1. yeme içme alışkanlığının fosforlu hali mi desek..aslında evveliyatta yaptığım bir işti bu mevzu lakin şimdilerde pek moda bir akımın "türkçe'ye çevrilememiş" hali.

    ofiste çalıştığım zamanlarda öğle arası gibi bir kavrama sahip olmadığım dönemlerde yani, hali hazırda yemek yapan biri de olmayınca iş başa düşüyordu. dışarıdan söylemek sanıldığı kadar bana cazip gelmedi hiç. yiyip içeceğin şeyler hep sınırlıydı, en önemlisi ise temizliğinden şüphe etmek ya da nasıl yapıldığı.. hal böyle olunca ben de çareyi yemeklerimi evden taşımakla buldum. o zamanlar pek kimselerin küçümsediği iş meğer şimdilerde bir moda olmuş da haberim yeni oluyor.

    akşamdan küçük kaplara evde ne piştiyse koymak, bazen basit kavanozda salatalar hazırlamak, ara öğünler için süt, meyve, kuru yemiş, hatta sabah kahvaltısını bile akşamdan hazır etmek.. düzeni seven insanın vazgeçilmez zorunluluğu. şimdi böyle bir zorunluluğum yok ama dediğim gibi bu alışkanlığın "meal prep" adı altında bir çalışmaya dönüşmesini ilginç buldum.

    asıl sevindiğim ise, insanların gözünü açıp dışarıda yeme alışkanlıklarını değiştirmeye başlaması. hem ekonomik hem daha temiz hem de zevkli olduğu aşikar..
  2. zamaninda is yerine evden yemek getiren varoslar diye dalga gecilirdi bu kesim ile simdi ingilizcesi ile moda yapmislar. ofis insani trend ile yasayan bir organizma ihtiyaci trend belirliyor. is yerine sefer tasi ile yemek goturulmesi bizim cok eski aliskanligimiz iken bu ofis insanlari o aliskanligimizi hic etmisti, simdi ismini ingilizce soyleyerek moda yapmislar. niye boyleyiz?