1. e-kitap okuyucunun en büyük düşmanı. okumanın romantik boyutunu simgeliyor. bir de kitap kokusunun kitap sayfaları arasında üreyen mantarlardan kaynaklandığı gibi bir duyum var. eski kitapların daha çok kokması da biraz destekliyor bence.
    abi
  2. bildiğin kağıt kokusu. aşırı abartılması bizim milletin romantizm tutkusuyla açıklanabilir.
  3. e-kitap tartışmaları sonrası "kitabın bir kere kokusu olacak olmadan nasıl okunur o yeaa" bu şekilde diyaloglara sıkça rastlarız. tinerci mantığı ile kitap okuyan arkadaşlar kitabın içeriğiyle mi ilgileniyor kokusuyla mı ilgileniyor belli değil. bu sefer bir cihaz kitap kokusunu da halletse "sayfalara dokunacaksın, haz alaacksın her bir sayfa çevirisinde" şekilde bir açıklama yapacaktır.

    tanım: içeriğiyle ilgilenmeyip, şekliyle ilgilenenlerin bağımlısıymış gibi sürekli bahsettikleri koku.

    edit: biraz faşistçe olmuş ama ben de basılı kitapları okuyan biriyim. sadece insanların bu konuda ısrarını anlamıyorum.
  4. e-kitap ile ilgili girilen tartışmalarda e-kitaba karşı olan insanların "kitabı koklayacan abi, hissedeceksin, elleyeceksin şöyle yapraklarını falan felan..." gibi önermelerinden, fetişlik bayrağına sarılıp birinciliğe koşandır.
    hubot
  5. eski saman kağıda basılı kitaplarda vardır ekseriyetle, yeni beyaz kağıt baskıda yok bu koku.
    mis gibi bir kokudur, ciğerlerine dolana kadar içine çekince tüm kitabı okumuşçasına kutlanır insan.
  6. fazla abartmanın anlamı yoktur nihayetinde kağıttır. kitapçıların kokusu yoktur mesela. üniversite yanındaki bir fotokopicinin kitapçıdan daha fazla kokusu vardır. (bkz: sıcak kağıt kokusu)

    ama eski kitap kokusu dersek onun için konuşur savaşırım. tamam o da temelde toz kokusu. ama bir yaşanmışlık katıyor az da olsa. veya insan düşünüyor sahaftan aldığı bir kitabı okumaya-kokusunu almaya başladığında; bu kitabı kimbilir kaç kişi okudu diye... o kokudan değil o duygudan bahsediyorum aslında anlatabildim mi...

    babanın gençliğinden kalmış kitapları anne kanepenin altında saklarsa yıllar boyu, onun kokusu da başka olur. hafif naftalinle karışmış, küfü de andıran toz kokusu...

    benim için bir de enkazdan kendim çıkardığım çocukluk kitabım vardır ki bunca yıl sonra bile depremin enkazın pisliğin o ağır kokusu vardır üzerinde. sayfaları çevirdikçe de kolonların içine karıştırılmış deniz kumunun tanecikleri düşer hala.
  7. yeni kitap kokusu ve eski kitap kokusu olarak ikiye ayrılır dediğim koku.

    sahaf dükkanlarına girdiğinizde burnunuza gelen o eşsiz koku. o solmuş, sararmış, yıllanmış kitap sayfalarını hızlıca çevirince alının hafif tozlu mistik kokudan bahsediyorum. bunun tadını alan bırakamaz bir daha. eski kitap peşinde koşar.
    hele de o eski kitapta altı çizili cümleler, kenara yazılmış küçük notlar, kitabın yıllar içinde kimin ellerine değdiği kimlerin okuduğu düşünceleri acaba neler düşünüyordu diye onun hatta onların hayatına dair bir şeyler arar durursunuz.

    yeni kitap kokusu ticaret kokar, eskisi ise edebiyat..