1. her gün eve geldiğimde kapıda karşılıyor. eğer balkonda yatarsam başucumda bekliyor, koltukta uyuya kalırsam koynuma giriyor zorla, yatağımda yatarsam ayaklarımın üzerinde yatmayı seviyor.

    6 aylık daha. bir sorunu var, miyavlayamıyor.

    durduk yere kucağıma yerleşip, patisini ellerime koyup seviyormuş gibi yaptığı vakit oluyor. nasıl karşılık vereceğimi bilmiyorum.

    bir sürü insan tanıdım, bir tanesinde bu masumiyeti göremedim.

    insanları sevmeye çalıştım, bir tanesini bile Tomris gibi sevemedim.

    bir de, yalnız yatmayı beceremiyor sanırsam. :).
    Tomris.
    isk
  2. dün sahadan ofise dönüyorum.

    o da ne! misafirim var bir tane. nereden geldiği belli değil. bir şekilde konteynera girmiş.

    selamlaşıyoruz önce.

    ısındıktan sonra dışarı çıkıyor, sevdiriyor biraz kendini.

    sonra kayboldu ortadan.

    bugün ofise geldim bizim arkadaş oraya buraya sesleniyor gandalf diye.

    adını gandalf koymuşlar.

    gel kızım seviyim seni biraz.
    oy yerim.

    al yemek ye.
    saol. -.-

    kutu bulduk sonra bir tane.

    görür görmez içine girdi zaten.

    sonra dedik bu kutu ıslanır. biraz da rüzgar alır bir ayar çekelim.

    önce yadırgadı.
    sonra.
    aha ne var lan içinde.
    ben buraya girerim ki.

    aa kocaman.

    .
    .
    .

    saol. -.-

    bir daha ki kedi maceramı kısa film olarak yayınlarım artık.
    isk
  3. bir aylık, anca iki avuca sığan, çelimsiz bir kedi sahibiyim artık. badem'im, iki gözümün çiçeği.

    birkaç gün önce yolda buldum. sağ gözü kapanmış, açlıktan miyavlayamiyor. yıkadım, aşılarını yaptırıyorum teker teker, gözünü de açtık. günlük silmek gerekiyor iltihabı. sürekli hırkamın içinde uyumak istiyor namusuz. yoldaş oldu bana. iyi oldu.
  4. arkadaşlar merhaba.

    başlık “kedi” olduğu için buraya yazmayı uygun gördüm, yeni başlık açmak istemedim.

    biraz uzun olacak ama birkaç hafta içinde başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum:

