1. kendini sevmek.
    sonra her şey kolaylaşıyor zaten.
  2. sırf yalnız kalmamak adına sevmediğin, katlanamadığın, sana bir şeyler katabileceğine inanmadığın insanlarla arkadaş olmamak. çoğu zaman "iyi birisi" olarak nitelendirdiğimiz insanlara "arkadaşım" diyoruz, sonra o insanların o kadar da "iyi" birisi olmadığını fark ettiğimizde kafamızın içerisinde kırılmakta olan cam sesleri ile baş başa kalıyoruz, hayal kırıklığına uğruyoruz. oysa "iyi olmak" bir insanla arkadaş olabilmek, bir şeyler paylaşabilmek için yeterli bir sebep değil, olmamalı da -bence tabii-.
  3. bilim ile uğraşmak. ama öyle ezberci sistemlerdeki gibi "bilimsel bilgiyi harfi harfine ezberlemek" değil. bildiğimiz bilim yapmak. hipotezler üretip onları çürütmek yahut doğrulamak. sevdiği şeyleri öğrenmek. kültürlenmek.
  4. bir gün bir şekilde her insanın ufku açılır. kah sistem çoktan posasını çıkarmışken (yaşlanınca) kah daha erken, kah son nefesi verirken. ama illa bir yerde açılacak bu ufuk.

    insanın kendine yapacağı en iyi şey bana göre, ufku açıldığı anda dımdızlak ortada kalmamak için biriktirmektir. kitap okuma alışkanlığı edinmek, birkaç enstrüman çalmayı öğrenmek, birkaç dil öğrenmek, sinema, müzik kültürü edinmek, felsefe temeli atmak, yazma-çizme yeteneğini geliştirmek ve bir miktar para+holosko edinmek.

    ortalık ufku açıldığı halde donanımsız olması nedeniyle gevezelik eden insanlarla dolu. o gün geldiğinde nefessiz kalmamak için, çalışıyorum-okuyorum zamanım yok bahanelerini bir kenara bırakıp, biriktirmek gerek bu yetkinlikleri.
    abi
  5. "insanın her gün yaptığı en iyi şey intihar etmemeye karar vermektir." albert camus
  6. kendine yetmek. her an güçlü hissetmese bile kendine yetebilecek potansiyelde olduğunu unutmamak.

    eğer bu hayati bilgi unutulur yahut doğruluğuna ikna olunmazsa, yalnızlık korkusu başlar. yalnızlık korkusu başlarsa yanlış seçimler yapılmaya başlanır bu defa; çünkü en kötü seçimin bile yalnızlıktan iyi olduğu illüzyonu istila eder bünyeyi. kişi hak ettiğinden çok daha azıyla çıktığı yolda, çok daha fazlası için mücadele verir. gitgide tükenir. tükendiğini görmek ya da kabullenmek istemez; kendisine acı çektiren, kendisini bomboş bırakan ve tüketen insanlara veya durumlara yalnızlık korkusuyla daha sıkı sarılır. daha sıkı sarıldıkça, aslında kendisine yetebilecek bir birey olduğunu daha fazla unutur. daha fazla unuttukça daha sıkı sarılır... kısır döngü.

    işin kötü tarafı bu insanlar sadece kendilerine kötülük ya da haksızlık yapmıyor. kendi acizliklerini, çaresizliklerini, mutsuzluklarını doğmuş ya da doğacak olan çocuklarına, çocuklarının çocuklarına miras bırakıyorlar. ana rahmine düştükleri andan son nefeslerine dek bu güçsüzlüğün ve korkuların bedelini ödemeye ortak ediliyorlar bilinçsizce. daha korkak, daha özgüvensiz, daha cılız nesiller yetişiyor. ruhsal gelişimlerini tamamlayamadan hayata atılıyor insanlar. domino taşları gibi yıkılıyor ve birilerini yıkıyoruz.

