• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.50)
kolera günlerinde aşk - gabriel garcia marquez
kolera günlerinde aşk", bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. "marquez"in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan.


  1. on dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. roman boyunca, aşk acılarının lirik rüzgarlarının esintileri arasında, marquez'in, insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini.
  2. hayatımda aşık olmanın ne demek olduğunu ilk defa objektif bir yorumla okuduğum roman. florentino ariza isimli kahramanımızın hayatı o konuda çok özenli şekilde gözlenmiştir. sahte şeylerin çok fazla olduğu şu dönemde insan böyle bir şey okurken ister istemez yüzündeki masum gülümsemeyi silemiyor.
    sezar
  3. !---- spoiler ----!

    usta yazar marquez’in, nobel edebiyat ödülünü aldıktan sonra yazdığı eserlerinden birisidir bu roman. fermina daza ile florontino ariza’nın aşkları etrafında gelişen roman yaklaşık 55 yıllık bir dönemi anlatır. yazar romanı hikayenin 51. yılından başlatır. yazar bir başka kitabı olan kırmızı pazartesi’nde uyguladığı taktiğin bir benzerini uygular aslında. hikayenin ilk 50 yılının sonucunu vererek başlar kitabına. buradan en başa dönerek anlatmaya devam eder hikayesini.

    masum ve umutsuz bir aşık olan florontino ariza’nın amansız ve inatçı bekleyişi –aşığının kocasının ölmesini beklemektedir, böylelikle sıranın kendisine geleceğini düşünür- esnasında geçirdiği olağanüstü değişimle tam bir tek gecelik ilişki canavarına dönüşmesi; saygı değer ve dominant bir karakter olan kocası dr. juvenal urbino’ya asla tam olarak aşık olamadığı halde her açıdan imrenilecek bir hayat süren fermina daza’nın çok büyük kısmı aynı şehirde, birbirlerine hem yakın hem de oldukça uzak yaşamları dolu dolu anlatılır eserde.

    fermina daza, florontino ariza’nın ilk ve gerçek aşkıdır. mahcup aşık floro bir şekilde bu güzel kadında aşkına karşılık bulur ama aşığının babası bu olaya el koyar ve kızını şehirden uzaklaştırır. kızın şehre dönüşünde bir tesadüf eseri karşılaştığı şehrin ünlü ve zengin doktoru juvenal urbino, fermina’ya aşık olur ve evlenmeye kızı ikna eder. dr. juvenal urbino’nun basit bir ev kazasında 81 yaşında ölümüne dek mükemmel sayılabilecek bir evlilikleri olur. avrupa seyahatleri, davetler, toplantılar çift şehrin en sosyetik ve aranılan kişileri haline gelirler. gel gör ki fermina daza eşinin ölümüyle adeta yıkılsa da asla ona tam olarak aşık olamamıştır.

    romanın başlangıcı tam da doktorun ölümü ile olur. bir zamanların ezik ve inatçı aşığı artık 76’sına basmış olan şimdilerin hızlı çapkını don floro –artık zengin olmuştur- budalalara has bir özgüvenle zamanının geldiğini düşünerek cenaze akşamı fermina daza’nın karşısına dikilir. fermina daza kendisini evinden kovar. don floro budala olabilir ama onu o yapan en önemli özellikleri güçlükler karşısında gösterebildiği metaneti, azmi ve inatçılığıdır. fermina daza’ya tekrar 50 yıl önceki gibi mektuplar yazmaya başlar. ancak gençliğinde yazdıklarının aksine ergen aşk mektupları olmaktan çok daha fazlasıdır bunlar. belli bir yaştan sonra eşini kaybeden insaların içine düştüğü buhranla boğuşmakta güçlük çeken fermina daza’da bu mektuplar beklenmedik –kim bilir belki de beklenmesi gereken- bir etki uyandırır. hayatına aşktan çok daha öte bir dostluk yeni bir başlık açabileceği fikrini uyandırır bu mektuplar onda. don floro, en sonunda yarım asrı aşkın bir süre gecikmeli de olsa istediği kalbe girmeyi başarır.

    ilginç güney amerika doğası, marquez’in eserlerine özgü beklenmedik tipte karakterler, beklenmedik olaylar, mutlu mu mutsuz mu olduğu pek de anlaşılamayan –don floro’ya bakarsanız oldukça mutlu bir diyecektir size- bir aşk hikayesi, sömürgeci ingilizler, sosyal değişimler, geri kalmış ülkelere özgü doğa katliamları, koleranın toplumda oluşturduğu korku ve dehşet ve en önemlisi her zamanki her şeye kayıtsız marquez anlatımıyla okunmayı kesinlikle hak eden bir başyapıt ortaya çıkarmıştır üstad.

    !---- spoiler ----!