-
"Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum
Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını
Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum
Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe
Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini
Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin
Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk
Günahlarım kadar ömrüm vardır
Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum
Saçlarımı acının elinde unutuyorum
Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni
Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk
Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan
Kara yılan kara yılan kara yılan kara yıla"
en çok şu iki dizesi takıldı dilime, günlerdir tekrar edip duruyorum. ve üzerinde düşünüyorum.
"Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum"
çiçeğin solan yanını, kurşunun izi geçmeyen yönünü düşünüp duruyorum. aslında çiçek daha güzel ve kurşun daha soğuk bir sıfat. ama bu iki ifadenin şiirdeki derinliği ve ironik yanı bir hayli etkiliyor beni.
şuraya da şiiri dinlemek isteyenler için bir link bırakıyorum. https://www.youtube.com/watch?v=GiqejcLbzjA