1. insanlar en çok başkaları tarafından aldatılmaktan korkar. ancak en tehlikeli yalanlar kendimize söylediğimiz ve kendi kendimize inandığımız yalanlardır.

    aslında yalanlar bireylerin bir parçasıdır. bireylerin hayatlarında yalanlar ve yanılsamalar kendilerini bildiklerinden beri hep vardır ve bazı durumlarda faydalı da olabilir.

    taaa çocukluktan itibaren başımıza gelen o an yüzleşemeyeceğimiz gerçekleri ya üstünü örter bilinçdışına gömeriz ya da olanın gerçekliğinden saptırarak daha kabul edilebilir bir forma büründürüp kendimizi aldatırız. bu o an travmayı atlatabilmek için gerekli ve faydalı olabilir. ancak hasar bırakır. hem yaşamımızı etkiler, hem de psikolojik rahatsızlıklara sebep olur. bu aldatma daha kabul edilebilir yaşlarda yeniden ortaya dökülüp asıl gerçeğiyle yüzleşilmedikçe ‘’ki psikoloji de bunu yapmaya çalışır’’ hep bir çıban olarak kalacaktır.

    yetişkinlikte ise ya çocukluk travmaları yüzünden ya da kişilik yapısı, benlik sorunları veya kolaycılık, üzülmekten kaçınma gibi nedenlerden dolayı kendimizi aldatırız...saklamak için bir örtüdür ve en çok da ikili ilişkilerde görülür, üstelik hemen hepsinde; çünkü ilişki, ancak iki kişinin de kendini aldatmasıyla sürdürülebilir olur.

    bir nevi mutluluk oyunu! ancak kendi kendini yalanlar ile aldatan birey ilişki için en büyük sorunlardan bir tanesidir. çünkü kendini mutsuz bir ilişkide mutlu olduğu yönünde ikna ederse sorunların gelişimini göremediği için çözüme de gidemez. karşısındaki insanın sıkıntılarını anlayamaz. sorunlar arttıkça o da kendini aldatan düşüncelerinin dozunu arttırır. böylece kendini aldatma daha da güçlenir ve daha da kemikleşir. ve en kötü kısmı ilişkiyi bitiremediği için aslında sahte bir yaşamla ömrünü geçirir.

    yaşamın her alanında kendini aldatma vardır. youreadsten örnek verecek olursak kanal engelleme, başlık engelleme bir yandan kişiye kendi özgür alanını belirleme seçeneği sunarken bir yandan da sitenin gerçek yüzünü görmekten kaçınmasını sağlar.

    sistemin; mutlu ollll! kendini üzmeeee! pozitif düşün! ye sev dua et! reçeteleri ve insanların en az ‘’iyi olarak nitelenen duygular’’ kadar hayatın içinde bulunan doğal olan ama acı verdikleri için kaçınılması gereken duygular olarak empoze etmesi yüzünden günümüzde kendimizi aldatmanın çığ gibi büyüdüğüne şahit oluyoruz. öyle olmasa insanlar facebook v.s.de kendini tatmin etmeyen sahte hayatı ve varoluşunu, ne kadar mutluyum! nidaları eşliğinde milletin gözüne sokmazlardı.

    aslında 5 duyumuz (hatta 7 olduğu da söyleniyor) varken ve bu duyularımızı kullanarak başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan bir yemeğin lezzetini anlayabiliyorken duyularımızı kullanılmaz hale getirip sırf popüler kültür dedi diye bir restorandaki tatsız yemekleri lezzetli bulmak da bir insanın kendine ve topluma yapabileceği en büyük kötülüktür.

    gerçekliklerle yüzleşilmeden yaşanan hayat sahtedir. sahte hayatlar insanı tatmin etmez. etse de zaten kendisinin hayatı değildir.