1. ve nihayet ikimiz

    kaçtığımız aşkların toplamıyız


    sokakta yaralı bir it koşturuyor

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

    milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun

    bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.


    bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım

    ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi

    öğreniyorum ki, gözyaşı! bu resimden çıkıp

    gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.


    babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik

    duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası

    jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün

    bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.


    babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik

    olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede

    doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..


    sokaktan askeri konvoylar geçiyor

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon

    yıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.


    yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum

    elleri bırakmıyorum. sonra korkuyorlar hasletimden. ne

    denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar

    sonra. ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.


    ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi

    diyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum..

    seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.

    dudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin, minnacık

    ellerin morarıyor. küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki-

    içimden. bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.


    ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli

    terli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.

    çünkü yorgunsun.


    parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti

    başlıyor sonra. kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum.

    çıkıp sokakta..


    sokaktaki bütün kedileri eziyorlar

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

    milyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf

    bu yüzden ezilebilirim.


    biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler

    düşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki

    ölenler zafere en çok yaklaşanlardır! oturup tuhaf

    ağıtlar yakıyoruz onlara. ve söz veriyoruz yarını

    kurtaracağımıza. ama yarına ertelemekle bugünü

    yitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!


    en gizli yerimize çağırıyoruz acıyı. ve hep yenik

    düşüyoruz, çağırmakla!


    sulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginliğe

    gelir ancak. ısınırsa uçar, soğursa kaskatı kesilir

    teninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.

    sulara.. bildik sulara..


    sokaktan telsiz sesleri geliyor

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun ve birkaç milyon

    yıldır tutmadım ellerini ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.


    ihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve

    ilgi dolu. anne oluyorsun bütün âşıklarına. ve

    çocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde

    kalmayı bu kadar çok isterken, çekip.. çıkıp

    gitmeli diyorum.


    insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun.

    ıssızlığımdan anlıyorum. çook uzakta oluyorum

    onlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları

    ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.


    ve sen haftanın deniz ertesi günleri

    geliyorsun. her aşk, yaşayamadıklarımızın

    özetidir diyorum. gülüyorsun.


    seni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl

    bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.


    sokakta ölümsüz yanından yaralıyorlar birini.

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

    milyon yıldır tutmadın ellerimi...