1. polonya'nın ortasında bulunan aynı zamanda en büyük gölet ve yeşil alanlara sahip olan polonya'nın en büyük ikinci şehri , krzysztof kieslowski , roman polanski gibi dünyaca ünlü sinema insanlarını yetiştirmiş avrupanın en büyük ikinci sinema okulu national film school'a evsahipliği yapar, eğer olurda yolunuz düşer ve buraya seyahat ederseniz lodz diye yazılıp vuç diye okunur. zira lodz derseniz anlamayabilirler.
  2. seyahat maksatlı uğramayı düşünüyorsanız, mümkünse sinema okulu dışında yolunuz düşmesin. bunu belki de hayatının en güzel günlerinden bazılarını lodz'da geçirmiş biri olarak söylüyorum, bir seyyah olarak lodz'da yapabileceğiniz hiçbir şey yok. ne gezilecek doğru düzgün bir yer, ne batı avrupa'nın rastgele bir yerinde ara sokaklarda dahi görebileceğiniz göz alıcı mimari örnekler, ne de diğer büyük polonya şehirlerinde her hafta denk gelebileceğiniz kültürel aktiviteler. lodz ülkenin en kalabalık ikinci şehri olmasına karşın bu saydıklarımın hemen hepsinden mahrum kalmış bir şehir; geçmişi 200 yıldan kısa olduğu ve bu geçmişteki rolü de sanayi şehri olmaktan öteye gidemediği için sosyo-kültürel anlamda oldukça geri kalmış bir yer. öyle ki şehrin en eli yüzü düzgün yapısı, eski bir dikiş fabrikasından restore edilen manufaktura adlı alışveriş merkezi. şehir bu alışveriş merkezi ve upuzun bir cadde olan piotrkowska etrafında gelişim göstermiş durumda. piotrkowska'nın uzunluğunu açıklamak için şöyle iki örnek verebilirim: üzerinde en az 10 tane kebapçı ve 4 tane falan mcdonald's var. o kadar uzun. tabii çok sayıda mağaza, restoran, kafe-bar türü yerler de bu cadde üzerinde konuşlanmış durumda olduğundan gece-gündüz, yaz-kış canlı bir yer. gerçi yukarıda biraz hak yemiş olabilirim, piotrkowska üzerinde restorasyon görmüş güzel binalar yok değil. ancak roma, prag, viyana görmüş biri dönüp de bakmaya tenezzül etmeyebilir tabii, ben uyarımı yapmış olayım.

    film okulunun müzesi haricinde, şehir müzesi olarak da görev yapan poznanski sarayı'nda şehrin tarihine ve lodz doğumlu ünlü piyanist arthur rubinstein'a ait birçok şey sergileniyor ancak birkaç saatte her tarafını gezebileceğiniz, kanımca içeriği oldukça gösterişsiz bir müze. bu ikisi dışında dikkate değer bir müzesi varsa da ben bilmiyorum.

    şehirde yukarıdakilere ek şu an adını hatırlayamadığım bir katedral, birkaç ortodoks kilisesi ve sinagog ve bir adet de filarmoni orkestrası salonu bulunuyor. ikinci dünya savaşı sırasında lodz'da kurulan getto da şehrin bir bölümünde yer alıyor ama sanırım gezip görülecek bir tarafı yok ki, şehirdeki en ufak bir şeyi bile allayıp pullayarak bize göstermeye, gezdirmeye çalışan rehberlerimiz bizleri gettoya götürme zahmetine girmemişlerdi. unutmadan ikea da var şehirde, hani canınız reçelli köfte falan çekerse şehrin her yerinden geçen tramvaylara atlayıp kolayca gidebilirsiniz.

    yemek yiyebileceğiniz çeşitli seçenekler var; piotrkowska'daki orta çağ'dan kalma görünüşlü bilmem ne pierogi restoranından, pakistanlıların işlettiği tortillacıya, manufaktura'daki çin lokantasına kadar. fakat "ben denemeyi sevmem, isterim karnım doysun" insanıysanız yine piotrkowska'da bulunan sphinx'e girin. köftedir, tavuktur, binbir çeşit ızgara menüleri var. menüde kebap adını görürseniz aklınıza başka şey gelmesin, iki parça büyükçe köfte, yanında kızarmış patates gelir. eti gayet lezzetlidir, fiyatı da makuldür. polonya'da bu sphinx'ler her yerde zaten; bir köfteci ramiz, bir hd iskender gibi sarmışlar bütün şehirleri.

    cafe-bar-kulüp olarak her türden seçenek mevcut, sonuçta öğrenci popülasyonu fazla bir şehir, o enerjiyi bir şekilde paraya çevirmek lazım. genelde rock ağırlıklı çalan lizard king gayet iyi bir bar, kafanız şişmeden içip arkadaşlarınızla vakit geçirebilirsiniz. pub biblioteka vardır meşhur, çarşamba öğrenci günü olduğundan bira normalden üçte bir oranında ucuzdur, o günler gençlerle dolup taşar zaten yer altındaki bu tatlı mekan. hatta kimi zaman şu müzik eşliğinde insanlar masa ve sandalyelerin üzerine çıkıp alkışla parçaya eşlik eder, keyifli görüntüler ortaya çıkar. bedroom vardır gece kulübü olarak öne çıkan, ondan iyisi açıldı mı daha sonra bilmiyorum. türkiye'deki muadillerine kıyasla sinir bozacak ölçüde makul fiyatlarıyla yatay arzularınızı gönül rahatlığıyla dikey olarak ifade edebilirsiniz. ne olur ne olmaz diye yatay ifade etmek isteyenler için mekanın adıyla müsemma yatak da koymuşlar sağa sola, gerçekten de girip işini gören oluyor mu bilmiyorum.

    toparlayacak olursam kültürel amaçlı gezmek isteyenlere ilgi çekici hemen hiçbir şey sunmayan bu şehir, öğrenci -özellikle de değişim öğrencisi- olarak gelme niyetinde olanlar için aslında o kadar kötü bir seçenek değil. gerçi bunu sadece ortadoğu'dan çıkıp gelen birine değil, batı avrupa'da yaşarken yolu lodz'a düşen birine de sormak gerek, nitekim insanların eksikliğini hissettiğini şeyler önceliklerini belirliyor.