kemal tahir

Kimdir?

kemal tahir demir (13 mart 1910 - 21 nisan 1973), türk romancı. türk edebiyatının en üretken roman yazarlarından birisidir. sol dünya görüşüne sahip olan yazar, marksizmi, türk toplum yapısına uyarlamak için toplumu anlamaya çalışmış; edindiği bilgileri romanları yoluyla okuyuculara aktarmıştır. 15 nisan 1910’da istanbul’da dünyaya geldi. gerçek adı ismail kemalettin demir'dir. babası, ii. abdülhamit’in yaverlerinden yüzbaşı tahir bey; annesi, osmanlı sarayında abdülhamit’in kızı naile sultan’ın hizmetinde bulunan nuriye hanım’dır (saraydaki adı “hubser” idi). ailenin en büyük çocuğu idi. babasının görevleri nedeniyle ilk öğrenimini imparatorluğun değişik yerlerinde sürdürdü. ailenin 1923’te istanbul’a yerleşmesinden sonra eğitimine galatasaray lisesi’nde devam etti. annesinin 1926 yılında veremden ölümü ve babasının ikinci bir evlilik yapması üzerine öğrenimini 10. sınıfta iken bıraktı; önce istanbul’da avukat kâtipliği, sonra zonguldak’taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı.


  1. edebiyatımızın farklı rengidir kemal tahir. farklılığı ilk olarak üslubundan kaynaklanır. onu okumamızın bu denli kolay olması da yine bu üsluptan kaynaklanır. konuşma dilini yazıya aktarma konusunda çok başarılıdır. çorum’un yayla padişahı sülük ağa'sından, emey kahpesine, selim paşa'nın mahdumu kamil bey’den, zeybek niyazi’ye kadar tüm kahramanların günlük hayatlarını düz ve yalın bir biçimde bizlere sunar ve bu üslup ile okurlarını eserlerinin içine kolayca çeker.

    farklı olan bir diğer yani ise gerçekçiliğidir. pek çok yazarımız gerçekçidir; dolayısıyla ne var bunda diyenler olacaktır muhakkak. ama onun gerçekçiliğini farklı kılan kendi toplumunun gerçeğine karşı acımasızlığıdır. aynı gerçek için tarık buğra’nın eserlerinde de açık ve net bir tespit bulunur ama tarık buğra bu gerçeği acımasız eleştirilerden koruyacak bir kalkan oluştururken; kemal tahir “ecco homo” diyerek ayaklarımızın önüne atar bu gerçeği.

    bir diğer farklı yönü ise doğu toplumları bağlamında ayrı bir marksist bakış açısı geliştirilmesi yönündeki inancıdır ki ben burada bu konuyu yazarın edebi yönüne dair bildiklerimi anlatmak kaygım sebebi ile yazmayacağım.

    osmanlı'nın son dönemlerinden başlayarak; imparatorluğun çöküşü ve milli mücadele safhası, cumhuriyetin ilk yıllarında cereyan eden ittihatçı kadroların temizlenmesi hadisesi, serbest fırka girişimi ve daha sonrasında gelen çok partili hayata geçiş öncesi dönem ve bu dönemde köy enstitüleri etrafında cereyan eden olayları konu alan ve genellikle üçlemeler seklinde kaleme aldığı romanları kendi tarihimize farklı ama gerçekçi bir bakış açısı sunar. bunun yanı sıra osmanlı'nın kuruluş dönemini, o dönemin anadolu coğrafyasının demografik, sosyokültürel özelliklerini ön plana çıkartarak yine ayni üslupla ve gündelik hayatin içinden doğal ve olağan diyaloglarla anlattığı ödüllü romanı “devlet ana”, tarihe ilgi duyan edebiyat severler için bulunmaz bir nimettir kanaatimce. bilhassa son zamanlarda saptırılmış bir biçimde arap etkisinde bir osmanlı okumaktan ve dinlemekten usananlara tavsiye ederim.

