• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.55)
le tout nouveau testament - jaco van dormael
tanri aslinda brüksel'de yasiyor, hem de oldukca müstehzi bir insan seklinde. ama oldukca inatci ve dogrucu bir kizi da var ve kizi yüzünden tüm güclerini kaybeden tanriyi cok zor zamanlar bekliyor.


  1. film, betimlemeleriyle ağızda hafif bir kitap tadı bırakıyor. bundan güzeli, hiç ölmeyecek gibi yaşadığımızı bize hatırlatan bir filmde bu denli hayat dolu müziklerin kullanılması.
    romeau- la rappel des oiseaux
    purcell- o solitude
    schubert- the death and the maiden
    cherles trenet- la mer
    hendel, dalida.. ve daha pek çok dinlemeye doyamayacağınız şarkılar
  2. kafadan söylemeliyim ki; fularını takmış sanatsal film eleştirisi bekleyen arkadaşlar boşuna beklemesin, diğer entrilere doğru devam etsin. sonradan ''vay efendim ben duymadım, görmedim'' ya da ''bana öyle bir bilgi gelmedi'' demeyin.

    unutmadan, ağır spolier içerir. küfretmeyin sonra.

    senarist/yönetmen abimiz jaco van dormael, mr. nobody filmi ile daha önce zihnimizi açmış, ufkumuza ufuk katmıştı. bu film ile de ''dur bu sefer az güldüreyim bu garibanları deyip'' bir sanat eseri yaratmış. filmin aldığı ödüllerde bunun bir ispatı olsa gerek.

    filmin özeti zaten bir kaç yüz kez yazılmış, adettendir bizde bahsedelim.
    filmde tanrı insan görüntüsünde brüksel'de kızı ea ve eşi ile birlikte yaşamaktadır. tanrı odasındaki bilgisayarda insanların hayatlarını kontrol etmektedir. ea babasına kızdığı bir gün ''yeter leeyn dur azıcıkta bende oynayayım der bu bilgisayarla'' ve odanın anahtarını çalıp insanların ölecekleri günleri sms ile herkese bildirir. akabinde babadan dayak yiyen kızcağız evden kaçar. amaç 6 havari bulup yeni ahiti yazmaktır. tabi çaktırmadan, inceden bir sistem eleştirisi de yok değil filmde.

    çok iyi bölümler var, mesela tanrının evrensel ıstırap kanunları adı altında ‘’murphy yasalarını’’ yazdığı kısım, ea'nın herkese öleceği tarihi sms ile gönderdiği sahne, tanrının sağlam dayak yediği yer gibi...

    aslında çok şey yazılabilir bu film ile ilgili. benim için en akılda kalıcı sahnesi, herkesin öleceği günü öğrendiğinde yapılan bir röportajda elemanın tekine sorulan''bu sizi nasıl etkileyecek'' sorusuna verilen ''bu hiç bir şeyi değiştirmeyecek'' cevabında ki kabullenmiş çaresizlik, derin üzüntü ve adı konmamış duyguların karmaşasıydı.

    filmin sonunda dünyayı kadınlar güzelleştirecek mesajı da yerinde ve güzeldi.
  3. çok tatlı bir film kesinlikle. din eleştirisi ile birlikte küçük kahramanımız/mesihimiz ve onun altı havarisi hayat hakkında ekstrem sayılabilinecek noktalardan bizlere dersler veriyor.
  4. jaco von dormael'in "mr. nobody" filmiyle bende hatırı sayılır bir yeri vardır. kendisinden tam altı yıl ayrı kaldıktan sonra çölde kutup ayısı etkisi yaratan yeni filmi bana yine aynı eşşiz lezzeti verdi. tadı damağımda kaldı açıkçası tekrar tekrar seyredilesi...
  5. içinde doğa sevgisi, hayvan sevgisi, çocuk sevgisi ve insan sevgisi olan, mutluluğun nasıl, nerede ve kiminle elde edileceğini anlatan jaco van dormael filmi.

    tanrının kızı ea' da küçük prens havası vardı filmde, ea' nın konuştuğu sorular sorduğu her biri farklı insanlar tıpkı küçük prensin ziyaret ettiği gezegenler gibiydi.
    çok renkli ve keyifli bir filmdi izlemenizi tavsiye ederim. ayrıca film bittikten sonra bende de sevdiğim, samimi olduğum insanların kalbine kulak verip senin müziğin bu demek fikri yeşerdi.
    (bkz: murphy kanunları)
  6. bu fransiz'larin sinema anlayisi biraz farkli, yaraticilik ve optimislik tavanda. bu film de amelie'de oldugu gibi insan baska alemlere daliyor, zaman nasil geciyor farketmiyor. sonunda keske dunya boyle olsaydi deyip seni sabah ise-okula gitmek zorunda birakan calar saatinin hayattan biktiran melodisini bekleyerek uykuya daliyorsun.

    ayrica gördügüm en iyi tanri tasvirlerinden biri var filmde. mutlaka seyredilmeli deyip onumuzdeki filmlere bakalim.
  7. masal gibi bir film. düşündürücü, eğlendirici, keyifli.
  8. bir kaç gün önce chorme'un dinozoruyla oynarken başka bir evrende yaşayan dinozorların kaderinin benim elimde olduğunu, oynarken aslında onların kaderlerini yazdığımı falan kurgulayıp kendi kendime tanrıcılık oynamıştım. es kaza bi yerlere yazsam intihalin dibini görüp hapsi boylayabilirmişim. evet evet o dinozorla oynayanlar var, yalnız değilim biliyorum.

    hem eğlenceli hem dolu dolu bir film. her sahnesi göndermelerle dolu ama kesinlikle yormuyor bi bu kadar daha olsa izlenir.

    şimdi tutup çok güzel bir din eleştirisi demek istemiyorum konuyu okumak bunu anlamak için yeterli . !---- spoiler ----!

    bir gün biz de yarattığımız yapay zekalardan dayak yiyip çamaşır makinelerinin içinde bir kaçış arayacak mıyız acaba?

    !---- spoiler ----!
  9. din'i gerçekçi bir şekilde yargılayıp zayıf yönlerinden güzelce dalga geçen izlenilesi film.