• youreads puanı (9.50)


  1. bu toprakların gördüğü en güzel ozanlardan biri olan aşık veysel'in eseri.

    dost dost diye nicelerine sarıldım
    benim sadık yârim kara topraktır
    beyhude dolandım boşa yoruldum
    benim sadık yârim kara topraktır

    nice güzellere baılandım kaldım
    ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
    her türlü isteğim topraktan aldım
    benim sadık yârim kara topraktır

    koyun verdi kuzu verdi süt verdi
    yemek verdi ekmek verdi et verdi
    kazma ile döğmeyince kıt verdi
    benim sadık yârim kara topraktır

    ademden bu deme neslim getirdi
    bana türlü türlü meyva yetirdi
    her gün beni tepesinde götürdü
    benim sadık yârim kara topraktır

    karnın yardım kazmayınan belinen
    yüzün yırttim tırnağınan elinen
    yine beni karşıladı gülünen
    benim sadık yârim kara topraktır

    işkence yaptıkça bana gülerdi
    bunda yalan yoktur herkes de gördü
    bir çekirdek verdim dört bostan verdi
    benim sadık yârim kara topraktır

    havaya bakarsam hava alırım
    toprağa bakarsam dua alırım
    topraktan ayrılsam nerde kalırım
    benim sadık yârim kara topraktır

    dileğin var ise allah'tan
    almak için uzak gitme topraktan
    comertlik toprağa verilmiş hak'tan
    benim sadık yârim kara topraktır

    hakikat ararsan açık bir nokta
    allah kula yakın kul allaha
    hak'kın hazinesi gizli toprakta
    benim sadık yârim kara topraktır

    bütün kusurlarım toprak gizliyor
    merhem çalıp yaralarım düzlüyor
    kolun açmış yollarımı gözlüyor
    benim sadık yârim kara topraktır

    her kim olursa bu sırra mazhar
    dünyaya bırakır ölmez bir eser
    gün gelir veysel'i bağrına basar
    benim sadık yârim kara topraktır.
  2. dedemin en sevdiği türkülerden. yarım dost diye bir hikaye anlatır ardın da "bak aşık veysel bile türküsünü söylemiş, bu hayatta kimse, kimsenin ebedi dostu değildir" diye eklerdi.

    hata konusu açılmışken hikayeyi de anlatayım:

    vaktiyle genç bir oğlan varmış. o kadar çok dışa dönükmüş ki, herkesi dostu sanıp, elindeki avucundakileri de o dostlarına yedirirmiş. babasının her ne kadar giden parada gözü olmasa da oğlunun yalan bir dünyanın içinde onun bunun peşinden koşmasına içerlenirmiş. bi gün nasihat etmek için oğlunu yanına çağırmış, " bak oğul sen böyle dostum, dostum diye diye insanların peşinden koşuyorsun ama sanma ki onlar senin dostun, bu hayatta kimse kimseye sahip çıkmaz. ben bile koca dünyayı gezdim, senden fazla ömür yaşadım ama kendime sadece yarım dost bulabildim, kendisi falanca yerde yaşar. elbet ölüp gidicem, dara düşersen benim yerime o sana yardımcı olur" demiş. tabi oğlu babasının bu laflarına gıcık olmuş. kendine bir dost bulamamanın babasının sorunu olduğunu düşünmüş ve " benim dostlarım hep arkamda baba, sen merak etme" demiş. babası biraz daha dil dökse de oğlunu yanıldığına ikna edememiş. biraz da tersleşmişler. " o dostlarından biraz musluğu kıs, dünyalar tatlısı karına da bir tokat at da gör gerçek yüzlerini " demiş. hatta gerçek yüzlerini görmesi için oğluna bir oyun önermiş. kendine güvenen oğlu da kabul etmiş..


    oğlan o gün planlandığı gibi besili bir koyun almış, kesip kefenlemiş. arkadaşlarına gitmiş bir adam öldürdüm, yardımcı olun gömelim diye ama arkadaşları bununla bir güzel kavga edip, göndermişler. evine gelmiş karısından yardım istemiş, karısı kabul etmiş ve evin arka bahçesine cesedi gömmüşler. tabi adamın açığı karısının eline geçince bu tatlı kadın birden çenelenmiş. hergün dırdır eder olmuş. afra tafra o biçim. adam da dayanamayıp kadına bir tokat yapıştırmış. kadın ağlamış falan ama ertesi güne daha da çirkefleşmiş, adam ikinci tokatı da atmış. sonraki gün kadın 3. tokatı da yiyince " vay ben şimdi senin bacağına sıçtım! " diyip jandarmaya gitmiş. ( dedem bu kısmı aynen böyle anlatır :ddd) adam da tüm hayatının nasıl bir yalan olduğunu anlayınca boşluğa düşmüş, biraz uzaklaşmak için elleri ceplerinde yürümeye başlamış. derken, derken... aklına babasının yarım dostu gelmiş. aramış hangi köydeyse adamı bulmuş. demiş ki: " babo ben filancanın oğluyum, sen onun dostuymuşsun, bir gün başın sıkışırsa onu bul dedi. ben bir cinayet işledim karım da jandarmaya şikayete gitti, bana yardım edebilir misin? " . yarım dost gülmüş " ulan sen gibi cılız bir adam kim, cinayet işlemek kim? cinayeti ben işledim. hadi düş önüme de jandarmaya gidelim". yola çıkıp bizimkinin evine gitmişler zaten jandarma arka bahçedeki mezarı kazıyormuş, karısı da yanlarında. birden karşıda kocasını görünce " işte bu " diye çığlık atmış. tabi adamı yaka paça tutmuşlar falan derken işin aslı ortaya çıkmış. adam etrafındaki herkesin yüzünü görmüş. babasının yarım dost dediği adam kendisi için hapse girmeye kolaylıkla razı olmasına rağmen o bile tam dost değilmiş. çünkü her insan özünde büyük bir bencillik taşırmış....