    hemen hemen herkesin malumu olduğu üzere, zat-i muhterem sol gelenekten gelir ve bu nedenle meşhur “donanma davası”nda nazım hikmet ve pek çok meşhur sol görüşlü yazar, akademisyen ve düşünce insani ile birlikte yargılanıp 12 yıl süre ile muhtelif hapishanelerde yatmıştır. bu yatmak da ne demekse arkadaş? ancak bu hapishane hayatı aslında kemal tahir’in eserlerinde kullandığı temel malzemeyi ona sağlamak gibi çok büyük bir imkan tanımıştır. bu süre zarfında anadolu insanını birinci elden gözlemleme ve tanıma imkanına kavuşmuştur. bu vesileyle romanlarına koğuşta, voltada ve muhtelif alanlarda işittiği gerçek hayat hikayeleri ve tanıma fırsatı bulduğu anadolu insanı konu olmuştur. fakat esir şehir üçlemesi, kurt kanunu, hür şehrin insanları ve yorgun savaşçı gibi eserlerinin malzemesi ise içine doğduğu aileden ve yakın çevresinden edindiği bilgiler ve bu çevrede kendi yaşadıklarından beslenir.

    nereden çıkardın bunları diyenlere birkaç önerim olacak. ikinci grupta saydığım romanları okurken abdülhamit’in yaveri ve marangozu olan mahir bey ile kemal tahir’in babasını yan yana koysunlar ve öyle okusunlar. ve tabi, bu romanlarda sıkça karşımıza çıkan murat karakterine de biraz dikkat etsinler, bakalım kimi görecekler. bir diğer ipucunu da kemal tahir’in ateşli bir cumhuriyet savunucu ve atatürk hayranı bir gençten, marksist bir gence evrilişine dikkat buyurarak yakalasınlar. son olarak, ismet bozdağ’ın “kemal tahir’in sohbetleri” adlı kitabını okumalarını tavsiye ederim.

    sırasıyla; çankırı, çorum ve malatya cezaevlerinde yatan yazar bu vesile ile bizlere bu yörelerin insanlarını, onların olaylar ve olgular karşısında düşünme biçimlerini, gündelik hayatlarını, sosyal ilişkilerini, duygularını ve daha nice yönlerini yine onların ağzından aktarır. bunun benim için önemini şöyle ifade edeyim: bendeniz bir fanusta yetiştim. hemen dalga geçip, alay etmeye başlamayın. belirli bir grubun içinde büyüdüm ve hiç tanımadığım iç anadolu insanına dair ilk bilgileri bu romanlardan edindim. açıkça belirtmeliyim ki statükocu ve elitist iseniz, muhafazakar orta anadolu insanı hakkında çevrenizden edindiğiniz dışlayıcı görüşlerinize müthiş bir dayanak bulmuş gibi sevinirsiniz kemal tahir okuyunca. ama bence sakin olun ve hemen gaza gelmeyin. çünkü kemal tahir’in acımasızlığı yöre insanının çarpık sosyokültürel ilişkilerini acımasızca eleştirmez, siz kucağınızda bir bomba bulduğunuzu onun eserlerini tekrar okuyunca anlarsınız. çünkü onun eserlerinde bahsi gecen köylü, türk-kürt, alevi-sünni fark etmeksizin tüm anadolu köylüsüdür. sadece kendisi o yörede hapis hayatı yaşadığı için, örnek iç anadolu insanıdır. hele de rahmet yolları kesti romanını okursanız, çarpık sosyokültürel yapının sadece çorum’un sünni kesimine has olmadığını, alevi zümrenin de en az onlar kadar bu çarpıklıktan nasibini aldığını görürsünüz.

    yeri gelmişken, “rahmet yolları kesti” romanı kemal tahir ile yaşar kemal arasındaki önemli bir farkı da ortaya koyar. yaşar kemal, ince memed romanında çarpık düzene başkaldırı ve haksızlığa karşı direniş olarak gördüğü eşkıyalığa övgü dizer. kemal tahir ise bahsettiğim romanında eşkıyalığın aşağılık bir düzen olduğunu ve toplumun düzen karşısındaki çaresizliği kadar eşkıyalığında toplumu çaresiz kılan ve toplumun kendi çaresizliği karşısında ki ikiyüzlülüğünü ortaya seren bir habis ur olduğunu anlatır.

    peki, onun osmanlı’ya ve cumhuriyete bakışı eserlerinde nasıl tezahür etmiştir? öncelikle belirtelim ki kemal tahir samimi bir halk taraftarıdır. onların görüşlerine çok değer atfeder. haklı bulur veya bulmaz ama onların en haklı düşünceleri ile en haksız düşüncelerini de eserlerinde açıkça belirtmeden geçmez.

