tiyatro tarihinde kendine şek bir yer edinmiştir.

    oyundan bir kısım:

    !---- spoiler ----!

    ve fakat,
    markette sepet sarkıtılmıyor
    marketten telefon edilmiyor
    markette içilmiyor bira
    ve hatta...

    markette veresiye olmuyor
    bakkal yazıyor deftere, günaşırı soruyor.
    bozulmuyor vermeyene, gelmeyene üzülmüyor.
    icabında bir bakkal, borç bile veriyor insana!
    çünkü bakkal insan, market makina!

    bu son cümle sanıyorum ki oyunun ana ifadelerinden biridir. fakat geçen yıllar içerisinde artık bakkalların da makineleştiğini görmek üzücü.
    !---- spoiler ----!

    ortaoyuncuların ihtişamlı kadrosundan sanırım sadece münir özkul ve baykal kent (emin olamadım) eksik. ferhan şensoyla beraber tarık pabuççuoğlu, erol günaydın ve rasim öztekin de kadrodalar.
  2. orta okulda iken babamın beni götürdüğü oyundur. hatırladığım kadarı ile gittiğim ilk tiyatro oyunudur. çok fazla hatırlamıyorum ama en son kapanış sahnesi beni etkilemiş olacak ki hala aklımda.hatırladığım kadarıyla,

    !---- spoiler ----!

    bakkal sahibi şehirden süpermarketlere alınacak önlemler toplantısına katılır dönüşte sorarlar ne oldu diye.
    -süpermarketler büyük market zincirleri oluşturup süpermarketleri batıracaklarmış.
    -peki ya biz?
    -biz çoktan batmışız.

    !---- spoiler ----!