    ben kendisine yetemeyeceğini, ayaklarının üstünde dimdik duramayacağını, birilerinin sahiplenmesi ve sevgisi olmadan çürüyüp gideceğini sanan insanların çocuğuyum, torunuyum. yeri geldi ben de onlar gibi oldum. yine de onlar kadar gözden çıkarmamışım kendimi ki, onlardan daha farkındaymıșım gücümün ki; bedelleri biraz ağır da olsa dönmem gereken yollardan döndüm ve girmekten korktuğum yollara girdim. yalnızlıktan korktum, sıkıldım, ağladım, dramatize ettim, bunalım moduna girdim, gerçekten bunalıma girdim ama içimdeki bir şey "sen kendine yetebilirsin, koşullar ne olursa olsun devam edebiliyorsun" diyebiliyordu bana. üstelik sesini de duyurabiliyordu. daha net, daha doğru zamanlarda duyabilseydim çok daha hasarsız çıkabilirdim bazı durumlardan. ama şu da var ki, o cılız ses sayesinde şimdiki durumumdan çok daha kötü ve çaresiz bir durumda değilim ve yine onun sayesinde kendime son vermedim. devam ediyorum şu an, daha sakinim. hak eden ya da etmeyen tüm insanlara göstermeye çabaladığım merhametin yarısını kendime gösterdiğimde; insanlarda gördüğüm ama onların kendilerinde göremediği potansiyeli ortaya çıkarmak için yırtındığımın yarısı kadar kendi gücümü kullanmak üzere kolları sıvadığımda iyileştim ben.

    arkadaşlar ayık olun. sizden öncekilere yapılacak pek bir şey yok. hizmet edebilecekleri en büyük amaç, sizin tüm bunları görüp de kendinize çeki düzen vermeniz. kendinizi küçümsediğinizde, yetersiz hissettiğinizde; ayakta durabilmeniz için illa bir ana babaya, eşe dosta, çoluk çocuğa sarılmaya çalıştığınızda; size ait olması gereken kimliğin içini etrafınızdaki insanlar doldurur. kimliğinizin damarlarını kendiniz dışındaki insanlara bağlamayın. her ne kadar severseniz sevin, değer verirseniz verin. kendinize -ve uzun vadede sevdiklerinize- yapabileceğiniz en büyük iyilik, hayatınızın merkezinde kendinizi, kendi akıl-ruh-beden sağlığınızı tutmak. önce kendinizi ayakta tutun ki bir başkasını düştüğü yerden kaldırabilin.

    insanlar gelir ve gider, hiçbir şey daimi değil. ve ne zaman değişeceğini bilmediğiniz durumlar için; ne kadar kalacağını ve ne zaman gideceğini bilmediğiniz insanlar için kendi iç huzurunuzu ve sağlığınızı riske etmeyin. belirli bir yaştan ve duygusal-zihinsel olgunluktan sonra insanın kendi kendine ayakta kalamayacağı hiçbir durum yok. yeri geldiğinde "hayır" demekten korkmayın. kendinizi korumak ve kendi adınıza doğru olanı yapmak için insanların size sunduğu sözde konforlu alanlardan çıkmaktan çekinmeyin. seviyesi fark etmeksizin, hak ettiğinizin altında olan hiçbir koşulla yetinmeyin. aza kanaat etmeniz gereken durumları bilin. daha fazlasına veya farklısına duyduğunuz ihtiyacı önemsiz gibi ya da bencilce lüksler gibi görmeyin. o ihtiyaçta hissetmeniz sebepsiz değil: demek ki yanlış yerdesiniz, kendinizi gözden çıkarmışsınız. düzeltmek için işaretleri okuyun. kimseye olamıyorsanız bile kendinize dürüst olun. kendiniz için doğru olanı yapın. bu, yalnız kalmanız anlamına gelse de. inanın hayat daha kolay, daha tatmin edici ve daha huzurlu oluveriyor çevrenizde devasa bir kaos varken bile.
  7. kimseye sırrını söylememek. kimseye!
  8. müzik arkadaş müzik dinlemek. gecenin karanlığında hissederek, anlayarak, yaşayarak müzik dinlemek...
    zepur
  9. baskalarinin dediklerini onemsememek
    ne olursa olsun pozitif dusunmek
  10. kendi hatalarına, kendine, kusurlarına şefkatle yaklaşmak sonra da kendin olmak dümdüz, içinden geldiği gibi