1. artık gelince biliyorum, önceleri korkardım
    şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı
    otuzbeşbin atlının dağdan gelen yankısı
    önceleri açılıp gider sanırdım her şeyi
    her şeyi açılıp gider sanırdım, bir kez şiire konmuşsa
    menekşeler, bademler, büyük adamlar, kutsal olan ne varsa
    şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya
    örneğin bir eczaneden bir koku duyuyorum
    tamam.

    oysa ben eczaneye bir ilaç için girmiştim
    sirozluyum, ya da mitral darlığım var, ülserliyim belki de
    niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile
    romaymış, bizansmış, cumhuriyetmiş, bilmem neymiş, bahane
    turuncu bir çiçek açarmış bir yerde akşam üzerleri
    eskiden büyük adamlar geçmiş topuz gibiymiş her biri
    (o koku)
    hangi budala söylüyor artık bu sözleri
    el ettim birisine, bir başkasına giymediğim şapkamı çıkarttım
    ne dağları tanıdım, ne denizleri ne öteyi beriyi
    daha demin uyanmıştım, az önce, baktım
    vakit akşam.


    hayrola yunus kazım, hayrola karlı dağlar
    hayrola karlı dağlar, hayrola yunus kazım

    geceniz bereketli olsun, gününüz sağlam
    ben geldim gittim işe yaramayan şeyler topladım
    kancalı iğne, balık oltası, tabanca, bomba filan
    dağ gölgesi, köşebaşı, odun ve duman
    bu arada başağı tanrı bildim, mührümle onayladım
    ağaçlara ve otlara, çocuklar gibi baktım
    kurda kozaya öyle, kalem kağıda öyle
    derken bir ihanet gibi vurdu yüzüme her şey
    anlatamam.


    ilaç milaç bok püsür
    şuramda bir şeyler var
    sahiden bir şeyler var
    haykırmadan anlatamam.