1. tasavvuf ile ilgili önemli noktalara değinen blog yazarı. işin felsefesine çok hakim değil gibi ama insanların bu tip konuları sorgulaması açısından önemli buldum yazısını. özellikle de idealist(ruhçu) felsefe kalıbının arkasına sığınan tasavvuf akımının, islam'ın düalist(materyalist ve idealist) felsefesini adeta yok eden yanını güzel göstermiş. ibn arabi, gazali gibi isimlerin islam'daki bilim ve felsefe gelişimini nasıl baltaladıkları göz önüne geliyor.

    tasavvuf, islam'ın ruhuna aykırı olmasa dahi insanları dünyevi hayattan soyutladığı ve acı çekmeyi kutsallaştırdığı için felsefi açıdan islam'la ters düşüyor bence. ibn rüşd gibi felsefeyi ve bilimi islam'in doğrultusundan asla ayırmayan düşünce adamları maalesef arka planda kalmıştır. zaten 13. yüzyıldan sonra islam dünyasında felsefi gelişimin durması bu konuya net bir örnek teşkil ediyor. umarım islam dünyası bundan sonra felsefi ve bilimsel gelişmeleri öncelik olarak alır da 7 asırlık bu düşünce kısırlığı sona erer. yazımı ali şeriati'nin sözüyle tamamlayayım: tasavvuf, müslümanların afyonudur.
    ae
  2. cennet cennet dedikleri,
    birkaç köşkle birkaç huri,
    isteyene ver onları,
    bana seni gerek seni.

    dizeleri için,
    "yüzyıllardır bize bu sufiler sempatik olarak gösterildikleri için, yunus'un bu dörtlükte "bana allah'ın rızası gerek" demek istediğini düşünebilirsiniz. fakat yunus'un söylediği çok açıktır: "cenneti, nimeti boşver, ben allah ile bir olmak istiyorum". "
    demiş hadsizdir.

    son yazısını okurken beni pek çok yerde güldüren, fazla paranoyak ve bana göre fazla ukala, ömer çelakıl'ın üst modeli olan blog yazarıdır.
    birkaç kitap okumuş ve yüzlerce yıllık sufi mirasını çözmüş gibi densiz densiz konuşuyor. sen kim yunus'u, mevlana'yı, ibn-i arabi'nin tek bir dizesini anlamak kim.