    gelelim kitaplardan örneklerle sorumuzu cevaplamaya. yorgun savaşçı romanında, cehennem topçu cemil ile teyzesinin bir konuşmasını halkın abdülhamit’e ve milli mücadeleyi başlatan ittihatçı subaylara bakışı için bir örnek olarak verebiliriz. teyze, abdülhamit’in darbe marifeti ile tahttan indirilmesinin yanlışlığını kutsallar ve din üzerinden ifade ederken; kemal tahir orada yukarıdan inmeci yaklaşımların ne denli sıkıntılı olduğunu anlatmaya çalışır. bu bakış açısı onun cumhuriyet rejimi ve inkılapları hususlarında ki görüşlerini de yansıtır. yol ayrımı ve kurt kanunu’nda, atatürk’ün rakı sofrasında şiir okuma ve kendiliğinden edebi vecizeler kurma çabaları ve daha başka hususlarla dalga geçerken de onun yaptığı isin büyüklüğünü inkardan kaçınır ama atatürk’ün putlaştırılmasının ise ne denli karşısında olduğunu belirtmeye çalışır.

    aslında daha yazılacak çok şey var ancak ben şimdilik burada bir virgül koyayım.
  2. kemal tahir'i sadece romancı olarak nitelendirmek çok zor. kemal tahir aynı zamanda tarihçi. bir ülkenin tarihini, romanlarını kronolojik bir sırayla yazarak, başka bir açıdan özellikle de sokaktaki adamın açısından yazmayı başarmış bir yazar.

    bir imparatorluktan cumhuriyete geçiş sırasında anadolu'nun düşünce ve itirazlarını da dile getirerek yazılmış serbest tarih yazımının en güzel örneklerini vermiş. tarihe olan bu bakışı bir kısım türk aydınının kendisine "tahiriler" demesine bile yol açmış.

    türk romanında yazılmış her satırdan önce kemal tahir'i okumakta fayda var diye düşünüyorum. kemal tahir'i okursan türkiye'yi anlamanın yarısına geliyorsun. diğer yarısı mı? onu yaşadıkça anlıyorsun.
  3. (bkz: kurt kanunu)
    (bkz: yol ayrımı)
    (bkz: yorgun savaşçı)
    (bkz: esir şehrin insanları)
    (bkz: devlet ana)
    (bkz: hür şehrin insanları)
    (bkz: esir şehir)
    (bkz: göl insanları)
    (bkz: esir şehrin mahpusu)
    (bkz: bozkırdaki çekirdek)
    (bkz: rahmet yolları kesti)
    (bkz: karılar koğuşu)
    (bkz: yedi çınar yaylası)
    13.03.1910'da istanbul'da doğdu. 21.04.1973 yılında öldü.
    kimine göre marksist, kimine göre sosyal demokrat, kimine göre milliyetçi, kimine göre faşist daha nice damgalar vuruldu ve hala vurulmakta üzerine. yazdıkları yüzünden, düşündükleri yüzünden çok ceza çekti, çok hapis yattı. ikinci abdulhamid'i gördü, nazım hikmet ran'ı gördü, atatürk'ü gördü, savaşı gördü, mücadeleyi de gördü.
    hepsinin yanı sıra çok iyi edebiyatçı ve düşünce adamıydı. kendisi gitti eserleri kaldı.
  4. devlet ana kitabi romanciliginin ozetidir. tarih bilgisi ile edebiyati sentezlemis guzel bir eser ortaya cikarmistir. bozkirdaki cekirdek ise bende ozel bir yeri olan eseridir. koy enstituleri kokenli bir okul mezunu olan eni o donemde cok etkilemisti.
  5. devlet ana adlı kitabıyla beni osmanlı ya aşık eden yazar. ilk aldığımda kitap çok kalın gözüktü. nasıl bitecek vs dertlendim. kitaba bir başladım ve başlangıçla bitiş arasındaki zamanı hatırlamıyorum. kendimi osmanlı döneminde yaşamış biri gibi hissettiren olağanüstü bir kitap da ve tabi daha niceleri.