• youreads puanı (9.67)


  1. şiir hakkında pek bir bilgim yok maalesef.ben daha sayfalara sığdıramazken duyguları insanlar tek satıra sığdırıyor.tam bir usta işi.
    daha sonra orhan veli'yi keşfettim ondan hemen sonraysa müşfik kenter.
    o kadar beğendimki, beğendikçe dinledim, dinledikçede korktum açıkcası.
    daha 40 fırın ekmek yemek gerekiyor.
  2. i

    hiçbir şeyden çekmedi dünyada
    nasırdan çektiği kadar;
    hatta çirkin yaratıldığından bile
    o kadar müteessir değildi;
    kundurası vurmadığı zamanlarda
    anmazdı ama allahın adını,
    günahkar da sayılmazdı.
    yazık oldu süleyman efendi'ye

    ii

    mesele falan değildi öyle,
    to be or not to be kendisi için;
    bir akşam uyudu;
    uyanmayıverdi.
    aldılar, götürdüler.
    yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
    duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
    haklarını helâl ederler elbet.
    alacağına gelince...
    alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

    iii

    tüfeğini depoya koydular,
    esvabını başkasına verdiler.
    artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
    ne matarasında dudaklarının izi;
    öyle bir rüzigar ki,
    kendi gitti,
    ismi bile kalmadı yadigâr.
    yalnız şu beyit kaldı,
    kahve ocağında, el yazısiyle:
    "ölüm allahın emri,
    ayrılık olmasaydı."
  3. bir ecza deposu tarafından nasır ilaç kutularında kullanılmak istenmişse de batılı şiirler arasında yer alacağını bilen şair kabul etmemiş. (bu hikayeyi nerede okuduğumu anımsamadığım için ilgililerden özür dilerim.)
  4. kitabe-i seng-i mezar. birincisi 1938, ikincisi 1940, üçüncüsü 1941 senesinde insan dergisinde yayınlanmış şiir. ama ne şiir! tam bir ikonoklast (putkırıcı) sanat örneği. kendi estetik kaygılarını eskiyi estetik biçimde yıkarken ortaya koyan bir şiir. 1938'in o nisan'ında dergiyi açıp okuyan ağır topların başlığı bitirip ilk dizeye başladıklarında yüzlerinde oluşan ifadeyi görmek isterdim. nitekim yeni şair'e mizah dergilerinde yapılan muamele için said coşar'ın turkish studies'de yayınlanan karikatüristlerin 'garip' tepkisi makalesine bakabilirler.

    mersiyelerdeki önemli kişiliklerin yerini süleyman efendi, kahramanlıkların yerini bir nasır, dini yönlerin varoluş kaygı(sızlığı) ile ikame eden yeni bir içerik estetiğinin yanı sıra fecr-i âti'den beri iyice ağırlaşan dilin yerine sade, duru, akıcı bir üslup estetiğinin de benimsendiği görülüyor.
    nitekim sait faik'e dediği gibi bu şiir ilaç kutularında değil, antolojilerde yer almak üzere yazılmıştır.

    not: efendi, osmanlı kent hayatında paşa ve bey'den sonra gelen unvandır. gayr-i müslimler bey veya paşa zaten olamaz. bir şehirli müslüman içinse sıradanlığın ifadesidir. daha doğru bir ifadeyle şiire konu olabilecek biri değildir, efendi unvanlı bir zat.