1. akıllara kerhane tatlısını getirir.

    a bele halka gibi, simit gibi. nefis ispanyol icadı churros'u andıran sıcacık çıtır hamuru ile içini kavuran şerbeti ile; ilk ısırıktan sonra bir anda kendini aşkından çöle düşmüş mecnun gibi hissedersin. sıcak sıcak ısırırsın. önce bi güzel emersin şerbeti ve bilirsin onun içinden çıkacak şerbetin dudaklarından süzülüp boynuna kadar her yerini yapış yapış yapacağını. kimse boynundaki kerhane tatlısı şerbetini dudağıyla silmez cadde ortasında. (hem de yozgat'ta, allah korusun yapmayın öyle şeyler. ayrıca yozgat'ta cadde ortasında tatlı yemeyin yanış anlaşılır he.) o filmlerde olur. o yüzden biraz öne eğersin başını ki şerbet hudutları aşıp değmesin olmadık yerlere. tabi bu halk tatlısından sonra yenen buz gibi karpuzun macerası da apayrı bir olay. o sonraya kalsın.

    ek: pezevenk'in biri başlığı başıma atıp kaçmış.
  2. hiç gözümün önünden gitmeyen, olur da "unutur bu" endişesiyle kulaklarıma da işlemiş o amca...
    keraneci ne olm? hayır, komikliği nedir? "karı satıyor ahhahahah!" komik mi olm bu?
    pezevenk diyemiyon tabi, yapıştır keraneciyi. desene pezevenk? pezevenk!

    halla halla ya.

    olqun amcalar engellesin.