1. hayatın içinden bir nesne. ağzı açık, kulplu, küçük kaplara verilen, arapça kökenli genel bir isimdir maşrapa. topraktan, metalden ve farklı ağaçlardan yapılanları da vardır ancak günümüzde plastik olanları yaygın olarak kullanılmaktadır.

    maşrapayı tarihin yaşayan bir temsilcisi olarak nitelendirmek hiç de yanlış sayılmaz. geçmişte gündelik kullanımlarının yanısıra, tapınaklarda çevreye kutsal su ve kurban kanlarının serpiştirilmesine aracılık dahi etmiştir. anadolu’nun eski evlerinin, tekkelerin, sarayların ve konakların temel unsurlarından biridir maşrapa. bu nedenle, arkeolojik kazılarda sık sık karşılaşılmıştır maşrapayla. 15. yüzyılda yazıya geçirilen dede korkut kitabında "han kızı meşrebe almış, sovukda suya varmış" diye bir ifadesi geçmektedir. osmanlı zamanında da genellikle su içilen veya su taşınan bir eşya olarak kullanılmıştır. sarayın lüks ve şatafatından da nasibini alan maşrapalar, yaldızlı, sedefli, özel taşlarla bezeli, işlemeli ve daha nice özellikli örnekleriyle koleksiyoncuların rüyalarını süslemektedir. günümüzde de farklı amaçlar için kullanılan maşrapaların muhtemelen en yaygın kullanıldıkları yer alaturka tuvaletlerdir.

    nasıl ki yurtdışına çıkan türk turistlerin dikkatini tuvaletlerde taharet musluğu bulunmaması çekiyorsa eminim yabancı turistler de benzer duyguları alaturka tuvaletlerdeki çeşmelerin altından eksik olmayan maşrapalara karşı hissetmiştir.

    maşrapa denilince belki de akla ilk önce tuvalet gelir ama kesinlikle bununla sınırlı kalmamalıdır. eminim bu yazıyı okuyanların çoğunun, kalaylanmış bakır maşrapa içinden bir yayık ayranı içmişliği vardır. öyle bir anınız yoksa, kesin bir sokakta bir teyze görmüşsünüzdür sütçü maşrapasından tenceresine süt dökülen. tek kanallı televizyon döneminde yayın kesildiğinde ekranda da görmüş olabilirsiniz maşrapayı. bu da olmadıysa belki şerbetçi, salepçi maşrapaları görmüşlüğünüz vardır. plastik maşrapalara dönecek olursak, leğende yıkanmış olanlar hatırlayabilir kafalarına maşrapadan dökülen suyu, belki çiçek sulamışsınızdır maşrapayla, belki de çabuk gelmesini istediğiniz birinin arkasından su dökmüş…

    kendi başına bir zenginlik kaynağıdır maşrapa. yeri gelir birbirinden özel motiflerle süslenir üstü, yeri gelir sahibinin adı yazılır, yeri gelir bir ayet veya beyit işlenir üstüne…

    esprilere de konu olmuştur maşrapa^:umut sarıkaya^, manilerde de yerini almıştır: maşrapanın kalayı, kızlar çeker halayı, allah için söyleyin, var mı aşkın kolayı.

    son yıllarda bir şarkı da çıkmıştır adını kullanan: (bkz: maşrapa – can bonomo)

    bir de fıkrası vardır maşrapanın. ne zaman yetkisini kişisel tatmini için kullanan biriyle karşılaşsam aklıma bu fıkra gelir:

    eskiden umumi tuvaletlerin içinde çeşme, dolayısıyla su bulunmazmış. tuvalette su isteyen, tuvalet bekçisinin masasındaki içi su dolu maşrapalardan birini alıp öyle girermiş tuvalete.

    adamın biri çok sıkışık bir vaziyette böyle bir tuvalete gelmiş ve bekçinin masasında
    sıralı şekilde duran maşrapalardan en yakınındakine uzatmış elini. tam alacakken bekçi "o olmaz" demiş. adam aceleyle bir yandaki maşrapaya uzanmış, bekçi onu da almasına izin vermemiş. böyle böyle son maşrapaya kadar gelinmiş ve bekçi nihayet onu almasına izin vermiş.

    birkaç dakika sonra tuvalette işini bitiren adam parasını vermek için bekçinin yanına geldiğinde dayanamayıp sormuş:

    - az önce çok sıkışmıştım, soracak vaktim yoktu, neden diğer maşrapaları almama izin vermedin de en sondakini aldırdın?

    bekçi kendinden emin cevaplamış:

    - o kadar da yetkimiz olsun...


    not: bu yorum, maşrapa başlığının altına yazılmıştır. *
  2. tuvaletlerde kullanılan çeşmenin altında duran ve bunun hakkında bu kadar uzun yazılmasına şaştığım kutumsu su deposu. ve ben evet ben, bunların hepsini okudum. belki 1.5 dakika kaybettim ama maşrapanın ne kadar zihinlerde yer etmiş olduğunu anladım. teşekkürler ^:huckleberry!^
    mert