    24 mart cumartesi günü evimin önünde daha önce sokakta beslediğim fib hastalığından rahmetli olan sarman kedim için yaptığım evin içinde bir sarman kedi gördüm (havalar artık ısındığı için evin içine pek kedi girmiyordu mart ayında). yaklaştım, “pist, pist” dedim, kafasını bana doğru çevirdi. önce anlam veremedim ağzında bir siyahlık vardı daha yakından bakınca gördüm ki kedinin ağzı çarşamba pazarına dönmüş! ağız kan içinde, ağzından kan damlıyor, kanların bir kısmı kurumuş siyahlaşmış filan. muhtemelen araba çarpmıştı. hemen aldım bizim eve oldukça yakın, daha önce sokakta beslediğim ölen sarman kedimi de götürdüğüm veteriner kliniğine götürdüm. ilk muayenesi yapılıp elle muayene yapılınca çenesinin kırılmış, sağ köpek dişinin kemiğiyle birlikte kırılıp yerinden oynamış olduğunu söylediler. tabii ki yemek yiyemeyecek halde olduğu için hemen serum bağladılar, iç kanama önleyici ilaca başladılar. ilk 72 saatin çok kritik olduğunu söylediler. açıkçası pek de ümitleri yoktu çünkü hayvan çok ciddi yaralanmıştı. pazartesi günü röntgen çektirerek durumu daha detaylı inceletmem sonucu çenesinde çok komplike bir kırık olduğunu öğrendim. klinikteki veteriner hekimler çenesinin ameliyatının burada yapılamayacağını avcılar’daki istanbul üniversitesi veterinerlik fakültesi’nin hastanesine ameliyat edilebileceğini söylediler. ben de 29 mart perşembe günü annemle birlikte arabamıza aldık kediyi taşıma kutusuyla avcılar’a götürdük (bu arada benim evim ve olayın olduğu yer koşuyolu - kadıköy ile üsküdar’ın kesişim noktası). fakülte hastanesindeki detaylarla sizi boğmak istemiyorum. kediyi ameliyat ettirdim. yakasına yakalık taktılar ve çenesi serklaj teli ile kilitli kalacağı için beslenebilmesi için boynundan beslenme sondası taktılar. tabi bu sokak kedisi özgür hayvan durur mu o aparatlarla? daha arabaya biner binmez kutusunun içinde patıranarak çıkardı yakalığını. tekrar hastaneye döndük yakalığı tekrar taktırdık. arabayla dönerken yolda yakalığı tekrar çıkardı. neyse boynundaki sondaya dokunmamıştı. kliniğe geldik. onlar yakalığı tekrar bağladılar fakat gelin görün ki özgür çocuk gece uğraş didin yakalığı çıkarmış, sondayı da bir güzel çıkarmış. ertesi gün beni aradılar dediler böyle böyle. avcılarda ameliyat sırasında o kırık dişini de – neden bilmiyorum – çekmemişler, ağzından durmadan kan damlıyordu, kırık diş de canını çok yakıyordu. yakalığı bu defa daha sıkı taktılar çıkaramayacak biçimde ama sondası yok, ağzı da kilitli beslenemiyor hayliyle. devamlı serumla da beslenmesi mümkün değil ki zaten o 4-5 günde bile kilo verdi yoksa ilk bulduğumda tam bir sarman tosuncuktu. neyse, klinikteki hekimler bir iki gün sonra tekrar narkoz vererek bu defa burundan beslenme sondası takabileceklerini, bu sayede beslenebileceğini söylediler. bu operasyonu yaparken de o kırık dişini de çekip o bölgeyi güzelce temizleyeceklerini söylediler. bu operasyon sırasında kediyi kısırlaştırmanın da uygun olacağını söylediler. hem mart ayı malum erkek kedi hem çiftleşmek istiyor rahat durmuyor hem de koku bırakıyor etrafa çok ağır. ben de akıbeti belli olmadığından en azından yaşam kalitesi artsın diyerek olur verdim. aynı operasyonda hem kısırlaştırıldı hem yaralı dişi halledildi hem de burnundan sonda takıldı. yakalığı da öyle bir sabitlemişlerdi ki kedicik artık pes etmişti yakalığı çıkaramayacağını anlamıştı. bir iki gün bu şekilde burundan beslenerek kaldı kedi. daha sonra fark ettik ki o köpek dişi çekildiği için çenesini sabit tutan serklaj teli gevşemiş, çenesi çok azıcık oynuyordu. tekrar avcılar’a götürmemin uygun olacağını, orada bu teli sıkılaştıracaklarını söylediler. bu zamana kadar yapılan işlemler için de bir rapor yazdılar. aldım kediyi tekrar 10 nisan salı günü bu sefer babamla avcılar’a götürdüm. durumu anlattım, raporu okuttum. ameliyathaneye aldılar kediyi. ben, herhalde tekrar ameliyat ederler diye beklerken kedi çıkageldi. hem ağzını açmışlar, hem burundaki sondayı çıkarmışlar hem de ağzından akan kan ve irin yüzünden berbat hale gelen boyun ve biraz da göğüs tüylerini tıraşlamışlardı. doktor bana “çenesi kaynamış” dedi. kaynamıştı ama çenede çok azıcık yamukluk vardı. böyle gözle belli oluyor ama abartılı bir yamukluk değil, yarım santim bile yok. ama doktor bunun önemli olmadığını, önemli olanın çiğneyerek yemek yiyebilir hale gelmesi olduğunu söyledi. birkaç gün püre halinde gıdalar verilip daha sonra kuru mamayı ıslatarak vermemizi filan söyledi. yine antibiyotik, güçlendirici şurup filan yazdı. ilaçlarını aldım tekrar kliniğe geri döndük kediyle. salı gününden beri ağzı açılmış, çenesi kaynamış vaziyette klinikte yatıyor. keyfi de acayip yerinde. yakalık çıktı tabi, sonda da yok. püre halindeki mamasını çok severek yiyor. ama yine de klinikteki hekimler tam manası ile kaynamanın 21 gün süreceğini o yüzden hemen kuru mama denenmemesi gerektiğini söyledi. ben de tamam dedim. şimdilik bekliyorum hem kilo vermişti biraz kendini toplasın hem de çenesi kaynadı ama iyice sertleşsin, sert gıdaları çiğneyebilecek hale gelsin, hem de ilaçları tamamlansın.

    yani arkadaşlar, ölür diye beklenen kedi hayata tutundu. yalan yok, üniversiteyi kazandığımda bu kadar sevinmemiştim. kliniğe görmeye gidiyorum kedi beni görüyor daha doğrusu gördüğü herkese hemen bir “meuvv” çekiyor, başını uzatıyor, acayip de uysal bir sarman kedi.

