1. mutlu olanın çok mutlu olabileceği, mutsuz olanınsa hiç zorlamaması gereken eylem.

    hayır kimi insan gerçekten kurumsal hayat için doğmuş oluyor. kimisini gerçekten mutlu eden şey takım elbisesini/döpiyesini giyip jilet gibi gezmek; jilet gibi gezen diğer insanlarla çevrili yaşamak; lüks otellerde eğitimler almak; öğle aralarında güzel restoranlarda ızgara somon yiyip roze şarap içmek; şehrin en lüks restoranlarında şirket eventlerine katılmak; kendini çalıştığı şirketin bir parçası olarak tanımlamak.

    ben kurumsal hayat için doğmamışım.

    çok kurumsal bir şirkette bir yıl çalıştım. hiç bir zaman döpiyes giymedim ama yine de işe giydiğim kıyafetlerden hep nefret ettim. ben yaptığım işi iyi yaptıktan sonra şirkete pijamayla gelmemin kime ne zararı olduğunu hiç bir zaman anlayamadım. iş arkadaşlarımı (tabi ki de bazı istisnalar hariç) hiç sevemedim. çoğu bana yapmacık, mükemmel olduğunu iddia ettikleri zavallı hayatlarını sürekli pazarlamaya çalışan acınası insanlar gibi geldi. zaten iş hayatı dediğin şeyin büyük bir kısmının "gibi yapmak" olduğunu düşünüyorum. bu insanlar da öyle yapıyorlardı işte, hem de hayatlarının her anında. lüks otellerde aldığımız her boş eğitimde, şirketçe gittiğimiz her lüks restoranda, ne kadar büyük paraların ne kadar gereksiz yerlere harcandığını bilmenin huzursuzluğunu yaşadım. bundan huzursuz olan insan sayısının ne kadar az olduğunu görünce daha da çok huzursuz oldum. kendimi şirketin bir parçası olarak görmeye gelecek olursak, bir noktadan sonra her gün şirkete "allah'ım inşallah bugün şirket batar" dilekleriyle gitmeye başladığımı fark ettim.

    işte o an kurumsal bir şirkette asla mutlu olamayacağımı anladım, ve "sikerler” dedim. sonra beni bir kuş gibi hafifleten eylemi yaptım: istifamı verdim.

    şimdi, hep yapmak istediğim ama herkesin çalışmak istediği kurumsal şirkete, tabiri caizse kapağı atmış olduğum için yapmaya bir türlü cesaret edemediğim şeyi yapıyorum. eski maaşımın 1/3’ünü alıyorum, eski çalıştığımın 3 katı kadar (ama isteyerek) çalışıyorum, öğle yemeklerinde somon ızgara ve roze şarap değil mercimek çorbası yiyorum, işe neredeyse pijamayla geliyorum, iyi insanlarla çalışıyorum, sevdiğim işi yapıyorum, ve o kadar mutluyum ki anlatamam.

    mutlu olmadığınız işte ömrünüzün bir dakikasını bile harcamayın. sevdiğiniz şeyi yapmanın beraberinde gelecek zorluklardan korkmayın. sevdiğiniz şeyi yaptığınız sürece isterse geri kalan her şey zor olsun. samanlık seyran oluyor.