• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.67)
latin amerika'nın kesik damarları - eduardo galeano
beş yüz yıldır topraklarındaki zenginlikler nedeniyle kesintisiz bir yağma ve saldırıya maruz kalan latin amerika'nın hikâyesi; bütün insanlığın güç ve iktidar ilişkilerinin, emperyalist politikaların, savaşların altındaki nedenlerin, baskı karşısında mayalanan öfkenin, isyanın ve acının özetidir.

altın, inci, kalay, gümüş gibi madenlerin; kakao, şeker kamışı, muz, pamuk gibi tarım ürünlerinin fışkırdığı bereketli topraklar, halkların yoksulluğunu doğurmuş, her daim başka kıtaların ihtiyaçlarını karşılamak üzere kimi zaman işgal, çoğu zaman da kukla yönetimler aracılığıyla talan edilmiştir. üstelik saldırganlar hiçbir zaman niyetlerini gizleme ihtiyacı da duymamıştır. meksika'nın fethi sırasında hernán cortés'in yardımcılığını yapan bernal diaz del castillo şu sözlerle bunu açıkça ifade eder: "tanrı'ya ve hükümdarımıza hizmet için geldik biz buraya. fakat aynı zamanda, buradaki zenginlikler için de geldik." köle taşıyan gemiler belki artık okyanusu geçmiyor ama köle tüccarları çalışma bakanlığı aracılığıyla işlerini sürdürmeye devam ediyorlar.

yağma ve talanın olduğu yerde elbette direniş de var; latin amerika tarihi aynı zamanda tupac amaru'dan hidalgo ve morelos'a, simón bolivar'dan josé artigas'a, zapata'dan castro ve che guevara'ya kadar bugünümüze de ilham veren birçok ismin öncülüğünde gelişmiş bir ayaklanmalar tarihidir. eduardo galeano bu hırs, talan, yağma, kan, gözyaşı ve direnişle harmanlanmış yüzyılların dökümünü her zamanki sade ama çarpıcı diliyle kayıt altına alırken, belleklere kazınması gereken bir gerçekliğin altını kalınca çiziyor, bugünü anlamanın ipuçlarını incelikle satırlara döküyor, sömürüye karşı öfke kadar umudu da büyütüyor…


  1. latin amerika üzerindeki acımasız emperyalist politikaları okurken bunların hala geçmişte kalmadığını ve tüm dünya üzerinde farklı formlarda devam ettiğini görüyoruz
  2. yanımda taşıdığım eserlerden biridir. nerede bir kurumsalcı ile karşılaşsam çıkarıp kafasına kafasına vururum.
    mutlu
  3. bu kitabı kelime kelime, harf harf, satır satır okumak, birden bitirmemek, müfredata koymak, bitirince her sene tekrar okumak, ezberlemek, anlatmak elzemdir.

    kitabın ilk sayfasında ki alıntı bile kan dolaşımımı hızlandırdı;

    "aptallığa oldukça yakın bir suskunluk içindeydik. -koruyucu cunta'nın başkaldırı bildirisi. la paz, 16 temmuz 1809 "

    içinde öyle gerçeklikler barındırıyor ki, güney amerikanın keşfedildiğinden beri yaşadığı onca acı, afrikaya kadar yayılan bir kötülük ağı, latin amerikanın taşıdığı muheteşem zenginliğin kendisine fakirlik ve kötülük olarak dönmesi. bugün abd, ingiltere, hollanda gibi gelişmiş dediğimiz ülkelerin arkalarında bıraktıkları milyonlarca ölüden oluşan bir infaz, doğaya verdikleri geri dönülmez zararlar. tabi suç sadece bunlarda değil, brezilya, uruguay, haiti, peru gibi ülkelerin şerefsiz kodamanları da en az onlar kadar suçludur bu duruma.

    velhasıl, eduardo galeano öyle bir amerika resmediyor ki insan ister istemez kendi ülkesi ile de karıştırıyor. sistematik olarak aynı şeylerin yaşandığını, vay anasını nidaları ile okuyorsunuz. ürettiği şeyin ne olduğunu bile bilmeyen bir halka karşı yapılanlar için okuduğunuz her an da lanet ediyorsunuz.

    bazen okurken empati yapıyorum, bir latin amerikalı olsam ve turist görsem memleketimde daş yok mu daş derdim heralde, tabi bu kitabı da okumuş olmak şartıyla. marquez'in o büyülü gerçekçi romanlarında bile bir açlık sefalet sezilir ama usta onu öyle işler ki insan ah der keşke oralarda olabilsem. ama bu kitabı okuduktan sonra insan bir durup düşünüyor, ne yüzle?