    yalnız sorunum şu:

    tamamen iyileşince – inşallah iyileşecek – bu kedinin akıbeti ne olacak? annem kedileri çok sevmesine rağmen ben evde bakamam olmaz diyor da başka bir şey demiyor. 60 küsur yaşında kadının fikrini değiştiremiyorum da (bu başlık altındaki diğer yorumlarımda bu durumdan bahsetmiştim daha önce). her ne kadar ameliyatını yapan hekim, yemek yiyebilir hale gelince sokağa salabilirsiniz dese de içim elvermiyor. birincisi tamam çenesi iyileşecek hafif yamuk da olsa kaynadı ama eskisi gibi değil ne de olsa. sokaklarda zorlanmasını istemiyorum. ikincisi de tıraşlanan tüyleri 3-4 ayda tam olarak yerine geliyormuş. şimdi belli bölgeleri tüysüz, ağzı da yarım santim yamuk bir kediyi görenler (bizim burada öyle insanlar olmadığına inansam da) kediyi hasta, kuduz filan zannedip tekmeleyebilirler. memlekette cahil ve sadistten bol bir şey yok zaten!

    bu sarman, kısırlaştırılmış, muhtemelen 3 yaşında olan, dış parazit ilacı yapılmış, çenesi yarım santim yamuk ama kendi yemeğini kendisi yiyebilen, bunun haricinde tüm işini kendisi görebilen kediye onu evladı gibi sevebilecek, sahiplenebilecek birisini arıyorum.
    zor olduğunu biliyorum. öz ablama bile sahiplendiremedim. iki gün önce yavru bir sarman kedi sahiplendi. o kadar dedim ona gel bunu sahiplen diye ama dinletemedim.

    kedi sahiplenme sitelerine de koymak istemiyorum çünkü oralar biliyorsunuz iyice saçma bir hal aldı bir de yavru ve güzel görünümlü cins kediler dururken kimse sağlıklı ama kaza geçirmiş çenesi hafif yamuk bir kediyi sahiplenmek istemiyor.

    apartmanlarının bahçesi müsait olan kuzenime de teklif edeceğim (pek umudum yok gerçi). evine almasın ama en azından ben ona ev yaparım bahçesinde baksın diye. çünkü bizim koşuyolu’nda evimin önünde de bakarım ama tekrar araba çarpar veya malum sadist insanlar zarar verebilir diye çok korkuyorum. hayvan ölümün ucundan döndü bari bundan sonra rahat bir hayat sürsün.

    varsa sizlerden veya tanıdıklarınızdan bu kediyi sahiplenmek isteyenler, bana özel mesaj ile ulaşabilirler (tek önceliğim kedinin iyileşmesi olduğu için bu süreçte fotoğrafını çekmek hiç aklıma gelmedi ama çekip onu da gönderebilirim). çenesinin tam kaynama süresi geçtikten sonra gönül rahatlığıyla sahiplenebilirler (bu bir iki haftalık tam iyileşme sürecinde veterinerde kalırkenki masrafları yine tarafımdan karşılanacaktır). dediğim gibi çok uysal, erkek, kısırlaştırılmış bir kedi. sokak kedisi olmasına rağmen hemen kumuna alıştı, klinikte sadece kuma tuvaletini yapıyor. eğitmek için özel bir çaba da sarf etmeyecek sahiplenecek hayvansever. sadece tüylerinin bir kısmı tıraşlı ve patileri de bu zorlu süreç boyunca damar yolu takılmaktan dolayı damlayan kandan biraz kirlenmiş durumda. ama tüyler birkaç ayda yerine gelecek, kedi de kendini yalaya yalaya zaten temizleyecek, bunların hiçbir önemi yok.
    sahiplenmek isteyenler lütfen bana özel mesaj yolu ile ulaşsınlar. oradan kendi telefonumu filan paylaşırım her türlü iletişim kurabiliriz. ama lütfen gerçekten sahiplenmek isteyecek olanlar bana yazsınlar. bu konu benim için çok hassas…
  5. insanların evrime nasıl yön verebildiklerinin kanıtı olan hayvan.

    önceleri; kırsal alanlarda yerleşen insanlar tarafından, evin etrafındaki fare ve yılanları avlamak gibi köpeklerin yapamadığı önemli bir işe yaradıkları için beslenmiş ve kollanmışlardır. sonraları ise (etrafta avlanacak yılan ve fare kalmayınca) genelde sadece süs hayvanı olarak semirtilmişlerdir (yine de şu an şehir merkezinde fare görmüyorsanız bu durum aç sokak kedileri sayesindedir).

    'ilk zamanlar sadık olanlar, sonralardan sevimli olan köpekler' ve 'önceleri iyi avlanan, çok sonralardan da sevimli olan kediler' insanlar tarafından özenle seçilmiş, bu bağlamda yapay seçilim ile evrimleşen canlılar olarak günümüze gelmişlerdir. binlerce yıl içinde insanların ihtiyaçlarına göre nasıl da değiştikleri çok dramatiktir. sevimli olanları insanlar tarafından beslenerek hayatta kalmış, çirkin olanlar çiftleşme şansı bulamayarak tarihe gömülmüştür.

