• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.71)
la la land - damien chazelle
caz piyanisti sebastian (ryan gosling) ile oyuncu mia (emma stone) arasındaki romantik ilişkiyi anlatan müzikal.


  1. izlemek için sanırım aralık 2016'ya kadar beklemek gerekecek, o zamana kadar lalalalaa^:ıslık çalabilen adamlar^
    mesut
  2. damien chazelle filmi çekerken / çekmeden önce yaşadığı ikilemi ya da alabileceği olası eleştirileri filmde mia'nın yazdığı oyun üzerinden özetlemiş aslında:
    - fazla mı nostaljik? insanlar klişe bulmazlar mı?
    - siktir et onları!

    daha başlangıcında arabaların üzerine çıktıkları anda klişelerin içine gömüleceğinizin ipucunu korkmadan verirken bir ara öyle bir tokat atacağım ki kendinize gelecek ve dünyaya döndüğünüzde emniyet kemerlerinizi tekrar takacaksınız diyor. zaten öyle de oluyor... arabaların üzerine çıkıp dans etmeye falan kalksak...maazallah...

    film iki parça gibi. müziklerle iç içe geçmiş bir masal sol tarafta, kalbe yakın. masalın içimizi burkması kısmen caz biraz da renklerden ama aslında hep karşılaştığımız "ne kadar incesin", "ne kadar düşüncelisin", "yeteneklisin, yaparsın, edersin" sözlerinin içinin boşluğunu, samimiyetsiz destek -miş gibilerin aslında yokluğunu hissettirmesinden.

    diğer tarafta ise müziğin sustuğu anlarda modern dünya ve toplumsal gerçekler var...o büyük hayaller vazgeçmeyip yola çıkarsanız sizi tek kişilik bir yolculuğa sürükler... ve yol ayrımlarında birinden birini seçersiniz. bütün iş bir zamanlar hayalinizi paylaştığınızla kavşakta ayrılacağınız vakit geldiğinde samimi, içten, gerçek bir reveransla olay mahallini terk edebilmekte. işte o yüzden sanırım, city of stars dillere pelesenk olacak ama filmin asıl müziği bence the fools WHO dream

    uzatırsam youreads itiraf başlığına taşınabilir, kısaca
    "Here's to the ones who dream
    Foolish as they may seem
    Here's to the hearts that ache
    Here's to the mess we make
    ***
    She said she'd do it again"
    mesut
  3. "siz muhtemelen bu hikayeyi biliyorsunuz ama bir kez de bu haliyle izleyin" diyor sanki film. bu renklerle, bu müziklerle, bu gerçeküstü atmosferde.

    ilk yarısı tam da vadettiği gibi rengarenk. sarılar, morlar, yeşiller, mia'nın giydiği rengarenk şahane kostümler... seyrederken sırf renklerin varlığı bile keyif veriyor. caz müzik, danslar, john legend... seyir zevkiniz zirvede. ama ne oluyorsa filmin ortalarına doğru oluyor. film aniden tekliyor ve yavaşlıyor, sanki bir gerçek hayata dönüş gibi. diyaloglar uzuyor, sıkıcılaşıyor, tekrara bile düşülüyor. bir ara müzik bile duyulmaz oluyor, renkler soluyor sanki. sonra boom! absürt bir klişe ile film sonlanıyor.

    filmin ani düşüşü ve "kararışı" belli ki kasıtlı bir tercih. belki de olması gereken çünkü peri masalı sonsuza dek süremez. fakat gene de bu "gerçek" ikinci yarı seyircinin sinemada o kadar aşina olduğu bir gerçeklik ki filmi de ister istemez aşağı çekiyor, filme 1 2 puan kaybettiriyor işte.

    potansiyelinin biraz altında kalmış olsa da izlemeye değer. trailer