1. Kalp hastası olan Nâzım Hikmet, Budapeşte seyahati sırasında rahatsızlanır ve Doktor Litman İmre’nin kapısını çalar. Doktor, muayenesini yaparken, şairin gözü masanın üstündeki kavanoza takılır. Kavanozun içinde bir insan kalbi vardır. Nâzım, ilaçlı su içindeki kalbin bir kadına ait olduğunu anlar etiketinden. Bu olayın öylesine etkisinde kalır ki, “Kavanozdaki Yürek” adında bir şiir yazar. kaynak yazı.

    Doktor Litman İmre’nin masasında
    Bayan Çabai Yanoş’un yüreği
    Birazcık kibirli, birazcık mahzun
    Duruyor içinde bir kavanozun
    Kayısı güllerinin arasında.

    İncecik yarılmış ortasından
    Yüreği Bayan Çabai Yanoş’un
    Yarayı açan ne doktor?
    Neşter mi?
    Yoksa hasretlik mi?
    Acı sözler mi?
    Bir ağlayanı var mı, arkasından?

    Otuzundaymış, baktım etikete
    Bayan Çabai Yanoş’un yüreği?
    Evli miydi?
    Ne iş tutar Bay Yanoş?
    Belki şimdi Rojakert’te oturmuş
    Çekiyor akşamı seyrede ede

    Duruyor kavanozda çırılçıplak
    Bayan Çabai Yanoş’un yüreği
    Bayan kaç kere böyle bir kaba
    Reçel kaynatarak koydu acaba?
    Elbet gazlı bezden değildi kapak.

    Kendi gitmişse de içinde odanın
    Bayan Çabai Yanoş’un yüreği
    Almış da onu karşısına doktor
    Sırlarına ermeye çalışıyor
    Belki bir damarın, belki bir sevdanın.

    Akıllı bir doktorun masasında
    Bayan Çabai Yanoş’unki gibi
    Yüreğimiz, güllerin arasında
    Bizlerden sonra da faydalı olsun
    İçinde tertemiz bir kavanozun.