1. zen koanlarını anımsatan bir soru.

    zihnimde devrilen ancak sence karşılığı olmayan bir ağacın sesiyle, sokağında devrilen fakat duymadığım, bilmediğim, duyularımca karşılığı olmayan bir ağacın sesini kıyaslamak gerekirse, hangisi vardır ve hangisi gerçektir? pekâlâ bu iki gerçeklik, hangi düzlemde kesişir yahut hangi düzlemde ayrışır?

    işte bunlar hep matrix.
  2. kuantum fiziğine ve felsefesine göre çıkarmaz.. bilinçli bir gözlemcinin olmadığı yerde aslında hiç bir şey yoktur..
  3. boşluk değilse yani ortamda hava varsa neden ses çıkmasın? kimse yoksa duyulmaz ama o ses çıkar yani. kimse duymuyor diye olan bir şeyin varlığını inkar etmek niye?
  4. materyalist açıdan bakıldığında olay deney ve gözlem ile kanıtlanamıyor ve bu durumda içinde metafizik ögeler barındırıyor bu yüzden şahsımca olayın geçerliliği yok.

    demem o ki mesele ağaç değil sen hala anlamadın mı
  5. yetersiz detay nedeniyle sorunun iptali için yünanlı yurttaşlara ve youreads moderasyonuna resmi başvurumdur.
  6. (bkz: var olmak algılanmaktır)
    (bkz: #109732)
    varlığın nesneye değil de özneye bağlı olduğu bir durumda, kimsenin olmadığı bir yerde ağaç ses çıkarmaz hatta düşmez ve hatta var olamazdı. işte böyle bir durumda var olduğunu düşündüğünüz herşey; aileniz, eviniz, dinlediğiniz müzik, tattığınız yemek...herşey siz algıladığınız için var. siz algılamadıkça yoklar. evren beyninizden, sizden ibaret.
    böyle bir durumda çift kırılma deneyi ile ışığın doğasını çözmeye çalışan bilimadamlarını da siz var ettiniz aslında, onları algılama zahmetinde bulunarak.
    evreni keşfetmeye çalışan bilimadamlarını algılayarak onları var ettiniz. evren sizin algılarınızdan yani sizden ibaretse eğer aslında sizi keşfedebilsinler diye var ettiniz o insanları. bu sizi yaratıcı makamına koymaz mı?
    ama daha kaotik bir durum var. ya ağaç sizseniz? yani biri sizi algıladığı, düşündüğü için var olduysanız ve düşünmeyi/algılamayı bıraktığı zaman yok olursanız?
    puslu kıtalar atlası adlı kitapta benzer bir paragraf okuyabilirsiniz. sanırım anafikri şöyleydi; düşünüyorum öyleyse varım. düşünen bir adam düşünüyorum öyleyse o da var. bu adam beni düşünüyorsa var olan ben miyim yoksa beni düşünen o mu?
    konudan uzaklaşmadan (ki biraz uzaklaştım kabul ediyorum) bitirmek gerekirse üzerine düşünmesi zor ve korkutucu ama heyecanlı olan soru.
  7. çıkarır.

    her şeye insan odaklı bakılmaması gerekir. insanlar bir sesin varlığını onaylayınca o ses var olmuş olmuyor çünkü. ama önerme tam felsefe ve lafazanlık yapılacak türden. nihilizm, descartes'ın cini, yapısalcılık anlaşılan wittgenstein'a kadar yolu var önermenin.

    ayrıca bir ağaç düştü ve çevredeki insanlar sesini duydu. duymayan birine ağaç düşünce ses çıkardı dedi. bu, o anlatılan insan için ne kadar ikna edici olur? ağacın varlığını anlatılan insan ne kadar deneyimler? işin özü dil bize bazı simgeler ve varlıklar vaat eder ama gerçeğini veremez. varoluşu dille bir yere götüremeyiz. a priori sayıklamaları olur ancak.
    sezgi
  8. şimdiye kadar devrilen her ağaç ses çıkarmıştır, öylese ses çıkacaktır demek yanlış olacaktır çünkü eğer geçmişte devrilmiş tüm ağaçların devrilişine tanık olmuş ve gelecekte devrilecek tüm ağaçlara da tanık olacak sonsuz yaşam sahibi insan üstü bir varlık değilsek tümevarım mutlak kesinlik veren bir yöntem olamaz. başka bir açıdan devrilen bir ağacın ses çıkarmaması mantıksal zorunluluk içermez çünkü aksi tasavvur edilebilir.
    yani ne kadar mantığımıza ve tecrübelerimize oldukça ters olsa da bu soruya kocaman bir "evet!" diyemeyiz. zaten her felsefi soruda olduğu gibi cevap verme çabası da beyhude bir çaba olacaktır, asıl önemli olan sorgulama sürecidir.
  9. kimsenin olmadığını nasıl bileceğiz? bir de bu var tabii.
  10. birkaç gündür yazdığınız şeyler üzerinde düşünüyorum. arkadaş ortamında olur olmadık zamanlarda aklıma geliyor bazı cümleleriniz ve bir müddet ortamdan kopuyorum. kafam iki beden büyüdü. bir sayısalcı olarak ecel terleri döküyorum. kafamda birkaç sekme açıldı sanki. konu olarak kendi fikrim ise, kimsenin olmadığı yerde ağacın devrilmesine neden olan şeyin beni üzmesidir. bu kadar.