1. beslenme biliminin öğrettiklerini çok yanlış anlamış veya çok yanlış kaynaklardan öğrenmiş olacak ki metabolizmayı alt üst edecek bir diyet hazırlamıştır canan hanım.

    ana enerji kaynağımız yağ değil karbonhidrattır. önce karbonhidrat kullanılır vücutta bu yüzden karbonhidrat ağırlıklı beslenme düzeni idealdir. (günlük alınan enerjinin %55-60'ı karbonhidrattan gelmelidir.)
    diyette olması gereken karbonhidrat kaynağı meyve ve tahıllar; şeker veya rafine tahıl değil (beyaz ekmek, beyaz un, pirinç gibi) tam tahıl ürünleridir.
    *bununla ilgili notum olacak aşağıda.

    yağa gelince; yağ enerji değeri çok yüksek ve fazla tüketildiğinde kalp damar sağlığı başta olmak üzere vücut sistemlerine zarar veren bir besin ögesidir.

    şimdi dünyada ölüm sebebi sıralamasında 1. olan kalp damar hastalıklarıyken sen nasıl 50 yaş üstü sigara içen az hareket eden insanlara "tereyağı kaşıkla" dersin?

    -burada notum: linç etmeyin benim de trabzondaki nenem tereyağı kaşıklayıp yiyormuş 90 yaşına kadar yaşamış; ama o zaman hareket var, sağlıklı aktif yaşam var. şimdiki gibi yemek-yatış şeklinde yaşamıyorlarmış.

    neyse; bunlar karbonhidrat ve yağ ana konuları etrafındaki düşünceler.

    işin sosyoekonomik boyutuna da bakmak gerekiyor. türkiye'deki açlık sınırı- yoksunluk sınırını düşünün lütfen sayı veremeyeceğim ancak durumun içler acısı olduğunu biliyoruz sonuçta; asgari ücret alıp her gün yemek yemek zorunda olan 5-6 kişilik aileler var. bu insanlara nasıl şimdi sen ekmek yeme diyebiliyorsun. ne yiyecek? beslenmenin temeli tahıl zaten, ucuzu da o. ekonomik geliri düşük insanlar pirzola yiyemiyor. kuru fasulyenin içindeki az gram etin suyuna ekmek banarak doyuyor. işin bu açısından bakmak aklına gelmemiş olacak.

    biz diyet yazmayı öğrenirken ilk onu söyler hocalarımız: ilk önce kişinin ekonomik durumuna bakacaksınız. alamayacağı, bulamayacağı şeyi diyete yazdığında sen de boşa uğraşırsın, o da zorluk-yokluk çeker.

    neyse efendim üzerinde daha çok fazla konuşabilirim. şimdilik temel konusu ve sosyoekonomik yönü üzerinde durdum. belki daha sonra devam ederim.

    aman dikkat edin.
    demeden geçemem: diyeti diyetisyen yazar!
  2. karatay'ın her dediği doğrudur gibi bir düşünceye kapılmazsanız gayet de akla yatkın ve tutarlı bir diyettir. diyetin temel dayanağı düşük karbonhidratlı beslenmektir. zaten bu düşük karbonhidratlı diyetler son zamanların en çok tutulan ve kabul gören diyetleridir. şöyle bir örnek vereyim; izlediğim belgeselde bir diyetisyenin diyetlerin dönüşümüyle ilgili çok güzel bir sözü vardı; "geçmişte yağların zararlı olduğu ve uzak durulması gerektiğini söylerdik hastalarımıza. aklımızda sadece kalori hesabı vardı ve yağlar karbonhidratlardan daha fazla kalori ihtiva ediyordu. sonra yeni araştırmalarla beraber gördük ki bir zamanlar hata yapmışız. suçlu olan karbonhidratmış masum olan yağlarmış".

    şimdi dönelim karatay teyzemize. ne diyor teyzemiz, işlenmiş gıdalardan uzak durun, şekeri hayatınızdan çıkarın, güzel yağlar tüketin (tereyağ, zeytinyağ, fındık yağı), kimi ürünleri (yoğurt, peynir, turşu) evinizde üretin, atıştırmalık sağlıksız gıdalar yerine kuruyemiş tüketin. tamam bu diyetten almanız gereken şeyler bunlar. o menülerine, bilmem kaç yumurta hesaplarına uymaya ne gerek var? özünü kavrayıp hayatın merkezine koymak zaten yeterli olacaktır.

    karatay, bayağıdır bilinen düşük karbonhidrat diyeti ve paleo diyetlerini harmanlayarak türk halkına veya yaşayışına uygun hale getirmiştir. yanılmıyorsam kitaplarının birinde de bunu söylemiştir.

    işlenmiş gıdalar, gıda sektörü hakkında ufkunuzu genişletecek; karatay'a bir nebze hak vermenizi sağlayacak belgeseller için bakınız:

    (bkz: that sugar film - damon gameau)
    (bkz: food, inc. - robert kenner)
    (bkz: super size me - morgan spurlock)
  3. ülkenin sosyoekonomik durumu ile ilgili sorumluluk karatay'da değildir. dolayısıyla insanların ekmek yerine daha kaliteli ürünler tüketebilmesinin yolu karatay'dan değil, ülkeyi yönetenlerden geçer. bakın burası enteresan diyetisyene zengin bir kimlikle gidersen bonfile, görece bildiğin fakirsen makarna önerecek demekki. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi? yetmez eğer bugün hareket etmiyorsak eski insanlar daha hareketliydi o yüzden 90 yaşına kadar trabzonlu neneler yaşıyorsa yine adama sorarlar elinden tutan mı var, kaldır totişkoyu haydi sokağa, parklar çayırlar ne güne duruyor. bu arada karatay'ın bana göre de abartılı söylemleri var. ancak kadın karbonhidrata karşı değil, beyan un yerine buğday salatası yiyebilirsiniz, kısır, lahmacun gibi ürünleri tüketebilirsiniz diyor. maksat kan şekerini çok hızlı yükseltmemek. obezlik yaşı günden güne düşüyor ve obez sayısı her geçen gün artıyor. peki geçen yıllar içinde artan öğeler nedir? bunları irdelemek lazım. fast food ürnler, kalitesizlik, krakerler light ürünler ilk akla gelenler.
  4. ya hep ya hiç bu diyetin felsefesi.yasak olanları az yeme durumu yok. ikı ayda 7 kilo verdirir ama bıraktığınızda bir kısmı geri alınır.bu da diyetten çok yaşam tarzı olması gerektiğini gösterir.canan karatay ' a verilen onca tepkiye rağmen pek bi yanlışını görmedim diyetin. ha zor mu evet hem karbonhidratı bırakmak zor hem beslenmemizi önerdiği gıdaları bulmak zor. güç bela bırakılan karbonhidrat hayatımızın her yerinde var maalesef. siz uzak durmak isteseniz de çevrenizde birileri mutlaka tüketiyor. en kötüsü de uğraşıp bırakıp geri dönmek. kilo probleminden ziyade sağlıklı kalabilmek için tercih edilebilir. kilolar zaten gidiyor. yapacaklara tavsiyem 15 gün kendini zorlayarak da olsa hiç karbonhidrat tuketmemenız. sonrasında vücut krize girmeyi bırakıyor zaten.çok zorlarsanız da kurtarıcnız meyve olsun.