-
youreads puanı (9.67)
-
her dinleyişimde beni benden alan, çocukluğumu, özümü, fukaralığımı tatlı tatlı yüzüme vuran harika bir ezgidir.
kenar mahallede bir pazar günü
buğulanır toprak yol ve damlar
sabah güneşinin ilk akıntılarında
göğü turuncu bir ağ kaplar.
konuşmalar, küfürler, çocuk çığlıkları
öper yüzünü yeni bir sabahın
çamaşırlar hışırdar avlularda
bayrakları gibi fukaralığın.
kahveye çıkar birer ikişer erkekler
yayılarak otururlar iskemlelerde
çay bardakları şıngırdar, radyo bağırır
bir haftanın yorgunluğu akar iliklerde.
ötelerde, portakal bahçelerinde
gün ışığı dans eder sabah yeliyle
arklardaki sular el çırpar
ürpertiden toprağı titretircesine.
bir çocuk çitleri usulca aşar
geçer uyuklayan bekçinin önünden
gömleğinin içinde bir damla kalır
uzayıp giden portakal denizinden.
tulumbada yüzünü yıkar bir işçi
daha uyanmayan karısına seslenerek
kalkar kadın, elinde eski bir havlu
geceki yorgunluğunu anlatır ezilerek.
bir kumru tüner dallarına o zaman
avludaki yaşlı dut ağacının
ona sevgiyle gülümser işçi
sonra sarar belini kadınının.