    --ilginç ve önemli evrimsel not--
    kurtların saldırganlığı, kanlarındaki stres hormonlarının^:adrenalin^ çok yüksek düzeyde olmasından dolayıdır, yani korktukları için saldırdıklarını söyleyebiliriz. kanındaki stres hormonlarında eksiklik yaratan bir mutasyon nedeniyle insanlara yaklaşabilen bazı kurtlar insanlar tarafından evcilleştirilmiştir. bu kurtlar, açık alanlarda yaşayan ve korunmaya ihtiyacı olan insanları diğer vahşi hayvanlardan korumak karşılığında bedavadan beslenmişlerdir. ne kadar sadık bir koruyucu olurlarsa insanlarla o kadar iyi ilişkiler geliştirmişler ve iyi beslenmişlerdir. kimin kimi evcilleştirdiği belli olmayan bu kahpe düzende, bedava et yemek için insanların köpeği olmuşlardır^:evrimsel espri^. daha sadık olanları daha çok kayırılmış, evrimsel mekanizmalarda daha avantajlı konuma gelmişlerdir. kediler içinse bu mekanizmanın önceleri fare ve yılan avcılığı, sonradan şapşiriklik üzerinden yürüdüğünden bahsetmiştik.
    --ilginç ve önemli evrimsel not--

    eveet.. şimdi gelelim işin başka bir boyutuna:

    !---- spoiler ----!

    işte böyle ulvi bilimsel gerçeklerin odağında olan bu sevimli dostlarımızın isimleri, bulunduğumuz bu mecraya gelecekte yazar olacak kadınlar tarafından türlü isim ve sıfat tamlamaları içinde kullanılacaklardır.

    (bkz: mor kedi)
    (bkz: catwoman)
    (bkz: damdaki kedi)
    ^:uzar gider bu^
    (bkz: potansiyel kedili hatun nickleri)

    !---- spoiler ----!
  6. 1 buçuk haftalıkken bulmuşuz biberonla beslemişiz kakasını elimizle yaptırmışız gözleri görsün diye her şeyi yapmışız ve gözünün birini kurtaramamışız her yere yanımızda götürmüşüz yeğenimin bize gelmemesine göz yummuşuz, gecenin bir körü veteriner açtırmışız öyle değerli bir evlat o evet kedi değil evlat o. kollarım hep ısırık tırmık izi eğer bir insan bana bunu yapmış olsa onu sepetlerim ama minnak yapınca sanki öpmüş sarılmış gibi hissediyorum çünkü o çok güzel.kediler çok güzel iyiki varlar
  7. olmasalar hayatın sanki sevimsizleşeceği, eve girmek için can attıran, insanı kapılarda karşılayan, oyuncu mu oyuncu serseriler.
    sokaktakiler omzumdan inmezken evdekinin ellerimi tırmalaması da şımarıklığından.
    mahallede muhtar adaylığımı koysam beni muhtar seçecek varlıklardır.
    benim için, bir pofuduk, ceviz, badem, pamuk, aliş, şaziment ve daha niceleridir..
    beni bir sevgi kelebeğine dönüştüren hepsine tek tek sarılmak istediklerimdir. evet.
  8. erkeklerin de en az kadınlar kadar sevdiği yaratık.

    (bkz: hayvan sevgisi)
  9. 8 yaşını doldurmuş bir tanesine sahip olduğum daha doğrusu arkadaşlık ettiğim hayvan.

    bu uzun yıllar boyunca insanların kedileri neden nankör varlıklar olarak gördüklerini çözmüş bulunmaktayım. çünkü insanlara kişilik bakımından en çok benzeyen canlılardan biri kediler; kendi yaşamlarını ve kazançlarını düşünüyorlar, karşılıklı saygıya dayalı ilişki istiyorlar, başkalarının onlara sahip olma düşüncesini kabul etmiyorlar, olabildiğince bağımsız yaşamayı seviyorlar, eğitilmeyi kolay kabul etmiyorlar... en azından bizimkinden ve sokakta beklediğim sayısız kediden gözlemlediklerim bunlar. farklı karakterde kediler de tanıdım. şöyle bir düşününce farklı karakterlere sahip üyelerinin olması da insanlarla ortak değil mi aslında?

    madem o kadar ortak noktamız var niye daha çok sevmeyelim ki onları diye düşünen arkadaş. istediğin gibi şekil verebileceğin, kendinden çok seni seven, en güçlü duygusu minnetarlık olan bir alternatif varken ne kadar mümkün bu sence?

    kedi sevmek zordur, kedinin seni sevmesi daha zordur ama bir oldu mu karşılıklı sevgi, o paha biçilemez işte.
  10. kedilerle geçirilen zaman boşa geçmiş değildir. -sigmund freud