1. “ipek böceği attım
    eşarp düştü içime...”

    uyandım
    rüyamda kanamış dilim
    belki kıtlama jiletle bağırılan
    yaşam öyküleri anlatmışımdır çocuklara.
    çocuklar dedim de
    onlar da kanadılar
    kanınca bana.

    kalktım
    bir eşkıya rica etti yüklerimi
    güzel de bir kadın
    çocuğunu öleceği yaşa büyütemeden giden
    bir anneyi uğurlamış olsa da
    onyedi kalp kriziyle

    yürüdüm
    adımlarım nasıl da uyarılıyor
    kapıyı çalan biri olduğunda
    isterse bir hırsız olsun
    kapıyı çalmaya yeltenen

    öldüm

    ve yarın üşüştüler başıma; yaşlar, ayaklar, gözler
    ve yarı yaşam yakınmaları sürdü adıma
    ve yar uzun saçlı bir adamla geldi mezarlığa
    veya bir kadınla...

    ve
    gömdüler beni,
    öldürdükleri gibi
    özenle.

    (bkz: nokta durağı - özge dirik)