1. onyedimde tanıdım. daha öncesinde aklım ermezdi belki ama yine de üç taş oynadığım dönemlerde de tanıyor olmak isterdim. 6-7 yaşlarındaki o fotoğraflar yan yana çok güzel duruyor.
    one
  2. annem. nasıl bir insan olduğunu on beş yaşlarındayken fark edebilmiştim. atarlı, çok bilmiş, arkadaşlarından, rock gruplarından ve basketbol yıldızlarından başka hiç kimseye kıymet vermeyen tam bir ergendim. annemin nasıl bir kişiliğe sahip olduğuna, dünyaya nasıl baktığına dair en ufak bir fikrim bile yoktu. anneydi işte, evin işlerini yapan, ilkokul mezunu, köyde doğmuş büyümüş sıradan bir kadındı. o yaşa kadar onunla oturup herhangi bir konuda fikir alıp verdiğimizi ya da dertleştiğimizi bile hatırlamıyorum. sadece seviyordum onu. o kadar. bir çocuk annesini nasıl severse öyle, ne kadar severse o kadar.

    ta ki bir gün şimdi kim olduğunu hatırlamadığım ama annemden daha genç bir uzak akraba, annemi düzenledikleri güne katılması için davet etmeye bize geldiği güne kadar. annemin ilk cevabı 'bizim bir araya gelmemiz için gün düzenlemeye gerek yok. siz ne zaman çağırırsanız gelirim, siz gelmek isterseniz de kapım her zaman açık buyrun gelin' oldu. biraz bocalayan kadın 'ama abla işte para da topluyoruz, herkesin eline toplu para geçiyor' diye olayın asıl amacını ifade edince annem ikinci golü kalecinin uzanamayacağı köşeye bıraktı: 'ben dostluk, akrabalık ilişkilerine para alışverişlerinin karışmasından hoşlanmıyorum. sırf para alışverişi için bir araya gelmek daha da kötü'.

    kadın biraz bozulmuş ve şaşkın bir şeklide gitti ama asıl şaşıran ben olmuştum. o an sözleri bana o kadar bilgece ve doğru gelmişti ki ondan sonra olabildiğince çok sohbet etmeye ve fikirlerini almaya çalıştım. gerçekten zeki ve duyarlı bir kadınla tanışmıştım ve bu kadın benim annemdi. çok büyük bir mutluluktu bu. televizyonda kadın programlarını değil, gece sabahlara kadar tartışma programlarını izliyordu mesela. artık arkadaşlarıma da annemin hazır cevaplılığından, esprilerinden ve yorumlarından bahsedip annemin ne kadar harika bir insan olduğunu anlatıp duruyordum. gençken dinlediği şarkıları, evlenmeden önce sevdiği adamı, hayallerini ve daha bir çok şeyi konuşup onu tanımaya çalıştım. tanıdıkça da hayranlığım arttı. onunla konuştukça ben de büyüyüp olgunlaştım.

    benim için dünyanın en harika insanıydı. tanışan herkesin de hayran olduğu tuhaf bir karizmaya ve zekaya sahip bir kadındı. keşke daha önce tanısaydım çünkü bu kadar erken kaybedeceğimi bilmiyordum. daha konuşacak, paylaşacak o kadar şey vardı ki. ölümüne çok üzülsem de aklıma her geldiğinde hissettiğim şey üzüntüden çok gurur denebilir. iyi ki benim annem olmuşsun güzel kadın, iyi ki tanımışım seni geç de olsa.
  3. henüz tanışılmayan insandır.
    porte